Zeybekci: Talebi azaltarak enflasyonla mücadele olmaz
Enflasyonla gerçek mücadelenin talebi azaltmak olduğuna inanmadığını dile getiren AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci, “Mücadelenin, üretimi artırarak gerçekleşeceğine inanıyoruz” dedi. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Önümüzde fedakârlık göstermemiz gereken bir süreç var, ancak sadece sanayicilerden, ihracatçılardan beklenirse haksızlık olur” diye konuştu.
Hamide HANGÜL
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin şubat ayı olağan meclis toplantısı sanayicilerin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıya konuk olan AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci, sanayicilere hitaben yaptığı konuşmada Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin global ekonomiye entegre bir ülke olarak, trilyon dolarlık iş hacimlerinin konuşulduğu bir ülke olduğuna vurgu yapan Zeybekci, “AK Parti olarak, faiz artışları ve likiditenin kontrollü şekilde finans piyasalarına dönmesini, yani şu anki politikaları destekliyoruz.
2023’te paranın değerini korumak için insanlar gayrimenkule gitti, bir kısım otomotive hatta beyaz eşyaya yöneldi. İnsanlar paranın değerini korumak için her fırsatta bu sahalara yöneldiler. Geçen yıl 36 milyar dolarlık altın ithalatı yaptık. Bunun bir kısmı tasarruf ihtiyacıyla tercih edildi. Dolayısıyla alınan tedbirleri destekliyoruz ancak tek başına yeterli olmadığını düşünüyoruz” dedi.
Kısır döngü istemeyiz
Enflasyonla mücadele konusuna değinen Zeybekci, “Enflasyonla gerçek mücadelenin talebi azaltmak olduğuna inanmıyorum. Mücadelenin, üretimi, arzı, tezgahtaki ürünü artırmak şeklinde yapılması gerektiğine inanıyorum. Talebin olmadığı bir ortamda üretimden vazgeçmeniz gerekir. Üretimin düşmesi istihdamın ve satın alma gücünün düşmesi demektir. Bu kısır döngü asla istemeyeceğimiz bir durum. Biz de bu sebeple üretimi teşvik eden, üretim odaklı teşviklerin yoğun şekilde başlaması için çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye konuştu.
Zeybekci, kamu finansmanı hakkında, “Türkiye’nin kamu finansmanında bir zorluğa girmesi mümkün görünmüyor. OECD ülkeleri arasında en iyi 2-3 ülkeden biriyiz” ifadelerini kullandı.
600 milyar dolar refah tükettik
Değerli TL döneminin 2018’e kadar yaşandığını söyleyen Zeybekci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu aşırı değerli TL karşısında, 500-600 milyar dolar arasında hak etmediğimiz bir refah tükettik. Karşılığı ödenmeli. Tam o dönemde pandemi geldi, 15 Temmuz geldi.
Tükettiğimiz 600 milyar dolar civarında refahı reel değer olarak 2-3 katı ile bu ekonomi ödeyecek, ancak bu süreç de geçecek.” Zeybekçi, “Siyasetin zıvanadan çıktığı dönemler, var bu memlekette, siyasetin gökteki yıldızları dahi vaad ederek siyaset yapma çaresizliği var” dedi.
Tüm kesimler fedakârlık yapmalı
Ekonomik açıdan zorluklarla geçeceği belli olan 2024’ün başlarındayız diyen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, rasyonellikle bağların yeniden kurulmaya çalışıldığı bir süreçte; toplumun diğer kesimleri gibi sanayicilerin de gidişatı anlamaya, geleceği kestirmeye çalıştığına dikkat çekti.
Önlerinde sabır ve fedakârlık gerektiren bir süreç olduğunu kaydeden Bahçıvan, “Ancak bu sabır ve fedakarlığı herkes gösterirse ekonomiyi yeniden düzlüğe çıkarmayı başarabiliriz. Fedakârlık sadece reel ekonomiyi temsil edenlerden, biz sanayicilerden, ihracatçılardan beklenirse bu hem haksızlık olur hem de üretim hayatında çok daha fazla sıkıntılara neden olur.
Bu nedenle içinde bulunduğumuz süreçte tasarruf, herkesin görev ve sorumluluğu olmalı. Kamunun da en az diğer kesimler kadar fedakârlıkta bulunması beklenirken; üretim dünyasından yükselen seslere daha fazla kulak verilmesi gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum” dedi. Son dönemlerde yaşanan ekonomik gelişmeler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Erdal Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti: “Sermaye akımlarında son aylarda belirli bir toparlanma eğilimi görülüyor olsa da henüz arzu edilen seviyelere gelinmedi.
Yerel seçimlerle birlikte siyasi belirsizliğin azalması, CDS primlerinin daha da düşmesi, enflasyonun ana eğiliminde gerileme ve rasyonel ekonomik politikalarında kararlı duruş çok kritik olacak. Bu bakımdan, rezerv gelişmelerinin en önemli barometrelerden biri olacağını da belirtmemiz gerekiyor.”
Fiyat istikrarı ve öngörülebilirlik önemli
Geçiş döneminde herkesin gözünün enflasyonda olacağına dikkat çeken Bahçıvan, “Bu noktada, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelede kararlılık mesajını güçlendirmiş olması önemli. Zira sürecin tüm zorluklarına rağmen fiyat istikrarının ve öngörülebilirliğin ne kadar değerli olduğunu da fazlasıyla tecrübe etmiş durumdayız. Ekonomide sert bir durgunluk ve ani işsizlik artışına yol açmaksızın iç talebin dengelenmesini ve beklentilerin iyileşmesini sağlamak elbette zorlu bir süreç” diye konuştu.
"Finansman koşullarının sıkı kalacağının farkındayız"
Ekonomi yönetiminin son dönemlerde dezenflasyon sürecinin temel unsurlarından biri olarak Türk Lirası’nda ‘reel değerlenme’ vurgusunu öne çıkardığını kaydeden Erdal Bahçıvan, şunları söyledi; “Hiç kuşkusuz, üretim hayatının sağlıklı işleyişi için uygun finansman koşullarının yaratılması çok önemli. Merkez Bankamız bu ay itibarıyla faiz artışlarını durdurmuş olsa da yaşadığımız geçiş sürecinde finansman koşullarının bir süre daha sıkı kalacağının ve bunun reel sektör açısından oluşturacağı zorlukların farkındayız.
Öte yandan finansman koşullarında sağlıklı bir rahatlama sağlanabilmesi için asli koşul, dezenflasyonun kalıcı bir şekilde sağlanması ve bu yolla faizler üzerindeki baskının ortadan kalkmasıdır. İçinden geçtiğimiz bu geçiş sürecinde ekonomi yönetimimizden başlıca beklentimiz budur.” Nitelikli istihdam konusuna da vurgu yapan Bahçıvan, EYT konusuna da değinerek, “Tüm paydaşlarla istişare edilmeden, her kesimin ortak yararını gözetmeyen, tepeden inme bir şekilde çalışma hayatıyla ilgili alınacak yeni kararlar olursa çalışma uyumu ve barışı bundan olumsuz etkilenecektir. Erken emekliliği beklenti haline getiren bir toplumla gelişmiş ülke olmamız mümkün değil” dedi. Bahçıvan, beyin göçünün ciddi bir sorun haline geldiğinin de altını çizdi.