'Kredi menkulleşirse imkanlarımız katlanır'

TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Konut kredilerini menkulleştirip yurtdışında da pazarlarsak, bir koyundan 3 post çıkarabiliriz” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın’ın bir önerisi var. Hüseyin Aydın, diyor ki; “Artık kredilerimizi menkulleştirelim.” Bunun için ikincil piyasaların harekete geçirilmesi gerektiğine işaret eden Aydın, “Konuta verdiğiniz kredi yılda bir defa ürün almaya benziyor. Biz artık 1 koyundan 3 post çıkartmalıyız. Bu krediyi menkulleştirdiğiniz zaman ikinci ürün oluyor. Onu yurtdışına pazarladığınızda üçüncü ürün oluyor” vurgusunu yapıyor.

TBB Başkanı Hüseyin Aydın ile Türk bankacılık sektörü üzerine konuşurken bugün Türkiye’de yüzde 101 olan bankacılık sektörü büyüklüğünün milli gelire oranının gelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 317, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 110 olduğuna işaret etti. Bu oranın önümüzdeki 10 yıllık sürede yüzde 150’ye çıkarılmasını hedeflediklerini anlatırken bu gelişimi finansal piyasaların derinleşmesi açısından önemli saydıklarının altını çizdi. Sektörün 2001’den bugüne önemli aşama kaydettiğini ve 15 Temmuz süreci sonrasında her bankanın önce ‘Türkiye’nin bilançosu’ anlayışı ile çalıştığını aktaran Aydın, önümüzdeki süreçte ise Türkiye’nin sermaye piyasaları rüzgarını arkasına alarak projelerine finansman kaldıracı sağlayacak ‘menkulleştirme’ hamlesi içine girmesi gerektiğini anlatıyor.

Türk bankacılığında her denklemin mevduat ile başladığını mevduatta ise istenen hacimlere ulaşılamadığına işaret eden Hüseyin Aydın, “Bankacılık sektörünün büyümesinde iç kaynak kısıtı var. Yeni milli gelir hesaplamasında daha iyi durumda olduğumuz anlaşılsa da tasarrufun kıt kaynak olduğunu biliyoruz. Dış kaynak finansmanında kayda değer bir sorun yok. Ama mevduat büyümesi oldukça yavaş. Bu nedenle bankacılık sektörü, kredi/mevduat oranını geldiği seviyelerde tutmaya çalışıyor. Bu oranı şimdilik daha fazla büyütmek istemiyor. Türkiye’de mevduat artıyor ama kur ve enflasyondan arındırarak reel artışa baktığınızda az artıyor. Bu durumda Hazine’nin itfanın altında bir oranla borçlanmaya devam etmesinin yanında, Merkez Bankası’nın likidite politikasının sürdürülmesi, sermaye piyasalarından ve dış piyasalarda kaynak bulunması gerekiyor. Ama TL cinsinden ihtiyaç duyulan kaynak daha çok. Bu konu önemli. TL cinsinden kredi/mevduat rasyosu toplam kredi/mevduat rasyosundan çok daha yüksek. ” değerlendirmesinde bulundu.

Konuttaki canlılığı tasarrufa çevirelim

Türk insanının geleneksel tasarruf araçlarına yöneldiğine değinen Aydın şöyle devam etti: “Mevduat bunun bir tarafıysa çok büyük bir kesim tasarrufunu ev alarak arsa alarak yapıyor. Kimi başını sokmak için alıyor oturuyor, kimi de parasını değerlendiriyor. Keşke bunu doğru yönetebilsek. Biz bankalar olarak konut kredisini verelim. Verdiğimiz kredileri de menkulleştirebilelim. İkincil piyasalarını oluşturalım. Faizdeki düşüşe en çok destek tasarruf artışından gelir. Kıt olan şeyin fiyatı yüksektir. Tasarruf arzının artırılması, öncelikli ve esas işimiz olmalı. Konut piyasasındaki canlılığı dolaylı yoldan tasarrufa çevirelim. Finansman olmadan büyüme olmaz. Konuta verdiğiniz kredi yılda bir defa ürün almaya benzer. Biz artık 1 koyundan 3 post çıkartmalıyız. Bu krediyi menkulleştirdiğiniz zaman ikinci ürün olur. Onu yurtdışına pazarladığınızda üçüncü ürün olur” açıklamasını yaptı.

Hüseyin Aydın, AB’den gelen Türk bankacılık sektörünün eşdeğer ülke kararının da önemli bir basamak olacağına işaret ederek “Uluslararası piyasalarda likidite var ve yatırımcılar pozitif getiri sağlayan, büyüme kapasitesi olan ve istikrarlı ülkeler ve yatırım alanları arıyor” dedi.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın şu mesajları verdi:

► Bankacılığın her alanında ve her daim rekabet güçlü kalmaya devam edecek. Özellikle kaynak tarafında, finansman tarafında rekabetin daha belirgin olacağını söyleyebiliriz. Zira kredi/mevduat oranında sektörün geldiği seviye itibariyle mevduatın nispeten rekabetin daha önde olacağı alan olma ihtimali yüksek görünüyor.

► Milli gelirin ortalama yüzde 5 oranında büyümesi için kredi talebinin çeşitlenerek yüzde 20 düzeyinde artması beklenir. Sermaye yeterliliği düzeyinin korunması için gelir-gider dengesinin doğru planlanması üzerinde çalışıyoruz.

► Ülkemizde yüzde 101 olan bankacılık sektörü büyüklüğünün milli gelire oranı yakından izlemekte olduğumuz gelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 317, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 110. Bu oranın önümüzdeki 10 yıllık sürede yüzde 150’ye çıkarılmasını hedefliyoruz. Bunu finansal piyasaların derinleşmesi açısından önemli sayıyoruz.

Rüzgarı kanattan alınca hızlanacağız

► 2017’nin, 2016 ile karşılaştırıldığında her yönüyle daha iyi bir yıl olacağını tahmin ediyoruz. Bunca zorluğun üstünden gelen bir ekonomi, küresel veya bölgesel konulardaki iyileşmelerden çok olumlu etkilenecektir. Şu anda rüzgarı baş kısmından aldığımız için yavaş yol alıyoruz. Rüzgarı kanatlardan ve kuyruktan aldığımız zaman ivmemiz artacak.

Krediler, rakip ülke ortalamalarından fazla

► Kredilerin bilanço içindeki payı yüzde 65 ile diğer ülke ortalamalarının üzerinde. Dolayısıyla kredilerin büyümesi için aktif yapısında değişmenin devam etmesi, mevduatın ve mevduat dışı kaynakların büyümesi gerekiyor. Aktif yapısındaki değişiklikler üzerine hem Hükümetimiz ve ilgili kurumlar hem bizler çalışıyoruz. Likit ve kredibilitesi yüksek aktiflerin menkul kıymetleştirilmesi projesi bunlardan bir tanesi. Konuyu sadece mevduatın vadesinin uzatılması şeklinde algılamamak gerek. Bankacılık, para piyasalarının yanı sıra sermaye piyasalarının da gelişmesinden olumlu etkilenecek. Sermaye piyasalarındaki gelişmelerle; özellikle sermaye yeterliliği, aktiflerin menkul kıymetleştirilmesi, vadenin uzatılması ile bankacılık sektörü gelişiminde bir sonraki safhaya güvenilir bir şekilde geçmiş olacaktır.

Bankalar, MB'den daha fazla faiz indirdi

Geçen yıl ağustos ayı sonundan başlayarak peş peşe hamlelerle bankalar kredi faizlerini düşürdü. TBB Başkanı Hüseyin Aydın, faiz cephesinde düşüşün devam edeceğini ve faizdeki kamusal yüklere dikkat çekerken, Kasım 2016 itibariyle Merkez Bankası’nın fonlama maliyetini düşürmeye başladığı ilk çeyrek sonuna göre fonlama maliyetinin 70 baz puan, TL mevduat faizinin 129 baz puan, ortalama kredi faiz oranlarının konutta 300 baz puan, ticari işlemlerde 197 baz puan, nakit kredilerde ise 143 baz puan gerilediğine dikkat çekti.

Faizin yarısı, faiz dışı yüklerden

Çalışmalarımızda ağırlık verdiğimiz önemli diğer konu aracılık maliyetlerinin düşürülmesi. Kaynak maliyetinin gerilemesi yanında bankaların operasyon maliyetlerinin düşürülmesi, vergi ve benzeri yüklerin azaltılması gerekmektedir. Bankaların temin ettikleri mevduat için ödedikleri faiz nihai kredi faizinin yarısından bile azdır. Kaynağın maliyeti, nihai kredi faiz oranında kesinlikle önemli ama kamusal yükler, operasyonel maliyetler vb. en az müşteriye ödenen faiz kadar önemli olmaktadır. Düşük faiz ortamı için, söz konusu aracılık maliyetlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Verimlilik arttıkça, bankacılık sektörünün aracılık maliyetleri azaldıkça, doğru ücret ve komisyon yönetimiyle, nominal faiz oranlarının düşme kabiliyeti daha da artacaktır. Adil, açık, şeffaf bir ücret ve komisyon yönetimi ile gelirlerini iyi yöneten banka, faiz oranı marjını daha kolay düşürücektir.

Artık dijital dönüşüm konuşuluyor

Daha önceki yıllarda bankacılık sektörü, alternatif dağıtım kanallarının etkinliğinden söz etmekteydi. Yeni dönemde alternatif dağıtım kanal yönetimi yerine dijital bankacılık yönetimini konuşacağız. Dijital bankacılık hızla ve her yönüyle gelişmeye devam ediyor. Teknolojik gelişmeler hem ürün ve hizmet çeşitliliği hem de hacim olarak bankaların faaliyetlerini olumlu yönde etkiliyor. Türkiye Bankalar Birliği bünyesinde yaptığımız çalışmalarda dijital bankacılığın güvenli şekilde gelişmesi için düzenlemelerde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışıyoruz. Aynı zamanda sürecin izlenmesi için veri analizleri üzerinde duruyoruz. Müşterilerimizin bilgilendirilmesi ve güvenliğin sağlanması konularında işbirliği yapıyoruz.

Türkiye’nin bilançosunu konuşurken büyük-küçük ayrımı ortadan kalkar

Bankacılık sektöründe rekabet devam ediyor. Krediler tarafında işler son çeyrekte, üçüncü çeyrekten çok daha iyi geçti. Ama bir önceki yılın aynı dönemine bakıldığında aynı ifadeyi kullanmak zor. Başkan Aydın, konut ve otomobilde talep artışı olduğunu bireysel kredilerde bir toparlanma görüldüğünü anlattı. Türkiye’de ‘tek’ banka ile çalışan firmanın ise kalmadığının altını çizen Hüseyin Aydın, “Sektörümüzde üst düzey rekabet olmakla birlikte Türkiye’nin bilançosu söz konusu olduğunda bizde yerli - yabancı ayrımı da yok, büyük - küçük ayrımı da. Sektör Türkiye’nin de dünyanın da bilincinde. Türk bankacılık sektörü konjonktürden kaynaklanan sorunları olan firmaların yanındadır. Ama yapısal problemler taşıyanları ayırmak lazım" dedi.

Ekonomiyi soğutan önlemleri kaldırırken de proaktif olmak lazım

Başkan Hüseyin Aydın, ekonominin çok hızlı büyüdüğü dönemlerde alınan önlemlerin normalleştirilmesi gerektiğini anlatırken bu değişikliklerin de esneklik olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizdi ve uluslararası düzenlemelerin ötesinde ek yükümlülükler getirdiğini hatırlattı. Hüseyin Aydın şöyle konuştu: “Bu düzenlemeler, değişen koşullar mutlak dikkate alınarak revize edilmeli. Kısa dönemli değişiklikler ile yapısal düzenlemeleri birbirinden ayırmak gerekir. Önlemleri kaldırırken de proaktif olmak gerekiyor. Talep edilen düzenlemeler de uluslararası düzenlemelere aykırı değil. Biz sektör olarak bir düzenleme ya da regülasyonda değişiklik ihtiyacını seslendirirken bunun büyümeye katkısını gördüğümüz içindir. Çok önemli uluslararası düzenlemeler yapılıyor ama her ülke regülasyonun izin verdiği ölçüde kendi ekonomik gerçeklerine uygun esneklikler getiriyor. Geçmiş ile kıyasladığımızda büyüme ile kredilerin bulunabilirliği arasındaki ilişki çok daha güçlü hale gelmiştir. Bu nedenle finansal kaynakların ve kredilerin büyümesini sınırlandıran, pahalı hale getiren düzenleme ve uygulamaları değiştirmeliyiz. Rasyonel olmayan ve mucize gibi görülen karar arayışında olmamalıyız. Kredi vermenin zimmet suçu olmadığını, yapılandırmanın ekonomik bir gereklilik olduğunu kabul etmeli ve bankacılık düzenlemelerini normal hale getirmeliyiz. Küresel dengesizliklerin sürdüğü ve dış talep büyümesinin sınırlı kaldığı bir dönemde büyümenin sürdürülmesi ve istihdam artışının korunması için dikkatli iç talep yönetimi ve piyasalarda öngörülebilirliğin daim olması hassas bir öneme sahiptir. Yatırımları desteklemeye devam etmeliyiz. İhracat pazarında kıyasıya mücadele eden ihracatçılarımızı yalnız bırakmamalıyız. Diğer ülkelerin damping uygulamalarına aktif şekilde karşılık vermeliyiz.”

Aramızdaki dayanışma ve iletişim çok güçlü

TBB Başkanı Hüseyin Aydın, hükümet ile sektör arasında güçlü bir dayanışma olduğunu belirtirken “Mükemmele yakın iletişim var” dedi ve ekledi: “Ne zaman ‘bizim, sizinle görüşmeye ihtiyacımız var desek’ geldiler. Ne zaman ‘bizim, sizi ziyaret etmeye ihtiyacımız var’ desek kapılarını açtılar. Her dediğimizi yapmadılar. Öyle bir beklenti içinde de değildik. Ama her dediğimizi dinlediler. Bazen bizim onları, bazen onların bizi geç anladığı oldu ama sonunda birbirimizi anladık ” dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir