Çin, yabancı yatırımcı için cazibesini yitiriyor mu?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Bir süredir düşük ücretler başta olmak üzere kötü çalışma koşullarından kaynaklanan işçi eylemleriyle dikkat çeken Çin'de, çalışanların sorunları hala önemini koruyor. Merak edilen, Çin'in yakın bir gelecekte yabancı sermayeli firmalar için "ucuz işçi cenneti" olma özelliğini devam ettirip ettirmeyeceği. Dünyanın en çok yabancı sermaye çeken ülkelerinden biri olmasının yanı sıra en çok istihdam da sağlaması, dikkatlerin ister istemez Çin üzerinde yoğunlaşmasına neden oluyor. Gerçekten de, bu ülkenin imalat sanayiinde istihdam edilen işçilerin sayısı ileri derecede sanayileşmiş yedi ülkenin (G-7) imalat sanayiilerinde istihdam edilen işçilerin toplamından daha fazla.

Şimdiye kadar ücret artışı taleplerine karşı sessiz biçimde destek veren Çin yönetimi, artık bunu açıktan açığa dile getiriyor. Geçen hafta Çin'i ziyaret eden Japonya Dışişleri Bakanı Katsuya Okada'dan Çin Başbakanı Wen Jiabao, ülkesinde faaliyette bulunan Japon firmalarına ücretleri arttırmaları için baskı yapmasını istedi. Nereden nereye. Yıllarca işçileri komik ücretlerle çalışmaya zorlayan Çin, şimdi ücretlerin arttırılması için bastırıyor. Peki neden?

Çinli yöneticileri ücret artışlarını desteklemeye iten en önemli nedenlerden biri, düşük ücretlerden dolayı meydana gelebilecek kargaşa ve politik istikrarsızlıktır. Bu tür bir gelişmenin ekonomiye ücretlerdeki artıştan daha çok zarar vereceği şüphe götürmez. Özellikle, politik istikrarsızlık gelişmekte olan ülkelerde üretim maliyetleri kadar yabancı sermayenin üzerinde durduğu en önemli konulardan biri. Çin, bunun dışında düşünülemez. Dolayısıyla ücretlerdeki artış doğru bir gelişmedir. Çünkü ücret artışları, zengin-fakir arasında gelir farkından kaynaklanan uçurumun daralmasına katkıda bulunmanın yanı sıra ekonomiye iç tüketimin artışı şeklinde yansıyacaktır. Bunun, gelecekteki krizlerden ülkenin daha az etkilenmesine yardımcı olması dışında, küresel dengesizliğin giderilmesinde de etkili olması beklenebilir.

Kaldı ki, yüksek ücretler yabancı sermaye yatırımlarının önündeki tek engel de değildir. Vietnam, Endonezya ve Kamboçya gibi ülkelerde ücretler Çin'dekinin çok altında olmasına rağmen, gerek altyapı yatırımlarının yetersizliği gerekse yetişmiş insan gücü açığı, bu ülkelerin yabancı sermaye konusunda Çin'e rakip olmalarının önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır. J. P Morgan ve Uluslararası Çalışma Dairesi'nin (ILO) kaynaklarına göre, imalat sanayiinde 2009 yılında aylık ortalama ücretlerde 2,832 dolarla Singapur ilk sırayı alırken, bu ülkeyi 666 dolarla Malezya ve 412 dolarla Çin izlemektedir. Vietnam ve Endonezya ise 136 ve 129 dolarla sıralamanın sonunda yer almaktadır.

Çin, şimdiye kadar büyük ölçüde Batı dünyası'ndan kaynaklanan yatırımlar sayesinde dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri olmuştur. Bunun sonucudur ki, dünya ekonomisinin ekseni Batı'dan Doğu'ya doğru kaymaktadır. Olağanüstü gelişmeler olmazsa, bu eksen kaymasının orta vadede de önemini koruyacağı söylenebilir. Çünkü bir zamanlar dünya ekonomisini arkalarından sürükleyen Amerika ve Avrupa ülkelerinin bu işlevlerini sürdürmeleri giderek zorlaşmaktadır. Öte yandan, istikrarlı biçimde büyümelerini sürdüren yükselen piyasa ülkeleri ve bunlar arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Çin'in yabancı yatırımlar için güçlü bir çekim merkezi olmaya devam edecekleri açık.

Bununla beraber, Çin'in işinin kolay olduğu söylenemez. 798 milyonla dünyanın en

yüksek çalışma çağında nüfusuna sahip olan bu ülkede her yıl işgücü piyasasına giren yaklaşık 10 milyon kişiye istihdam yaratmak için büyümenin aksamadan sürdürülmesi şart. Dünya Bankası'nın yaptığı bir araştırmaya göre istihdam oranının sabit tutulabilmesi için ekonominin yılda yüzde 9.5 oranında büyümesi gerekiyor. Bu derece yüksek büyüme oranı sadece iç piyasaya yönelik üretimle sağlanamayacağına göre yabancı sermayeye olan bağımlılığın ileriki yıllarda da devam etmesi kaçınılmaz. Fakat bu bağımlılık tek taraflı değil. Çin, yabancı sermayeye bağımlı olduğu kadar, yabancı sermayeli kuruluşlar da Çin'e bağımlı. Geçmişteki yüksek karlar dönemi yavaş yavaş geride kalsa da, dünyanın en büyük iç pazarına sahip olmanın yanı sıra, iyi eğitilmiş işgücü, gelişmiş altyapı yatırımları ve bölgesel pazarlara yakınlığı ile Çin, önümüzdeki yıllarda da Batılı firmalar için cazibe merkezi olmaya devam edecek. Artan işçi maliyetlerinin yanı sıra Batılı şirketler bir de bürokrasinin koruması altında üretim yapan yerli firmaların rekabetiyle karşı karşıyalar. Çoğu durumda, yabancı firmaların pazara girebilmeleri yeni teknolojilerin transferine bağlı. Telekomünikasyon, gemi inşaası, petrokimya ve çelik gibi stratejik endüstriler büyük ölçüde yabancı sermayeye kapalı. Ücretlerdeki artıştan ziyade bu tür engeller, önümüzdeki yıllarda Batılı firmaların başını ağrıtabilir.

Çin'de ücret artışları Batılı firmalar için olduğu kadar dünya siyasetinin istikrar kazanması için de gerekli. Artan ücretler, Batılı firmaların Çin pazarına daha kolay girmesinin yanı sıra, küresel dengesizliğin giderilmesinde de önemli bir firsat olabilir. Gelişmelere bir de bu açıdan bakmak da yarar var. Batı, küresel dengesizliğin giderilmesinde Çin'den yardım bekliyorsa, ücret artışlarından şikayet etmemelidir.