Merkez bankalarının zorlu enflasyon sınavı

Küresel ekonomiye yönelik birçok belirsizlikle mücadele edilen 2018'de, merkez bankalarının büyük ölçüde enflasyon hedefini yakalamada sıkıntı yaşadığı, bu kapsamda fiyat istikrarını sağlamanın 2019'da da ana gündem olmaya devam edeceği görülüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasalarına ilişkin düzenleyici tedbirleri alma rolüne sahip olan merkez bankaları, ülke ekonomilerinde kilit görev üstleniyor.

Son yıllarda küresel çapta ekonomilerde görülen sorunlarla baş etmek için düzenleyici politikalarla devreye giren merkez bankalarının, finansal istikrarı sağlama konusundaki çabaları, temel görevleri olan enflasyon yönetiminin önüne geçmiş durumda bulunuyor.

Tüm bunlar merkez bankalarını, ekonomik anlamda stratejik bir noktaya taşımakla birlikte, küresel ekonomide sınırların her geçen gün kalkması ve izlenen politikaların domino etkisi yaratması, majör para birimlerini yöneten merkez bankalarının hamlelerinin önemini artırıyor.

Bu kapsamda, yaygın para birimlerini yönetmesi açısından tüm dünya piyasalarında etkin bir rol oynayan ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) politikaları yakından takip edilirken, İngiltere Merkez Bankası (BoE) ile Japonya Merkez Bankası (BoJ) adımları da piyasalara yön verenler arasında yer alıyor.

Öte yandan, geçen yıla bakıldığında, Fed'in para politikalarında normalleşme adımlarına hız verdiği görülürken, merkez bankalarının büyük ölçüde enflasyon hedefini yakalamada sıkıntı yaşadığı, bu kapsamda fiyat istikrarını sağlamanın 2019'da da ana gündem olmaya devam edeceği görülüyor.

TCMB'nin enflasyonla mücadelesi sürecek

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) spekülatif kur atakları karşısında attığı adımların yakından takip edildiği 2018'de, banka, döviz likiditesini artırıcı yönde birçok aksiyon aldı.

Yıla 3,78 seviyelerinden başlayan dolar/TL'nin, mayısta 4,9282'ye kadar yükselmesi karşısında TCMB, piyasaya sözlü müdahalede bulunurken, ilk yarıda bir olağanüstü toplantı gerçekleştirdi.

Bunlara ilave olarak, 2010 sonlarında devreye aldığı "geniş faiz koridoru" uygulamasını daha anlaşılır ve öngörülebilir hale getiren banka, 1 Haziran'dan itibaren para politikası çerçevesini sadeleştirdi. Tüm bunlar sonucunda ilk yarıda geç likidite penceresi borç verme faiz oranı, ilk yarıda 500 baz puan artarak yüzde 17,75 seviyesine ulaştı.

Geçen yılın ikinci yarısında bir kez daha piyasalara sözlü müdahalede bulunan TCMB, beklentilerin üzerinde, 625 baz puanlık faiz artırımı gerçekleştirerek güçlü bir parasal sıkılaştırma kararı aldı.

TCMB böylece, 2018'de faizlerde toplam 11,25 puanlık artırıma imza atarken, kurlardaki volatiliteyi düşürmek ve spekülatif atakları püskürtmek için de önemli aksiyonları devreye aldı.

Bu yıl için verilen mesajlarda, TCMB'nin 2019'da da temel amacının fiyat istikrarını sağlama olacağı, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun korunacağı belirtildi. Öte yandan, TCMB'nin enflasyon beklentisi geçen yılın son enflasyon raporunda 2019 için yüzde 15,2 ve 2020 için yüzde 9,3 olarak belirlenmişti.

Trump'ın ters düştüğü Fed'e etkisi izlenecek

Geçen yıla 3 faiz artırımı beklentisi ile başlayan Fed, bu artırımların ikisini 2018'in ilk yarısında gerçekleştirdi. Janet Yellen'dan koltuğu geçen yılın şubat ayında devralan Jerome Powell, bankanın normalleşme adımlarına devam etti ve politika faizini mart ve haziranda gerçekleştirdiği toplantılarda 25'er baz puan yükselterek yüzde 1,75-2,00 bandına çıkardı.

Fed'in 2018'in ikinci yarısında da faiz artırımlarına devam ettiği görülürken, yılın başında 3 olarak fiyatlanan faiz artırım beklentisi de 4'e çıktı.

ABD Başkanı Donald Trump da Fed'in faiz artırımları karşısında defalarca eleştirilerde bulunarak Beyaz Saray'ın 1992'den bu yana Fed'in para politikalarına ilişkin yorum yapmaktan kaçınması geleneğini ihlal etti.

Banka, geçen yılın son toplantısını gerçekleştirdiği 19 Aralık'ta faizleri 25 baz puan artırarak yüzde 2,25-2,50 bandına çıkarırken, böylece yılı toplamda 100 baz puan olmak üzere 4 faiz artırımıyla tamamladı.

Bu yıl ise bankanın ilk yarıda faiz artırımlarına devam edeceği ancak ikinci yarıda bu adımlarına ara vereceği öngörülüyor. Fed'in faiz artırımlarını duraklatmasına neden olacak gerekçeler arasında ise ABD'de etkisi azalan mali teşvik, ticaret savaşlarının ekonomiye yansıması ve ılımlı bir seviyeye ulaşan büyüme ile enflasyon verileri gösteriliyor. Bununla birlikte bankanın projeksiyonları bu yıl için 3 faiz artırımına işaret ediyor.

Fed'in faiz patikasında önemli bir çıpa olan enflasyon tahmini, 2019 sonu için yüzde 1,9 ve gelecek yıl için yüzde 2,1 seviyesinde bulunurken, Trump'ın bankaya eleştirileri ve uyguladığı ticaret politikalarının bankanın adımlarını ne şekilde etkileyeceği bu yılın gündeminde olacak.

ECB, 2019'da enflasyon ve faize odaklanacak

ECB, 2018'in başlarında düşük enflasyona yönelik uyguladığı politikalarını devam ettirirken, aynı zamanda Brexit, İtalya krizi ve aşırı sağ akımların bazı üye ülkelerde yükselişinden kaynaklanan kaygılar yaşadı.

19 AB ülkesinden oluşan bölge ekonomisinde, 2016'nın sonundan itibaren başlayan toparlanma süreci daha da ilerleyerek yerini 2017'nin sonu itibarıyla ekonomik genişlemeye bıraktı. Geçen yıl ise ekonomik iyileşme devam ederken, işsizlik yavaş yavaş azaldı.

Olumlu ekonomik göstergelere karşın yıllık enflasyon 2018'in ilk aylarında ECB'nin hedeflediği seviyenin altında kalırken, haziranda yüzde 2'ye ulaştı. Aralık 2018'de ise yıllık enflasyon, tekrar yüzde 2'nin altına inerek yüzde 1,6 olarak kayıtlara geçti.

ECB Başkanı Mario Draghi, en alt noktalardan yükselmeye başladığından bu yana enflasyon konusunda temkinli davranıyor. Avro Bölgesi'nde para politikasını yürütmekten sorumlu olan ECB, bölgede fiyat istikrarını sağlamak için yüzde 2'nin hemen altında ancak yüzde 2'ye yakın seviyede enflasyon hedeflerken, bu doğrultuda varlık alım programı ve düşük faiz politikasını da kapsayan bazı tedbirler uyguladı.

Her ne kadar Fed kadar para politikalarında normalleşme adımlarını hızlı bir şekilde atamasa da ECB, 2015'in mart ayında başlattığı varlık alım programını, Aralık 2018 itibarıyla sona erdirdi.

ECB personelinin Aralık 2018 makroekonomik projeksiyonlarına göre, Avro Bölgesi’nde 2018 yılında yüzde 1,8, bu yıl 1,6 ve gelecek yıl da 1,7’lik yıllık enflasyon bekleniyor.

Yıl boyunca ekonominin genişleme sürecinde olduğuna işaret eden veriler ile gelecek yıl para politikalarında nasıl bir yol izleyeceği merak konusu olan ECB'de, varlık alım programından çıkışın ardından enflasyon hedefinin sürdürülebilirliğine ilişkin alınacak kararlar ve faiz politikasında muhtemel değişiklik 2019'un en önemli gündem maddesi olarak öne çıkıyor.

BoE'nin gözü Brexit sonrası süreçte

Birleşik Krallık'ın halk oylamasıyla AB'den ayrılma kararı almasının ardından ekonomik dengelerin değiştiği İngiltere, 2018'de Theresa May hükümetinin geleceği ve Brexit süreci başta olmak üzere birçok belirsizlikle karşı karşıya kaldı. Söz konusu belirsizlikler, İngiltere finansal piyasaları üzerinde baskı oluşturdu.

Geçen yıl 8 kez toplanan ve politika faizinde ilk değişiklik kararını ağustosta alan BoE, para politikası faizini 25 baz puan artırarak yüzde 0,75'e çıkardı. Bankanın varlık alım hedefini değiştirmeyerek 435 milyar sterlin seviyesinde bırakmasına karşın faizlerde artırıma gitmesi, normalleşme yolunda atılan en büyük adım olarak gösterildi.

BoE, ağustos toplantısı sonrası başta Brexit sürecindeki belirsizlikler olmak üzere ekonomisini baskılayan birçok faktör nedeniyle 2018'de para politikasında başka aksiyon alamadı.

İngiltere'nin 29 Mart'ta AB'den resmen çıkması, geçiş sürecinin ise bu tarihten 31 Aralık 2020'ye kadar devam etmesi bekleniyor. Bu nedenle bu yıl BoE'nin atacağı politika adımlarında, Brexit sürecinin yine öne çıkması bekleniyor.

Öte yandan, BoE, enflasyon gelişmelerini de yakından takip ediyor. Halen yüzde 2'lik hedefin üzerinde seyreden enflasyon için bankanın öngörüleri, 2019 son çeyreği itibarıyla yüzde 2,2 ve gelecek yıl sonu için de yüzde 2 civarında bulunuyor.

BoJ 2020'ye kadar hedefine ulaşamayacak

Uzun süredir deflasyon ile mücadele eden ve bu kapsamda parasal tabanın yıllık 80 trilyon yen artırılması programını uygulayan BoJ, 2018'de enflasyon açısından yine hedeflerine ulaşamadı.

Geçen yıl yüzde 2'lik enflasyon hedefine 2019'da ulaşılacağı beklentisiyle başlayan BoJ, yıl içinde yaptığı revizelerle 2020'ye kadar bu hedefin altında kalınacağına işaret etti.

Mevcutta bankanın enflasyon beklentisi 2019 mali yılı için yüzde 1,9 ve 2020 mali yılı için de yüzde 2 düzeyinde bulunuyor. Tüketim vergisi artırımının etkileri hariç tutulduğunda ise enflasyonun 2019'da yüzde 1,4 ve 2020'de yüzde 1,5 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Öte yandan, BoJ, geçen yıl faizlerde ve varlık alım politikasında değişiklik yapmamasına karşın temmuz ayındaki toplantısında varlık alımlarında esnek yapıya geçti.

Bankanın bu yıl da en büyük savaşını yüzde 2'lik enflasyona ulaşma süresini kısaltma doğrultusunda vereceği görülüyor.