Zenginle yoksul farkı açılıyor

Son yıllarda gelir dağılımında düzelme yönünde bir eğilim gözlenmekle birlikte, iyileşmenin ihmal edilebilir boyutlarda az olması, bu konuda ciddi politikaların uygulanması gerektiği gerçeğini gözler önüne seriyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan bir ülke olmasına rağmen, ekonomide toparlanma söz konusu olsa da maalesef bunun gelir dağılımına çok da yansımadığını görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları ya da daha bilinen şekliyle ifade edersek Gelir Dağılımı Araştırması’nın sonuçları açıklandı ve gördük ki zengin ile yoksul arasındaki eşitsizlik hala sürüyor.

TÜİK’in araştırmasına göre, 2012’de ülkenin en yoksul yüzde 20'lik kesimi ile en zengin yüzde 20'lik kesimi arasındaki gelir farkı büyük ölçüde değişmedi. En zengin yüzde 20'nin geliri en yoksul kesimin 8 katı oldu. Araştırmanın detaylarına baktığımızda, nüfusun üst tabakasındaki yüzde 20 Türkiye’deki gelirin yüzde 46,6’sını kazanırken, en alttaki yüzde 20’lik nüfusun gelirden sadece 5,9’luk pay aldığını görüyoruz. Yani Türkiye’nin üst tabakasındaki yüzde 20, ülke gelirlerinin yarısını elde ederken, nüfusun yüzde 80’i ise diğer yarısını alabiliyor. 

TÜİK, 2012 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması ile yüzde 20’lik nüfus dilimlerine göre zenginlerle yoksullar arasındaki gelir farkını 8 kat olarak açıkladı. Ancak, en varlıklı ve en yoksul yüzde 10’luk nüfus dilimleri esas alındığında, bu farkın ortalama 14 kat olduğu görülüyor.  

OECD de Türkiye başta olmak üzere, küresel ekonomik krizin başladığı 2010 yılından bu yana üye ülkelerde gelir dağılımı adaletsizliğinin arttığı uyarısında bulunmuştu. OECD’nin raporunda ise gelir dağılımında adaletsizliğin en fazla olduğu ülkeler arasında Türkiye’den başka Çin, Meksika ve ABD dikkat çekiyor. İzlanda, Slovenya, Norveç ve Danimarka ise gelir dağılımı adaletsizliğinin en az olduğu OECD ülkelerinin başında geliyor.

İstanbul’da gelir dağılımındaki eşitsizlik artıyor

Gelir dağılımının ölçütlerinden olan GİNİ katsayısında ise son beş yılda neredeyse hiçbir değişiklik gerçekleşmedi. 2007’de 0.406 olan Gini katsayısı 2012 itibariyle de 0.402 oldu. Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığını ölçmeye yarıyor. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alıyor ve değerin yükselmesi eşitsizliğin artması anlamına geliyor. 

Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 olurken, tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun Gini katsayısı 1 çıkıyor. Kentsel yerleşim yerleri için 0,391 olarak tahmin edilen katsayı kırsal yerleşim yerleri için ise 0,377 olarak dikkat çekiyor.  Bölgesel bazda baktığımızda bu dönemde Gini katsayısının Doğu Marmara, Batı Anadolu, Akdeniz, Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu’da küçük çapta düşüşler gösterdiği, yani gelir dağılımında mikro düzeyde iyileşmeler olduğu; buna karşılık İstanbul, Ege, Orta Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da bu değerin büyüdüğü, yani gelir dağılımının daha da bozulduğu dikkat çekiyor. Gelir dağılımında en fazla bozulmanın ise bu dönemde İstanbul’da yaşandığı görülüyor.

Gelir dağılımı, hem gelişmiş hem de azgelişmiş tüm ülkelerin ortak sorunu olmakla birlikte, asgari gelirin belirli bir düzeyin altına düştüğü ülkelerde daha ciddi sosyoekonomik sorunlara yol açmaktadır. Gelir dağılımının bozulmasına yol açan önemli faktörlerden birisi olarak servet dağılımındaki dengesizliklerin yanında eğitim olanakları farklılıkları da gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Küreselleşmenin hız kazanmasıyla eğitim hizmetlerinin giderek parasallaşması ve yoksul kesimin her kademedeki eğitim hizmetlerinden yeterince yararlanamaması, aynen servet unsurunda olduğu gibi, zengin ve eğitim hizmetlerinden yararlanma olanağı yüksek olan grupların daha da zengin olmasına yol açmaktadır. Bu durumda, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik eğitim politikaları, gelirin adil dağılımını sağlamada kullanılabilecek etkili bir araç olabilir. Diğer bir etken de işsizlik ve reel ücretlerin düşük olması. En düşük gelir grubunda bulunanların önemli bir kısmı işsiz. Bu nedenle, işsizliğin azalması, istihdamın artması konusunda sağlanacak iyileşmeler, gelirden yoksun gruba iş ve gelir imkânı sağlayarak, gelir dağılımının düzelmesine yardımcı olabilir. Diğer yandan, ücretlerin iyileştirilmesinde sağlanacak iyileşmeler de, düşük gelir elde eden çalışanların gelirinin yükseltilmesi suretiyle, gelir dağılımının iyileşmesine katkı sağlayabilir.