Asgari ücret artışı KDV indirimine benzer mi?

Soner ALTAŞ / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başlığı görünce, eminim birçoğunuz “ne alaka” diye içinizden geçirmişsinizdir. Yazının tamamı okunduğunda neden böyle bir başlık seçildiği daha iyi anlaşılacaktır. Malum, hükümet seçim öncesi vermiş olduğu sözü tutarak, 2016 yılından itibaren asgari ücreti yüzde 30 artırıp net 1.300 lira yaptı ve konuya ilişkin karar Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından, işveren temsilcilerinin muhalefetine rağmen, alınarak 31 Aralık 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Yeni asgari ücretin ekonomi ile vatandaşa yansıması ve özellikle işverene maliyeti ise hala bugünlerde tartışılan konuların başında geliyor. İş dünyasının önde gelen temsilcileri, prensipte çalışanların asgari ücretinin artırılmasına karşı çıkmamakla birlikte, asgari ücretin 1.300 lira olmasının şirketlere toplamda 26 milyar lira ek maliyet, özellikle KOBİ’lere yıllık 27-30 bin lira yük getireceğini, bu durumun yatırımları olumsuz yönde etkileyeceğini, kârlarının üçte ikisinin eriyeceğini, ek maliyeti karşılamak amacıyla yapılacak fiyat artışlarının enfl asyonu yükselteceğini belirterek, yüzde 30’luk artışın en azından yarısının Devlet tarafından sübvanse edilmesini talep ediyorlardı. Hükümet yetkililerinin basına yansıyan açıklamaları ise iş dünyasından gelen bu taleplerin dikkate alınacağı ve yükün tamamen özel sektör üzerinde bırakılmayacağı yönündeydi. Nihayetinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, asgari ücretteki artıştan kaynaklanan yükün %40’ının, yani 110 TL’sinin devlet tarafından karşılanacağını ve bu desteğin sadece 2016 yılı için geçerli olacağını açıkladı. 

Gelelim işin KDV, yani katma değer vergisi yönüne. Hemen belirtelim ki, KDV’nin asgari ücret artışı ile doğrudan bir alakası yok. Ancak, hatırlayacağınız üzere, 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, turizm ve gıda ürünlerinde KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, böylece, gazoz, fast food, lokanta, pastane, otel ücretlerinde %10’luk bir indirime gidilmişti. Yani, devlet alacağından vazgeçmiş, bunun vatandaşa olumlu yönde yansıtılmasını arzulamıştı. Piyasadan beklenen ise, bu KDV indiriminin fiyatlara yansıması ve tüketicinin KDV indiriminden olumlu yönde etkilenmesiydi. Ancak, beklenen gerçekleşmedi ve KDV indirimi bazı büyük şirketler haricinde fiyatlara tam olarak yansıtılmadı. Hatta, bazı üreticiler ve satıcılar, KDV indirimini fırsat bilerek ürünlerine zam yaptılar. Buna gerekçe olarak da, önceki yıllarda yaşanan maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtmamış olduklarını gösterdiler. Tüketici dernekleri de, KDV oranındaki indirimin tüketiciye yansımadığını, sadece kağıt üzerinde kaldığını, ürünlerdeki fiyatlarda hiçbir şekilde indirime gidilmediğini söyleyerek bu duruma tepki gösterdiler. Asgari ücret artışı ile KDV indirimi arasında bağ kurmamızın nedeni de işte tam budur. Devletimiz yine üzerine düşeni fazlasıyla yapmış ve asgari ücret artışının önemli bir kısmını sübvanse edeceğini açıklamıştır. Dolayısıyla, asgari ücret artışının işveren üzerindeki yükü hafifl eyecektir. KDV indiriminde olduğu gibi asgari ücret artışında da devlet, maliyet artırışının ekonomiye, dolayısıyla tüketiciye olumsuz yönde yansımaması ve istihdamın olumsuz etkilenmemesi için hareket edecektir. Ancak, yine kurumsallaşmış büyük şirketler haricinde, ne yazık ki bazı ticaret erbabı, bu durumu da bir fırsat olarak değerlendirebilecek, KDV indiriminde olduğu gibi, asgari ücret artışının %40’lık kısmını Devlet desteğiyle karşılayacak, ancak bununla da yetinmeyerek “elektriğe, suya, havaya, gaza” zam geldi gibi gerekçelerle fiyat artışı yoluna gidebilecektir. Bu kesin olur demiyoruz, hiçbir işvereni de zan altında bırakmıyoruz, ancak KDV indirimi sonrasında yaşananlar aklımıza bu ihtimali getirmiyor değil. Umarım bu ihtimal gerçekleşmez ve KDV indiriminde yaşanan istenmedik hatıra tekrarlanmaz.