Yılsonu enflasyonun orta noktası %6,8
Yılmaz, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 5,4 ile 8,2 aralığında gerçekleşeceğini açıkladı
ANKARA - Merkez Bankası Durmuş Yılmaz, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2009 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,8 olmak üzere, yüzde 5,4 ile yüzde 8,2 aralığında gerçekleşmesinin beklendiğini bildirdi.
Yılmaz, Enflasyon Raporu'nu açıkladığı basın toplantısında, enflasyonun 2010 yılında orta noktası yüzde 5,8 olmak üzere, yüzde 4 ile yüzde 7,6 aralığında gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini de söyledi.
2011 yılı sonunda ise enflasyonun yüzde 5,2 düzeyine düşeceğinin öngörüldüğünü belirten Yılmaz, enerji fiyatlarındaki düşüş ve toplam talebin zayıf seyri nedeniyle orta vadeli enflasyon tahminlerinde aşağı yönlü güncelleme yapıldığını kaydetti.
Yılmaz, tahminlerin son dönemde gerçekleşen faiz indirimlerine rağmen, yıl sonunda enflasyonun hedefin altında kalma olasılığının arttığına işaret ettiğini de belirtti.
"Enflasyonun, hedefin altında kalma olasılığı arttı"
Son dönemde küresel büyümeye ilişkin tahminlerin ardı ardına aşağı yönlü güncellendiğini, buna rağmen risklerin halen aşağı yönlü olduğunun ifade edildiğini kaydeden Yılmaz, bütün bu gelişmelerin, 2009 yılı sonunda enflasyonun, hedefin altında gerçekleşme olasılığını artırdığını, bu çerçevede Merkez Bankası'nın son üç ayda politika faizlerini 375 baz puan indirdiğini hatırlattı. Yılmaz, şöyle devam etti:
"Uluslararası piyasalardaki sorunların derinleşmesi ve yurt içi finans piyasaları üzerinde olumsuz etkilerinin görülmesi halinde ilave önlemler alınabilecektir. Bu doğrultuda döviz depo piyasasında işlem yapma limitleri artırılabilecek, Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanabilecek döviz depolarının vadesi uzatılabilecek ve faiz oranları düşürülebilecektir.
Yabancı para zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir miktar daha indirime gidilebilecektir. Dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde, döviz piyasasında derinliğin kaybolduğu dönemlerde döviz satım ihalelerine tekrar başlanabilecek, bu piyasada spekülatif davranışlar sonucunda sağlıksız fiyat oluşumunun gözlenmesi halinde ise piyasaya doğrudan müdahale edilebilecektir.
Küresel finans piyasalarındaki sorunların reel ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuna ilişkin belirsizlikler halen yüksek seviyede seyretmektedir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, küresel krize karşı ekonomimizin direncini koruması için basiretli bir para politikası gereklidir, fakat bu tek başına yeterli değildir.
Mevcut şokların ekonomiye etkisinin sınırlı kalması için mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, Avrupa Birliği;ne uyum ve yakınsama sürecinin devam ettirilmesi ve yapısal reformların sürdürülmesi konusundaki çabalar önemini korumaktadır.
"Finansal koşullardaki sıkılık devam eder"
Yılmaz, son dönemde yaptıkları faiz indirimlerinin kredi piyasalarındaki baskıyı kısmen bertaraf ettiğini belirterek, tüketici kredilerinin faizlerinde belirgin bir düşüş gözlendiğini kaydetti. Bununla birlikte, ticari kredi faizlerinin yüksek seviyelerde seyretmeye devam ettiğini anlatan Yılmaz, iktisadi faaliyetteki daralmanın, firma karlılıkları ve dolayısıyla kredi verme iştahı üzerindeki olumsuz etkisi göz önüne alındığında, faiz indirimlerine rağmen finansal koşullardaki sıkılığın kısmen devam etmesi ihtimalinin bulunduğunu bildirdi.
Merkez Bankası Başkanı, Eylül ve Ekim aylarında küresel finans krizinin derinleşmesiyle artan belirsizlik algılaması ve finansal sistemin küçülme eğiliminin, Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerin kredi riskini olumsuz etkilediğini ve döviz kurlarında belirgin değer kayıplarına yol açtığını belirterek, "bugün gelinen noktada, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerindeki baskı henüz ortadan kalkmamıştır" dedi.
"Döviz kurunun etkisi sınırlı kalacak"
2008 yılının son çeyreğinde, döviz kuru hareketlerinin fiyatlar üzerindeki etkisinin tahminlerinden de düşük gerçekleştiğini ifade eden Yılmaz, "2009 yılında toplam talepte belirgin bir toparlanma beklenmediği göz önüne alındığında döviz kurunun fiyatlar üzerindeki etkisinin bir süre daha sınırlı kalmaya devam etmesi muhtemeldir. Bununla birlikte, orta vadeli etki konusunda net bir ifadede bulunmak için henüz erken olduğunu düşünmekteyiz" şeklinde konuştu. Yılmaz şöyle devam etti:
"Küresel krizin başladığı tarih olan Eylül 2007'den bugüne dünya ekonomilerinin birbirinden etkilenme derecesi giderek daha belirgin olmaya başlamıştır. Mevcut konjonktürü göz önüne alarak, önümüzdeki dönemde ülkemizde enflasyon ve para politikası görünümünün büyük ölçüde küresel ekonomideki gelişmeler tarafından şekilleneceğini düşünmekteyiz.
Bu nedenle, bu dönemde küresel ekonominin görünümüne ilişkin varsayımlar her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Orta vadeli tahminlerimiz üretilirken, çeşitli uluslararası kuruluşların tahminlerinin toplulaştırılmasıyla oluşturulan Consensus Forecasts bülteni referans alınmıştır.
Buna göre, küresel ekonomide 2010 yılının başından itibaren kademeli bir toparlanma olacağı varsayılmıstır. Bu varsayım diğer uluslararası kuruluşların tahminleri ile de örtüşmektedir.
Son dönemlerde, yurt içi iktisadi faaliyet de dış talep gibi belirgin bir yavaşlama göstermektedir. Mevsimsellikten arındırılmış Gayri Safi Yurt İçi Hasıla verileri, üçüncü çeyrekte yurt içi talebin daraldığını göstermiştir. Son çeyreğe ilişkin göstergeler ise iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın giderek belirginleştiğine işaret etmektedir."
"Yılsonuna doğru ölçülü faiz artırımları başlayabilir"
Yılmaz, 2009 yılının ilk Enflasyon Raporunun açıklandığı basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"2 puanlık faiz indiriminin ardından 2009'un ikinci yarısında iyileşme görülürse radikal faiz artışları mı olacak?" şeklindeki soruya Yılmaz, "Dünyada, beklenenden önce, 2009'un birinci çeyreğinden itibaren toparlanma başlıyorsa, 2009 sonlarına doğru önümüze koyduğumuz hedefi tutturmak üzere faiz artırımlarına gidebiliriz, ölçülü faiz artırımları başlayabilir" karşılığını verdi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2 puanlık faiz indiriminin çok yüksek olduğu ve kurda gereğinden fazla hareket oluşumuna yol açtığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de, faiz oranları ile kur arasında her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de bir ilişki bulunduğunu ancak, son faiz artırımından sonra kurlarda meydana gelen dalgalanmanın önemli kısmının dışardaki koşullardan kaynaklandığını söyledi. Yılmaz, bu konuda dikkatli olmaya devam etmeleri gerektiğini de dile getirdi.
Durmuş Yılmaz, bir gazetecinin, konuşmasında mali disipline vurgu yaptığını hatırlatarak, çeşitli sektörlerin vergi indirimi beklentisi ile bu durumun çelişki yaratıp yaratmadığını sorması üzerine, "Burada bir çelişki söz konusu değil. Ekonominin daraldığı dönemlerde devresel hareketlere tepki gösteren ve orta vadede mali disiplini bozmayan tepkiler verilebilir" diye konuştu.
"Bunu, vergi indirimleri yönünde karar alınabileceği şeklinde mi anlamalıyız?" sorusunu da "Eğer harcama önceliklerinizi yeniden yapılandırırsanız ve orta vadede ekonominin üretimsel kapasitesini, büyüme potansiyelini yükseltecekse, bu tür değişiklikler yapılabilir diyoruz ve dolayısıyla da borç sürdürülebilirlik, borç oranının milli gelire oranı vesaire konusunu orta vadede tehlikeye sokmayacak bir politikadan söz ediyoruz" diye yanıtladı.
"Hedefin altındaki enflasyon daha fazla işsizlik demek"
Yılmaz, vergi gelirlerindeki düşüş, yaklaşan seçimler gibi faktörlerle 2009 bütçesinde bozulma öngörüldüğü belirtilerek, "Mali disiplin hangi koşullarda korunabilir?" sorusuna da şöyle karşılık verdi:
"Bizim öngördüğümüz, orta vadede borç-milli gelir oranının öngörülen çerçevede düşmeye devam etmesi. Ancak yine de aynı büyüklükler içinde kalarak, harcamalar önceliklendirilerek, orta vadede yine de hem enflasyona hem diğer makroekonomik büyüklüklere yardımcı olacak altyapı yatırımlarının yapılmasında fayda görüyoruz." .
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının artık enflasyon hedefinin altında kalmasından endişe ettiği kaydedilerek, enflasyonun düşmesinin ne gibi bir maliyeti olacağının sorulması üzerine, "Hedefin altında gerçekleşecek bir enflasyonun bedeli, az üretim ve daha fazla işsizlik demektir. O nedenle biz söylediğimiz hedefin etrafında dolaşmak durumundayız. Politikalarımız buna yönelik olarak icra edilecek" dedi.