'Askeri casusluk' davasında yeni iddianame
İstanbul Askeri Casusluk soruşturmasının savcısı, mahkeme başkan ve üyeleri hakkında iddianame düzenlendi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, İstanbul'daki "Askeri casusluk" davasında, sanıklar lehine verilen TÜBİTAK raporunu dosyaya koymadığı iddia edilen savcı Fikret Seçen, mahkeme heyeti başkanı Metin Özçelik ile üyeler Mehmet Ekinci ve Birol Bilen hakkında "iftira", "görevi kötüye kullanma" ve "resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" suçlarından iddianame hazırlandı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan iddianamede, Aydınlık gazetesinin 11 Temmuz 2014'teki nüshasında yer alan ''Kumpasın belgesini savcı kasada sakladı'' haberinin bir nüshasının cumhuriyet savcısı Seçen hakkındaki iddiaların incelenmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15 Temmuz 2014'te ile HSYK Genel Sekreterliğine bildirildiği ve HSYK 3. Dairesinin Seçen hakkında ''inceleme ve soruşturma izni'' kararı aldığı belirtildi.
İddianamede, hakimler Metin Özçelik, Mehmet Ekinci ve Birol Bilen hakkında da HSYK 3. Dairesince ''inceleme ve soruşturma izni'' kararı verildiği ve HSYK 2. Dairesi tarafından cumhuriyet savcısı Fikret Seçen ile ilgili hakimler Özçelik, Ekinci ve Bilen hakkında Hakimler ve Savcılar Kanunu'nu kapsamında 3 ay süreyle tedbiren görevden uzaklaştırılmalarına karar verildiği ifade edildi.
Kamuoyunda ''İstanbul Askeri Casusluk Davası'' olarak bilinen İstanbul (CMK 250. madde ile yetkili kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın soruşturması sırasında, şüpheliler Yücel Çipli, Merdan Metin, Aysam Akses ve Cüneyt Hakan Bağcıoğulları'nın avukatı Naim Karakaya'nın 22 Kasım 2010'daki dilekçesi ile TÜBİTAK'a sorular sorduğu aktarılan iddianamede, şunlar anlatıldı:
''Bazı soruların cevaplarının gizlilik nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi sonrasında söz konusu belgeler içinde yer alan TÜBİTAK BİLGEM'in 29 Kasım 2010 tarih ile yazı ve eklerinin de eski İstanbul halen Çorum Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından yazılan 7 Şubat 2011 tarihli müzekkere ile mühürlü bez torba içerisinde adli emanet memurluğuna gönderilmiştir. 9 Şubat 2011 tarihli emanet eşya makbuzu ile suç eşyası esas defterinin 2011/165 sırasına kaydedilerek adli emanette muhafaza altına alınmıştır. Takiben, TÜBİTAK BİLGEM'in cevabi yazısının iddianamenin düzenlenme tarihinden önce başsavcılığa intikal etmesine rağmen soruşturma dosyası içerisine konulmayarak kamu davası açılmıştır. Bahse konu rapordan iddianame içeriğinde bahsedilmemiş ve deliller bölümünde de gösterilmemiştir. Yargılama sürecinde; avukat Naim Karakaya'nın TÜBİTAK'ın cevabi yazısının adli emanetten getirtilerek, dava dosyasına konulmasını defalarca talep etmesine rağmen, 20 Nisan, 22 Nisan ve 7 Ekim 2011 tarihli celselerde, şüpheli mahkeme başkanı Metin Özçelik ve üye hakimler Birol Bilen ile Mehmet Ekinci'nin tutuklu sanıkların lehine olan TÜBİTAK BİLGEM cevabi yazısının adli emanetten getirtilerek, dosyaya konulması taleplerini kabul etmemiştir.''
CD ve veri bellekler
Çorum Cumhuriyet Savcısı Seçen'in avukatı vasıtasıyla yazılı olarak savunma sunduğu kaydedilen iddianamede, hakimler Metin Özçelik, Mehmet Ekinci ve Birol Bilen'in de savunma yaptıkları belirtildi.
TÜBİTAK BİLGEM'e ''bir kişide ele geçtiği iddia edilen CD veya veri bellekleri içerisindeki elektronik dosyaların kim tarafından, hangi bilgisayarda oluşturuldukları bilgisinin CD ve USB belleğe yazılmadan önce değiştirilip değiştirilemeyeceğinin tespiti ile dosyanın son çıktığı bilgisayarın teknik bir kesinliğinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinin'' talep edildiği ifadelerine yer verilen iddianamede, kurum tarafından talebe şu şekilde cevap verildiği bildirildi:
''Üst veri bilgilerinde geçen zaman ve kullanıcı adı bilgileri gerçek zaman ve kişilerle doğrudan ilişkilendirilemez. Üst veri bilgilerinde geçen zaman ve kullanıcı adı bilgileri yanıltıcı olarak düzenlenebilecek niteliktedir. Zaman ve üst veri bilgisi doküman türüne göre değişiklik gösterebilmekle birlikte referans bir zaman dilimi baz alınarak ya da işletim sisteminin o anki zamanını bire bir yansıtacak şekilde oluşmuş olabilir. Üst veri bilgilerinin gerçekliğinin araştırılması için eldeki deliller dosyanın oluşturulduğu ortam ile bir bütün halinde incelenmelidir. Sadece son değişikliği yapan kullanıcının bilgisine ulaşılabilen elektronik belgelerde daha önce hangi kullanıcıların değişiklik yaptığı bilgisi kaybolmaktadır. Ayrıca dosya üzerinde değişiklik yapılmadan birçok bilgisayarda açılsa ve kapatılsa bu bilgiyi üzerinde tutmaz, dolayısı ile bir dosyanın hangi bilgisayardan çıktığı üst veri bilgilerine bakarak belirlenemez. Bir belgenin nitelikli elektronik sertifika ile imzalanmış olması durumunda o belgenin sertifika sahibi tarafından hazırlanmış bir belge olduğu kesinlik kazanır. Bunun dışındaki durumlar bilginin aidiyeti konusunda teknik bir kesinliğe imkan sağlamaz.''
İddianamede, askeri casusluk davasındaki şüphelilerin avukatlarınca sorulan diğer sorulara da benzer mahiyette cevaplar verildiği, kurum tarafından verilen bu cevabın, şüphelilerin üzerine atılı suçlar, delillerin niteliği ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, şüphelilerin lehine olduğu anlaşıldığı ifadelerine yer verildi.
İddianamede, olay şu şekilde anlatıldı:
''TÜBİTAK BİLGEM tarafından yazılan raporun ilgililer tarafından dosya arasına konmaksızın adli emanete kaydedilmesi ve yargılama sırasında taraflarca defalarca kez talep edilmesine rağmen dosya arasına alınmaması şeklinde belirtilmiş ise de şüpheli avukatı Naim Karakaya'nın dilekçesi incelendiğinde, sorulan ve ancak soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilebileceği belirtilen 5 soruya ilişkin cevapların bir de ayrıca sorulan 6. bir soruya ilişkin cevapların yer aldığı bir yazı olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle 40 sayılı yazının 35 sayılı yazıyı tamamlayıcı nitelikte ve 35 sayılı yazının kapsamında kaldığı, zaten ilgili cumhuriyet savcısı tarafından aynı üst yazı ile aynı tarihte ve aynı emanet numarasına kaydedildiği hususları değerlendirildiğinde, 40 sayılı yazının 35 sayılı yazı içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki inceleme ve soruşturma izinlerinde 'İhbar yazısı ve eki evrak kapsamındaki iddialar ile inceleme sırasında ortaya çıkabilecek sair hususlar bakımından …' ibarelerine yer verilmek suretiyle, kapsamının belirlendiği nazara alındığında yazının da soruşturma izni dahilinde bulunduğu anlaşılmıştır.''
''Delil olarak itibar edilmemiş''
Suç Eşyası Yönetmeliğine de yer verilen iddianamede, bir soruşturma sırasında ele geçen suç eşyalarının Adli Emanet birimine konulacağının düzenlendiği vurgulandı.
İddianamede, TÜBİTAK BİLGEM tarafından gönderilen yazıların adli emanete kaydı gereken bir suç eşyası niteliğinde olmadığı, bu belgelerin hakkındaki iddialar kapsamında şüphelilerin hukuki durumlarını aydınlatan, teknik bilgiler içeren belgeler olduğu ve bu yönüyle şüphelilerin lehine apaçık delil niteliğinin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı bildirildi.
''Şüphelilerin hukuki durumlarını aydınlatan ve bu konuda teknik bilgiler içeren bu yazıların suç eşyası muamelesine tabi tutulmak suretiyle delil mahiyetinde değerlendirilmemesi sonucunda, ilgili cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede irdelenmemiş, delil olarak itibar edilmemiş ise hangi sebeplerle itibar edilmediği anlatılmamıştır. Akabinde ise yapılan yargılama sırasında da dosyaya konulması taleplerinin ilgili hakimlerce reddine karar verilerek delil olarak değerlendirilmeye alınmamıştır. Bu belgelerin tamamı taraflara verilmemiş, adeta yargılama sırasında görmezden gelinmiştir. Bunun bir sonucu olarak da ilgili hakimler Metin Özçelik ve Birol Bilen ile soruşturma kapsamı dışında kalan Hakim Mehmet Uğurlu tarafından verilen kararın gerekçesinde de irdelenmemiş, itibar edilmemiş ise hangi sebeplerle itibar edilmediği anlatılmamıştır.'' tespitlerine yer verilen iddianame şu şekilde devam etti:
''Her ne kadar ilgililer savunmalarında, soruşturma konusunun hukuki takdir kapsamında kaldığını belirtseler de kovuşturma sonucunda verilen karar Yargıtay incelemesinden geçerek bir kısım sanıklar yönünden onanmıştır. Bozma kararı verilen hususlar arasında da soruşturma konusunun bulunmadığını belirtmiş iseler de yargılamanın bir delili olarak dosya içerisine almak ve gereken yerlerde bu delili tartışmak yerine sanıkların, sanık müdafilerinin ve Yüksek Mahkemenin erişim ve denetimine imkan vermeyecek şekilde emanet kaydı kapsamında ve mühürlü bez torba içerisinde suç eşyası muamelesine tabi tutulan belgelerin özellikle savunma makamının erişiminden uzak tutulmasının yeterli yargısal denetimin gerçekleşmesine olanak sağlamayacağı açıktır. Bu nedenlerle yapılan temyiz incelemesinin de sağlıklı bir inceleme olmadığı Anayasa Mahkemesinin kararında da belirtilmiş ve tüm sanıklar yönünden dosyadaki delillere sanık ve müdafilerinin erişiminin kısıtlanmış olması sebebiyle hak ihlali kararı verilmiştir. Anılan gerekçe karşısında ilgililerin bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.''
''Raporlar ve ekleri gizlenilmiştir''
İddianamede, soruşturmayı yürüten ve iddianameyi tanzim eden cumhuriyet savcısı Seçen'in adli emanete aldırmış olmasına rağmen 2 gün sonra düzenlediği iddianamede, bu raporlar ve eklerinden hiç bahsetmeyerek onları gizleme eyleminde bulunduğu belirtildi.
Yargılamayı icra eden mahkemenin başkan ve üyelerinin de cumhuriyet savcısı ile benzer bir şekilde hareket ederek, TÜBİTAK BİLGEM tarafından yazılan, sanıklar Yücel Çipli ve Merdan Metin'in lehine bilgiler içeren raporları ve eklerini adli emanetten getirtip birer örneklerini sanıklara veya müdafilerine vermediğine değinilen iddianamede, hakimlerin raporları dava dosyasına koymadığı, gerekçeli kararda bu raporlar ve eklerinden hiç bahsedilmediği, ayrıca TÜBİTAK BİLGEM tarafından yazılan yazı ile savcılıktan sonra ayrıca mahkemeye gönderilen 40 sayılı rapor ve eklerini sanıklara veya avukatlarına tebliğ edilmediği ve dosya içerisine konulmadığı bildirildi.
İddianamede, şüphelilerin, soruşturma tarihine göre 10 yıl boyunca TÜBİTAK BİLGEM güvenlik müdürü olarak görev yapan, hakkında daha sonra verilen beraat kararları kesinleşen Yücel Çipli'nin 1 yıl 3 ay 17 gün tutuklu kalması nedeniyle işine son verilmesine sebebiyet vererek ''resmi evrakı gizleme'', ''iftira'' ve ''görevi kötüye kullanma'' suçlarını ayrı ayrı işledikleri tespit edildiği aktarıldı.
Şüpheli Fikret Seçen'in farklı yollardan dosyası hakkında bilgi sahibi olup, hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması kararından 2 gün önce yurt dışına çıkış yaptığı anlatılan iddianamede, Seçen'in suç ve cezadan kurtulma amaçlı yurt dışına kaçtığının anlaşıldığından hakkında kuvvetli delil bulunması, yurt dışına kaçması ve ülkeye geri dönmemesi sebebiyle tutuklama amaçlı yakalama kararı çıkartılması talep edildi.
İddianamede, şüpheliler Fikret Seçen, Metin Özçelik, Birol Bilen ve Mehmet Ekinci hakkında "iftira'', ''görevi kötüye kullanma'' ve ''resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek'' suçlarından 4 yıl 9 aydan 14 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianame, değerlendirme için Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.