Sektörün kredi performansı müdahalelere rağmen güçlü kalmaya devam ediyor

Son süreçte ardı ardına yaşanan krizleri bir sinek vızıltısıymış gibi atlatan güçlü bir Türkiye ekonomisi gözler önünde...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Prof. Dr. HAKAN YETKİNER
İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi

Fitch 19 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye'nin ‘BBB-' kredi notunu teyit ederken, 'durağan' görünümünü ‘negatife' çekti. Arkasından 24 Eylül tarihinde Moody's Türkiye'nin kredi notunu ‘Baa3' seviyesinden ‘Ba1' seviyesine düşürerek, yatırım yapılabilir seviyenin altına indirdi ve not görünümünü ‘durağan' olarak belirledi. Tam ekonomi çevrelerinin tedirginlikleri artmışken, 5 Kasım 2016 tarihinde S&P, kredi notunu yatırım eşiğinin iki kademe altı olan BB'de tutarken Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notu görünümünü negatiften durağana yükseltti.

Fitch, durağan görünümü negatife çekerken politik belirsizliğin ekonomik performansa etki etme ve ekonomik büyümenin düşük yatırım sebebiyle gerileme olasılığı risklerini öne çıkardı. Moody's ‘Türkiye'nin yüksek boyutlu dış finansman ihtiyacına bağlı risklerdeki artışı ve büyüme ve kurumsal sağlamlıkta borçlanmadan kaynaklanan zayıfl amaya dikkat çekti.

Öte yandan S&P Türkiye'nin kredi not görünümünü pozitif olarak iyileştirmesini politika yapıcılarının kayda değer ekonomik reformları uygulamaya geçirmeye devam edecekleri görüşüne bağladı. Bu üç kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirme ve kararlarını birlikte ele aldığımızda, tablo onların da kafalarının karıştığına işaret ediyor. Son süreçte ardı ardına yaşanan krizleri bir sinek vızıltısıymış gibi atlatan güçlü bir Türkiye ekonomisi gözler önündeyken, küresel ölçekte gözlenen düşük büyüme performansı ve Türkiye'nin komşu ülkelerindeki siyasi belirsizliklerin ve savaşların Türkiye ekonomisinde yarattığı riskler bize göre kafa karışıklığının temel nedenidir.

Kararlar, sektörde kayda değer bir etki oluşturmadı

Elbette her sektörde olduğu gibi Bankacılık Dışı Finans Sektörü (BDFS) de her türlü belirsizlikten olumsuz etkileniyor. Riskler tüketim ve yatırım iştahını olumsuz etkiler. Kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarını açıklamalarının üzerinden yeterince zaman geçmediği için sağlıklı olmasa bile BDFS sektöründeki bazı veriler kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarının bu sektörde gözlemlenebilen kayda değer bir etkisi olmadığına işaret ediyor.

Pek tabi geçmiş yıllara göre bir miktar olumsuzluktan söz edilebilir. Ama ortada önemli bir etki olduğunu söylemek imkansız.

Örneğin, TCMB EVDS'den alınan Finansman Şirketleri Kredi Büyüklükleri (haftalık stok değer) yüzde değişimi bize son altı aydır değişimin çok küçük bir düşüş eğilimi olmasına rağmen hali hazırda pozitif olduğunu gösteriyor. Toplam kredilerin alt kalemi olan tüketici kredileri ve onun da en önemli bileşeni olan taşıt kredileri de çok benzer özellikler taşıyor. Taksitli ticari krediler daha yüksek negatif değişim gösteriyor. Her yıl olduğu gibi yıl sonunda yapılacak kampanyalar neticesinde tüketici kredilerinin daha pozitif değişim göstermesi beklenebilir. Ancak taksitli ticari kredilerde muhtemelen biraz da teşvik ve desteğe ihtiyaç var. Azalan kredi faiz oranlarının bu kalemde pozitif iyileşmeye katkı yapması beklenmeli.

Muhtemelen tasfiye olunacak alacaklar incelendiğinde, haftalık değişimin son altı ayda pozitife dönmekle birlikte aslında 2010 yılından beri benzer bir davranış gösterdiğini söylemek mümkün. Tasfiye olunacak alacakların toplam krediye oranı da son altı ayda yüzde 3'den yüzde 3.5'e arttı. Bu durum örneğin 2010 Ocak ayında yüzde 10'lara yakın olduğu dikkate alındığında rahatsız edici boyutta olmadığını söyleyebiliriz. Kredi faiz oranlarında azalmanın devam etmesi ve makroekonomik dengelerin korunması durumunda sektörün, kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarından ve ekonominin maruz kalacağı diğer şoklardan etkilenme öngörüsü hali hazırda gerçekçi bir değerlendirme olmayacaktır. Yeterince sağlıklı olmasa da son altı ayın haftalık verisi bu düşüncemizi güçlendiriyor.