'Rayiç bedel adamına göre belirleniyor'

Kılıçdaroğlu grup toplantısında 2B'de rayiç sorununa parmak bastı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
 
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "2B rayiç bedellerinin "adamına göre belirlendiğini", muhtarların bu konudaki şikayetlerine kendisine ilettiklerini bildirdi.
 
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına Türkiye'nin sorunları olduğunu belirterek başlayan Kılıçdaroğlu, bu sorunları çözmek için CHP olarak üzerlerine düşen görevleri yerine getirmekten hiçbir zaman kaçınmadıklarını ve bundan sonra da kaçınmayacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, hafta sonu Antalya'yı ziyaret ettiğini ve orada köylülerle bir araya geldiğini belirterek, bu kesimin 2-B olarak adlandırılan orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı konusunda yaşadıkları sıkıntıları dile getirdiklerini aktardı.
Bu sorunun yalnızca Antalya'da değil, ülkenin tamamında aynı durumda olan köylüleri huzursuz ettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, ancak iktidarın halkın birinci temel sorunu haline gelen 2-B konusunda sessiz kaldığını savundu.
CHP'nin 16 Nisan 2011'de İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında 2-B arazilerine ilişkin çözüm önerisini ortaya koyduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, CHP'nin "Barış Projesi" adını verdiği bu çalışmada, kendilerinin önerisinin 2-B arazisinin orman köylülerine bedelsiz olarak verilmesi olduğunu anımsattı. Orman köylüsünün toplumun en yoksul kesimi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, bu yolla köylünün desteklenmesinin hedeflendiğini söyledi. Üzerinde ev olan 2-B arazisine ise emlak vergisi değerini bedel olarak belirlediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, yatırım amaçlı alınmış olanlar da rayiç bedeli esas aldıklarını anlattı.
 
"Sen köylüyü unutmuşsun"
 
AK Parti'nin 2-B arazilerine ilişkin çözümünün ise rayiç bedelin yüzde 70'inin ödenmesi şeklinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, düzenlemenin yasalaşmasına kadar olan sürecin tamamında köylünün mağdur olacağı gerekçesiyle CHP olarak itirazlarını dile getirdiklerini belirtti. AK Parti'nin köylünün durumunu unuttuğunu, koşulları köylülere göre düzenlemediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Sen köylüyü unutmuşsun. Köylünün hangi koşullarda yaşam savaşı verdiğini unutmuşsun. Sen köylüyü unuttuğun için bu parayı öder mi ödeyemez mi onu bile bilmiyorsun" dedi.
CHP'nin bütün itirazlarına rağmen yasanın çıktığını anlatan Kılıçdaroğlu, ancak belirlenen rayiç bedellerle köylülerin babalarından, dedelerinden kalan yıllardır ekip biçtikleri bu arazileri satın almalarının mümkün olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, 21 Haziran 20012'de bir yasa teklifi daha verdiklerini ve köylünün ödeme şartlarının olmadığını bu nedenle daha önce ortaya koydukları ödeme koşullarına göre düzenleme yapılmasını önerdiklerini kaydederek, bu tekliflerinin de kabul görmediğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Köylü isyan halinde. Köylünün tepkisini görünce bizim komisyondaki üyelerimize de telefon ettiler, 'Efendim önümüzdeki hafta komisyonu yeniden topluyoruz. Rayiç bedellerle ilgili yeni bir düzenleme yapacağız.' Güzel. Neymiş düzenleme? Tespit edilen rayiç bedelin yüzde 50'si oranında para öderse arsayı satın alabilecekmiş. Sen otur, kalk dua et, köylü orada üretiyor. Yarın o araziyi elinden alırsan bu köylü hiçbir şey üretemeyecek. Yazık, günah değil mi bu insanlara?"
 
"CHP'li bürokrat mı bıraktınız?"
 
Rayiç bedelin yüzde 50'sinin de orman köylüsünün ödeme koşullarının çok üstünde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, rayiç bedelin de "adamına göre belirlendiğini", muhtarların bu konudaki şikayetlerine kendisine ilettiklerini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Muhtarlar, bir AKP milletvekilinin köyünü örnek gösterdiler, Alaylı köyü. Rayiç bedel 8 lira, en pahalısı 15 lira. Vekilin bir başka köyü var, orada da 8 lira, 10 lira, en fazla 12 lira değer biçilmiş. Köyler yan yana, deniz kenarındaki köyler de değil. AKP il başkanının köyü; 11 lira, 8 lira, en yüksek rakam 13 lira. Aynı yerde, benzer köyde, köylünün yerine, gariban, arkası olmayan köylünün yerine geliyoruz, orada ne düşük bedel 40 lira, 80 lira, 125 lira, 150 lira olarak belirlenmiş. 8 Lira, 120 lira... Allah aşkına bunlarda vicdan var mı? Allah korkusu var mı? Şimdi şunu söylüyorlar, 'Efendim bu rayiç bedelleri CHP'li bürokratlar belirledi' diyorlar. İnsan biraz utanır ya. CHP'li bürokrat mı bıraktınız? Buradan 2-B mağdurlarına sesleniyorum; sizin Ankara'da, TBMM'de temsilciniz, sizin sözcünüz CHP'dir. Direnin, kazanacaksınız. Her türlü çabayı harcayacağız. Köylü rahat edecek. 2-B arazisinden para bekliyorlar. Ne parası bekliyorsun sen? Köylüye ne verdin ki para bekliyorsun? Perişan ettiniz köylüyü zaten."
 
"Kabahati biliyor, özrünü de biliyor"
 
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün partisinin grup toplantısındaki konuşmasının yaklaşık 1 saatlik bölümünü milliyetçilik kavramına ayırdığını belirterek, "Çünkü öyle bir laf ettik ki nasıl kurtaracak, nasıl kıvıracak onun çabası içinde. Neredeyse 1 saatini buna ayırdı. Kabahati biliyor, özrünü de biliyor. Aman fazla kıvırma belinde hasar oluşursa kabahatlisi ben değilim" diye konuştu.
 
"Bir insan milliyetinden hiç utanmaz. Niye utansın?"
 
İnsanların kendi kimliğini, rengini, anne, baba ve kardeşini seçme, belirleme özgürlüğüne sahip olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, o nedenle kişilerin ailesiyle, yakınlarıyla, köyüyle, milletiyle, milliyetçiliğiyle ve inancıyla gurur duyduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Gidin köyün kahvesinde oturan vatandaşa, 'sen milliyetçilikten ne anlıyorsun?' diye sorun. 'Vatanımı seviyorum, milletimi seviyorum, bayrağımı seviyorum. Milliyetçilikten anladığım budur benim' diyecektir. O ne anlıyorsa milliyetçilikten CHP'nin genel başkanı olarak ben de aynı şeyleri anlıyorum. Bir insan renginden, inancından, ailesinden, köyünden hele hele milliyetinden hiç utanmaz. Niye utansın? O nedenle hiç kimsenin milliyeti ya da insanın ırkını aşağılayacak bir ifade kullanmaması çok önemlidir."
 
"Neresini düzelteceksiniz?"
 
Kimliklerin siyaset konusu olamayacağını, saygı duyulması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"AKP'nin şöyle bir özelliği var; gerek AKP Hükümeti'nin gerek AKP'nin bir misyonu, bir görevi var, Recep Tayyip Erdoğan'ın devirdiği çamları düzeltme görevi. Hatırlarsanız bir şey söyler, hemen bir sözcü kalkar, 'efendim o onu demek istemiyor, aslında şunu demek istiyor' derdi. Defalarca ama defalarca böyle düzenlemeler, ek açıklamalar yapıldı. Dahası alay konusu olmaya başladı. Geldiğimiz noktada, 'Efendim Sayın Başbakanımız öyle değil, böyle demek istiyor'. Ama kimse düzeltmiyor artık. Çünkü öyle bir laf etti ki düzeltilecek bir tarafı yok bu lafın. Başı da belli, sonu da belli. Neresini düzelteceksiniz? Yalan farklı bir kavramdır."