'Zorunlu karşılıklar' para politikası aracı olmaktan çıkarılmalı

Ankara Sohbetleri'nin konuğu olan Kredi Garanti Fonu AŞ Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, mikro KOBİ'ler lehine yeni bir garanti programı üzerinde çalıştıklarını, KGF içinde tarım kredilerinde ihtisaslaşan yeni bir birim oluşturmayı lanladıklarını açıkladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Canan SAKARYA

ANKARA - Kredi Garanti Fonu AŞ. (KGF) Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, bankaların 'zorunlu karşılıkları' konusunda yeni bir paradigmaya ihtiyaç bulunduğunu belirterek, zorunlu karşılıkların para politikası aracı olmaktan çıkarılıp Hükümetlerin ekonomik programları doğrultusunda kredi politikası aracı haline dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.

Kurnaz, bugün uluslararası para piyasalarından herkesin  borçlanma olanağı bulduğunu belirterek "Ekonomide zorunlu karşılık oranları sadece mevduatın krediye dönüşüm oranını ve maliyetini hesaplamakta kullanılmaktan öte bir işlev göstermekten uzak. Ya da Hükümetlerin zahmetsiz vergi toplama kaynağı araçlarından biri olabilir ki,  karşılığı da bankalar ve şirketler üzerinde maliyet artışı" diye konuştu. 

Mikro KOBİ'ler lehine yeni bir garanti programı üzerinde çalıştıklarını, KGF içinde tarım kredilerinde ihtisaslaşan yeni bir birim oluşturmayı planladıklarını açıklayan KGF Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, Ankara Temsilcimiz B. Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı.

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de birçok kuruluşun KOBİ'lerin finansmana erişim politikalarını konu alan raporlarında 'kredi garanti fonları'nın önemli bir mekanizma olarak görülmeye başlamasının nedeni nedir?

Bütün ekonomilerde KOBİ'lerin teminat açığını kapatmalarında en etkili mekanizma olarak kredi garanti fonlarının kullanılmaya başlanılması  finansal serbestleşme  sürecinin ve dinamiklerin bir sonucu. Dünya Bankası, OECD, Avrupa Birliği ve G 20 ülkeleri gibi kuruluş ve yapılanmaların küresel işsizlik ve yoksulluğun azaltılmasına ilişkin raporlarında mikro finans enstrümanları ile KOBİ'lerin finansmana erişim konularına ayrı başlıklar altında yer vermeleri KOBİ'lerin inkar edilemez ölçekte önemli iktisadi aktörler olduğunun anlaşılmasından dolayı.

Türkiye'de KOBİ'lerin önemi biraz geç anlaşıldı. KOBİ'leri ekonominin ve hükümetlerin programına taşıma başarısı TOBB'nin her platformda önemlerini dillendirmesine bağlı oldu. KOBİ'lerin Hükümetler seviyesinde hak ettiği yer ve önem özellikle AK Parti  Hükümetleri ile birlikte anlaşıldı. Banka kredileri içinde 2000'li yılların başında payları yüzde 6'larda olan KOBİ'lerin kredilerdeki payının şimdilerde yüzde 26'ya yükselmesinde sağlanan teşviklerin, bankaların KOBİ'ler üzerinden risk alma iştahlarını tetiklemesinin de rolü var. Bugün, var oluş nedeni KOBİ'ler olan KGF'nin, önemli bir  aktör olarak görülmesinin esası KOBİ'lerin önemine dayanır.

Hazine desteği ile birlikte bankaların da KGF'ye ortaklığının sağlanmış olması nasıl bir sonuç doğurdu?

Çok olumlu oldu. Geçmişte kurucu ortak olarak sadece Halk Bankası vardı ve kefalet işlemlerimiz bir ya da iki banka üzerinde toplandığından KGF'nin risk algılaması zayıftı. Artan sayıda bankalarımızın ortaklığı ile KGF'nin risk algılamasında ve risk yelpazesinde genişleme sağlandı. Bankalarımızın ortaklığı KGF üzerinde kaldıraç etkisi yarattı ve kefaletimizi kabul eden banka sayısı yükseldi.  

Nihayet somutta asıl önemlisi ortak banka sayısının artması ile KGF bütün zamanlarında ulaştığı işlem hacminden daha fazlasını bankaların ortaklığından sonra gerçekleştirmiştir.  Öyle ki, 2008 yılı sonuna kadar KGF'den   kefalet talebinde bulunan  KOBİ sayısı 4 bin 18 adet iken, 2009 yılı ve sonrası başvuran KOBİ sayısı 7 bin 519 oldu.

Hükümetin, cari açık baskısının yaratacağı sonuçlar nedeniyle Merkez Bankası ve BDDK üzerinden kredileri daraltıcı politikası, KGF  üzerinde nasıl bir etki yaratır?

Bu süreçte beklentim bankaların KOBİ'leri kredilendirmede KGF'ye daha çok ihtiyaç duyacak olmaları. Zira, Ali Babacan'ın kredi büyümesine belli bir oran koymasını doğru okumak gerekmekte. Ekonominin olası şoklara karşı refleksini ayarlayabilmek için bankaların sermaye yeterliliklerini bozacak şekilde rehavete düşüp risk iştahlarını karlılık için teminatsız krediler ile büyümesini önlemek amaçlandı. Teminat da kredilerin dağılımını ve hacmini belirleyen bir mekanizma.

Nitekim, kredi sıkılaştırılmasının fiyat istikrarını sağlayan bir mekanizma olmadığı geçmişte görüldü. Geçmişte görülen başka bir gerçek de, bankaların karlılık ve kredi yarışında fiyat yerine, teminatlardan taviz vermeleri sonunda karşılaştıkları akıbetleri. Kredilerin seçici şekilde daha kuvvetli teminatlara yönlendirilmesi ve blok krediler ya da büyük krediler yerine riskin dağıtılmasını sağlayan limitleri minimize edilmiş teminata dayalı kredi politikası arzulanmakta. Dolayısıyla, cari açığı besleyen krediler yerine tasarruf yaratan kredi politikaları birlikte düşünüldüğünde KOBİ'lere kullandırılan kredilerin artırılması gerekmekte.

Hatırlanırsa, enflasyonun üçlü hanelere yaklaştığı geçmiş yıllarda bankaların likiditesini düzenlemeye yarayan disponibilite oranları ile birlikte zorunlu karşılık oranlarının yüzde 30 'lar seviyelerine yaklaştığı dönemlerde fiyat istikrarına faydaları hep tartışılmalı oldu. Zorunlu karşılık oranlarındaki artışlar kredi maliyetleri yoluyla maliyet enflasyonunu tetikledi.

Bugün artık kabul edilmeli ki, Basel II kriterleri uygulamasında zorunlu karşılık oranları bankaların kredi hacminin ve likiditesinin tayinini belirleyen temel faktör değil.

Kanımca, zorunlu karşılık ve mevduata ilişkin düzenlemelerin para politikası araçları olduğu gerekçesiyle Bankacılık Kanunu yerine Merkez Bankası Kanunu ile Merkez Bankası'nın görev alanına bırakılmış olmasının paradoksal durumu bu tartışmalara yol açmakta.

Bugün uluslararası para piyasalarından herkesin dolaylı dolaysız borçlanma olanağı bulduğu bir  serbest ekonomide zorunlu karşılık oranları sadece mevduatın krediye dönüşüm oranını ve maliyetini hesaplamakta kullanılmaktan öte bir işlev göstermekten uzak. Ya da Hükümetlerin zahmetsiz vergi toplama kaynağı araçlarından biri olabilir ki,  karşılığı da bankalar ve şirketler üzerinde maliyet artışı nedeniyle vergi matrahını azaltan etkisi ile vergi  kaybı ve bu yönüyle de pek fayda sağlamamakta.

Bu nedenle, zorunlu karşılıklar konusunda yeni bir paradigmaya ihtiyaç dünden daha çok var. Zorunlu karşılıklar para politikası aracı olmaktan çıkarılıp hükümetlerin ekonomik programları doğrultusunda kredi politikası aracı haline dönüştürülmeli. Örneğin, KOBİ'leri kredilendirmede zorunlu karşılık oranları teşvik edici bir unsur olarak kullanılmalı. KOBİ'lere kullandırılan kredi tutarı kadar mevduat için farklı zorunlu karşılık oranı uygulanabileceği gibi, zorunlu karşılığa KOBİ'lere kullandırılan  kredilerin faiz oranlarını düşürmeyi sağlar şekilde faiz ödenmesi de bir tercihli politika olarak benimsenebilir. Bunlar birlikte düşünüldüğünde KOBİ'lerin sistemden aldıkları kredi payları da artacağından KGF'ye olan talepte artacak.

Bu mekanizma ile ekonomik programlar doğrultusunda bankaları riskli sektörler yerine kredi politikalarını yeni paradigmalar üzerine oturtarak krizlere karşı daha dayanıklı hale getirmek mümkün olur. Mesela, cari açığı artıran faaliyetleri kredilendirmek yerine tasarruf yaratan ve tasarruf eğilimi yüksek olan alanları özendirici kredilendirme aracı olarak kredilerin sevk ve idaresinde  zorunlu karşılık oranlarında farklı oranlar pekala kullanılabilir.

Hazine tarafından Kuruluşunuza KOBİ'lere kredi sağlanmasına aracılık etmeniz  için  sağlanan 1 milyar TL'nin ne kadarını krediye dönüştürebildiniz? Bu destekten yararlanan  KOBİ  sayısı ne oldu?

Bundan iki yıl önce Hükümetimizin kuruluşumuza sağladığı 1 milyar TL'lık garantinin  hala önemli bir kısmı krediye dönüşmüş olmasa bile bu süreçte  KOBİ'lerimize "yedek akçe" rolünü oynamakla morallerini güçlü tutmayı sağladı. Aslında, beklenenin altında bir talebin olması kişisel kanımca Başbakanımızın "kriz teğet geçecek" sözünü doğruladı..

Doğrusu, bu destekten KOBİ'lerin yeterince yararlanmama nedenleri birçok faktöre bağlanabilir. Masumane bir gerekçeyle bankalar açısından kredi tutarı kadar teminat yaratamayan KOBİ'leri KGF'nin kefaleti ile kredilendirmek için ikna etmeyi sağlar argümanları sunamamış olmamız da etkili olmuştur denilebilir.  

Hazine desteklerine ilişkin başvuruları  banka protokolleri ve alt yapı çalışmalarımız nedeniyle  almaya ancak 2010 yılının başında  başlayabildik. 1.600 dolayında  başvuru bu süre içinde olmuş ve  600 Milyon TL'na yakın   kredi kullanılmış. KGF'nin geçmiş 18 yılı aşan faaliyet dönemi dahil 2011 yılının birinci yarısı sonu itibariyle  toplam 17 bin 926 kefalet talebinin yaklaşık  yüzde 10'u sadece 18 aylık sürede Hazine desteğinden yararlanmak için başvuran KOBİ'lere aittir.

Ancak, Hazinenin yararlanma süresini 2013 yılının Temmuz ayı ortasına kadar iki yıl daha uzatmış olması nedeniyle,  Hazine desteklerinin önceki döneme göre  daha yoğun kullanılacağı beklenilebilir .

Dünyada kredi garanti fonları sadece KOBİ'lerin krediye erişimlerine yardımcı olan kuruluşlar mı ? Tarım sektörünü destekleyen kredi garanti fonları var mı ?

Dünyada sadece tarım sektöründe ihtisaslaşmış bir çok kredi garanti fonu bulunmakta. Ama genelde KOBİ'leri garanti eden fonlar ağırlıkta. KGF gibi karma nitelikli garantiler veren fonlarda yok değil.

Tarım sektörünün  kredilendirmede çoğunlukla öngörülemeyen kontrol dışı faktörlerin risklerinin ağırlığı altında olması, kamu kaynakları ile desteklenmeyen ihtisas dışı bankaları  genelde hep  ürkütmekte. Tarım sektörü, KOBİ'lere göre daha bir özel beceri gerektiren bir kredilendirme faaliyeti gerektirir.

Deneyimlerimiz Başkan Faik Yavuz'un özellikle hayvan besiciliği ve yetiştiriciliğinde sektörü bilen ve  içinden gelen biri olmasının  bize kazandırdıkları ile KGF'yi tarım sektörüne de kefalet veren karma bir yapıya getirdik. Bu tecrübede Ziraat Bankası'nın uzmanlığından ve raporlarından yararlandık.

Tariş'in çiftçilerden ürün alımını finanse etmesi için bağlı kooperatifler üzerinden başlattığımız kontrollü zirai kredi kefalet uygulamamızı başka kooperatiflerle de geliştirerek sadece Kooperatiflere 134 Milyon TL'na yakın verdiğimiz  kefaletler ile kullandırılan krediler toplamı 167 milyon TL'nı geçti. Bu kredilerden örneğin Marmarabirlik- Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifi Birliğine kayıtlı 216 çiftçiye kredi doğrudan kullandırıldı ve temerrüt oranı yüzde 3.3 gibi gerçekleşti. Tariş'e bağlı 69 kooperatif üzerinden kullandırılan krediler ile yaklaşık 50 bin çiftçiden ürün alımının finansmanı sağlandı. 

Ayrıntılardaki Hikmet Kurnaz

Ferit B.PARLAK

2007 yılı Ağustos ayında yine bu sayfada konuğumuz olmuştu KGF Genel Müdürü Hikmet Kurnaz.

2007'nin son çeyreğinde kredilerde sorun yaşanacağına, 2008 yılında ise bu sorunun artarak büyüyeceğine dikkat çekmiş önlem alınması gerekliliğinin altını çizmişti.

Kredi Garanti Fonu'nun sermayesinin yükseltilmesiyle, Türkiye'nin bu sorunu rahatlıkla atlatabileceğinin altını çizmişti.

Kurnaz'ın söyledikleri, dönemin devlet Bakanı Nazım Ekren'in dikkatini çekmiş ve Hazine ile kamu bankalarının bu konuda çalışma başlatmasına vesile olmuştu.

Bu defa da zorunlu karşılıklar konusunda önerisi var Kurnaz'ın.

Zorunlu karşılıkların para politikası aracı olmaktan çıkarılıp, hükümetlerin ekonomik programları doğrultusunda kredi politikası aracı haline dönüştürülmesi gerektiğine inanıyor. KOBİ'lerin kredilendirilmesinde zorunlu karşılık oranlarının teşvik edici bir unsur olarak kullanılmasını ve KOBİ'lere kullandırılan kredi tutarı kadar, mevduat için farklı zorunlu karşılık oranı uygulanması gerekliliğini dillendiriyor.

Zorunlu karşılığa KOBİ'lere kullandırılan kredilerin faiz oranlarını düşürmeyi sağlar şekilde faiz ödenmesinin de tercihli bir politika olarak benimsenebileceğine dikkat çekiyor.

Böyle bir mekanizma ile bankaları ve KOBİ'leri krizlere karşı daha dayanıklı hale getirmenin mümkün olacağını savunuyor.

Kurnaz'ın önerisi, teoride de pratikte de uygulanabilir görünüyor.

Mikro KOBİ'ler için yeni program geliyor

Başbakan Erdoğan imzası ile Başbakanlık'ın yayınladığı  "Avrupa Küçük İşletmeler Yasası Prensipleri" Genelgesi KGF'nin kefalet politikasında KOBİ'ler bakımından bir değişiklik getirecek mi ? Mikro KOBİ'ler lehine bir iyileştirme yapılacak mı ?

Genelge ile birlikte misyonumuza yakışan şekilde Genel Müdürlük yetkisi içinde "Mikro KOBİ'lere Mikro Krediler" projemizde belli kriterleri taşıyan mikro KOBİ'ler için 50 bin TL limiti aşmayan krediler için kefalete kefalet verilmek suretiyle kefalet ve teminatlanma sürecini kısaltan prosedürü işleme aldık ve bankalarımıza duyurduk. KGF'nin varlık nedeni zaten KOBİ'ler olduğu için söz konusu Genelge uyarınca ve ülkemiz adına yasanın uygulanmasında "Ulusal Koordinatör" kuruluşun ortaklarımızdan KOSGEB olmasının sağlayacağı avantaj ile  "önce küçük olanı düşün" prensibiyle mikro KOBİ'ler lehine yeni garanti programları üzerinde çalışmalar başlattık. Bunları daha sonra yönetim kurulumuzla paylaştıktan sonra kamuoyuna duyuracağız.

Tarım kredileri için ayrı bir birim planlanıyor

Bu tecrübelerin ışığında 2010 yılının son çeyreğinde Ziraat Bankası ile işbirliğimizi geliştirerek Hükümetin "Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım Ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Karar"larına istinaden özellikle et ve süt hayvan yetiştiriciliğini ve besiciliğini geliştirme projelerini kefalet programlarımız içine dahil ettik.

Balıkçılık dahil tarım sektörüne verilen kefalet oranımız toplam kefaletlerimiz içinde yüzde 9.4 seviyesine yükseldi. Bu deneyimlerimizin öğrettikleri ile  tarım sektöründe temerrüt oranlarımızı belli bir süre izleyip, makul bir seviye tespit edebildiğimizde KGF içinde tarım kredilerinde ihtisaslaşan ayrı bir birim oluşturmayı planlamaktayız.

Bu konularda ilginizi çekebilir