Dev projeler sektörler için önemli
Kaynak metalleri birleştirme teknolojilerinden birisi. Özmetal, 25 yıldır kaynak konusunda dünyanın en önemli isimlerinden biri olan ESAB'ın Türkiye temsilciliği ve distribütörlüğünü yapıyor.
Feyzan E.TOP/Didem E.ÜNLÜ
Kaynak makine ve sarf malzemelerinde binin üzerinde ürünün ithalatını, satış ve servis hizmetini gerçekleştiren Özmetal, en yeni ürünleri Türkiye'ye getirerek hem sektörün gelişmesine hem de rekabetin hız kazanmasına katkı sağlıyor. Özmetal Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Özdemir, gemi inşa sanayi, enerji ve inşaat sektörleri, gıda ve kimya sektörü, otomotiv endüstrisi, otomotiv yan sanayi, petrol ve doğalgaz boru hatları gibi birçok sanayi dalına hizmet verdiklerini söylüyor. Ürün ithal ederken, Türkiye'de üretilemeyen ürünlere odaklandıklarını kaydeden Özmetal, bu kapsamda Türkiye pazarını bilgilendirmeyi de görev edindiklerini ifade ediyor. Türkiye'de sektörün Ar-Ge çalışmalarına daha fazla önem vermesi gerektiğine vurgu yapan Özdemir, Özmetal olarak
yeniliklerde Avrupa'ya paralel gittiklerini ekliyor. "Türkiye'ye kaynağı biz sevdirdik" diyen Şeref Özdemir'den Özmetal'in hikayesini dinleyelim:
Kaynak işine nasıl girdiniz?
1953 yılında Beykoz Çavuşbaşı köyünde doğdum. Sekiz kardeşli geniş bir ailem vardı ve bahçıvanlık ile geçimimizi sağlıyorduk. Zamanın İstanbul'unda az bir nüfus vardı ve çok sayıda bostan mevcuttu. Tüm yıl boyunca yaz-kış her türlü sebze yetiştiriyor ve bunları İstanbul ve Kadıköy hallerine at arabaları ile götürüyor ya da deniz motorları ile sevk ediyorduk. Büyükbaş hayvancılık ve süt üretimi, bahçıvanlığın tamamlayıcısı konumundaydı. Üretilen sütlerin büyük bir bölümü Kanlıca Yoğurdu'na dönüşüyordu.
Okuldan geri kalan zamanlarda ve tatillerde tüm kardeşler bostan ve hayvan bakımında çalışıyordu. Biz buna rençberlik diyorduk. Oldukça ağır bir meslekti. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nin ardından, lisans üstü eğitimimi Malzeme ve İmalat dalında yine İTÜ'de tamamladım. Eğitimimin son yılında Eczacıbaşı Kaynak Elektrodları firmasında çalışmaya başladım. Kaynak teknolojisi konusunda çok önemli deneyimler kazandım. Bu konuda dünya markası ESAB ile tanışma şansını yakaladım. Tecrübelerimi seminerler yoluyla kaynakçı, formen ve mühendislere aktarma fırsatı buldum. Bu süreçte tüm Türkiye'deki resmi ve özel sanayi kuruluşlarını; sanayi sitelerini; yeni projeleri; yatırımları ziyaret ettim ve onların kaynakla ilgili problemlerini çözmeye çalıştım. O dönemde kaynak mühendisliği yoktu ve yaptığımız görev bu boşluğu dolduruyordu. 1988 yılında birkaç arkadaşımla birlikte Özmetal Sanayi ve Ticaret AŞ'yi kurduk. Özmetal, kuruluşundan kısa bir süre sonra, ESAB Türkiye Distribütörü oldu. Bugün 25. yılını dolduran Özmetal, kaynak konusundaki yenilikleri Türk sanayine getirmeye devam ediyor.
Özmetal'in faaliyet alanı hakkında bilgi verir misiniz?
Özmetal ark kaynağı teknolojisi konusunda eğitim ve danışmanlık vermenin yanı sıra, kaynak makine, elektrod, tel ve toz kaynak gibi ürünlerin distribütörlüğünü yapıyor. İlk günden bu yana sıradan ürünler yerine Türkiye'de üretilemeyen, özel, teknoloji ürünleri getirmeye özen gösterdik. Bu sayede hem Türkiye'ye rekabeti getirmiş olduk hem de pazarı sektördeki yeniliklerle tanıştırdık. Hep aynı konuda, aynı marka ile birlikte çalışmalarımızı sürdürmemiz de, bizim için önemli bir konu. İlk yıllarda elektrot kaynağı yaygındı; diğer yöntemler tam anlamıyla gelişmemişti. Örtülü çubuk kaynak elektrodu Oscar Kjellberg tarafından icat edildi. Aynı kişi kaynak konusunda dünyanın en önemli isimlerinden ESAB'ın da kurucusu. Elektrot kaynağı üretimde çağ atlatan bir yöntemdir. Perçinli kazan ve gemiler bu sayede kaynaklı üretilebildi. 100 yılı aşkın bir süredir kullanılan elektrot kaynağı, alternatif yöntemler geliştirilmesine rağmen, hala vazgeçilmez bir yöntem. Kaynak bilimi, hızlı bir şekilde büyüyen önemli bir üretim metodu. Elektrot kaynağı temel yöntem olsa da, tabi ki kaynak, sadece elektrot anlamına gelmiyor. Argon kaynağı, gazaltı kaynakları, tozaltı kaynağı, plazma, lazer kaynağı ve sürtünme kaynağı da kullanılıyor. Özmetal, 25 yıl önce gravite kaynağını tanıttı. Bu, elektrodun yarı otomatik kullanımı anlamına geliyor. Seramik altlıklı kaynağı tersanelere sokmak için büyük mücadele verdik ve kaynaklı imalatta çığır açan bir rol oynadık. Bunun yanı sıra, plazma kesme teknolojisi, robotik kaynak uygulamaları dahil çok sayıda kaynak ürününü Türkiye'de tanıtıyoruz, doğru kullanımını sağlıyoruz.
Pazar payınız nedir? Müşterileriniz kimler?
Müşterilerimiz kaynaklı çelik konstrüksiyon üretimi yapan herkes. Hemen hemen her sektöre hitap ediyoruz. Enerji, otomotiv, gıda ve kimya sanayi, çelik konstrüksiyon, gemi inşaat sanayi gibi çok farklı sektörde satış yapıyoruz. 500-1000 arasında ürün çeşitliliği söz konusu. Ciromuz 15 milyon dolardı. Bu sene 20 milyon dolar hedefledik. Piyasada yüzde 5-6 oranında pay alıyoruz. Biz Türkiye'de üretilemeyen özel ürünlere odaklanıyoruz. Bunlar özel enerji tesislerinde, otomotiv sektöründe kullanılan, yüksek teknoloji içeren ürünler. Bu ürünleri müşterilerimize anlatıyoruz. Testler yapılıyoruz. Bizim sattığımız ürünler, 20 sene ve üzeri kullanılan kaynak makineleri. Dolayısıyla dağıtımın yanı sıra, son derece önemli bir servis hizmeti de veriyoruz.
ESAB hakkında bilgi verir misiniz?
ESAB İsveç'te, ilk elektrot çubuklarını icat eden kişi tarafından 1904 yılında kurulmuş bir marka. Dünyanın en eski kaynak firmasının distribütörüyüz. Onların yaptığı tüm yenilikleri, Türkiye'ye tanıtıyoruz. Bu sayede üretim ve kaliteyi artırıcı çalışmalara imza atmış oluyoruz.
ESAB, Türkiye'ye yatırım yapmayı düşünmedi mi?
ESAB'ın uzun yıllardırTürkiye'ye yatırım istediği var, ama bir türlü gerçekleşmedi. Bunun nedeni bence biraz geç kalmış olmasından kaynaklanıyor. Türkiye'de güçlü firmalar var. Onlarla rekabet etmek zor. Yeni bir dördüncü fabrikayı kaldıramayacak bir pazar oluştu. Biz de bu yüzden dolayı özel ürünlere odaklanıyoruz.
Kriz etkileri oldu mu? Sektörde yaşanan rekabet ne düzeyde?
Krizde hepimiz etkilendik. Belli bir toparlanma süreci yaşadık ve satışlar yeniden yükselmeye başladı. Rekabet hep vardı, bugün çok daha şiddetli bir şekilde var. Bu işimize zevk katıyor.
Sektörde yaşadığınız başlıca sorunlar, zorluklar neler?
25 yıldır yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Borçlarımızı zamanında ödersek mutlu oluyoruz; ama alacaklarımızı zamanında alamıyoruz. Eğer herkes borcunu zamanında ödemeye çalışsa, firmalar zarar görmez, ekonomi çok daha iyi işler. Bu da topyekün başarı getirir. Kağıt üzerinde kar ediliyor, ama ortada para yok. Vadeler 30 gün, 120 gün ve üzerine çıkmış durumda. Dayanabilene aşk olsun. Büyük firmalar vade farkını dayatabiliyor, fakat orada zarar gören bayiiler. Yükü onlar çekiyor. Çoğunlukla zor durumda kalıp, kapatmak zorunda kalıyorlar. Bunun örnekleri çok fazla. Devletin borç ödemeleri ile ilgili düzenlemeler getirmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer piyasada ödemeler gecikiyorsa, vergi ödemeleri de vadeye yayılmalıdır diye düşünüyoruz. Ya da ödemelerini geç yapanlara karşı caydırıcı kanunlar çıkartılabilir. Ödememeyi alışkanlık haline getirenler, başkalarına zarar veriyorlar ve başkalarının parası ile köşeyi dönüyorlar. Bunlara karşı bir şey yapamıyoruz. Hukuki yoldan birşey elde edemiyoruz. Piyasaya borçlarını, senetlerini ödememiş kötü niyetliler, şirketlerini kapatıp, yeni bir şirket kuruyorlar ve hiçbirşey olmamış gibi devam ediyorlar. Bunların ticaretten, piyasadan, şirket kurmaktan men edilmesi gerekir.
Sektöre yönelik beklentileriniz neler?
Ekonomi ve siyaset çok ilgili. Siyasetteki gerginlik, ekonomiyi yakından etkiliyor; yatırımcıyı ürkütüyor. Birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesi; karşı fikirlerin birbirine saygı göstermesi gerekiyor. Sivri dilli olmamak lazım. Üçüncü köprü, Kanal İstanbul gibi büyük projeler sektörün gelişmesi için çok önemli.
FİYATLAR DÜŞÜK KÂRLILIK DÜŞÜK
Büyük markalar, her ülkede istedikleri politikaları uyguluyorlar. Bu firmalar önemli icatlara, inovasyonlara imza atıyorlar. Yerli firmaların da özel ürün yaptıklarında, bunu tüm dünyaya satabilmeleri lazım. Fakat ne yazık ki Türk firmalar fiyata dayalı ihracat yapıyorlar; inovasyona dayalı değil. Bu bir yarıştır. Biz her sene yeni bir ürün tanıtarak piyasaya giriyoruz. Yerli firmaların Ar-Ge'ye daha fazla önem vermeleri lazım. Türkiye'nin ihracat performansı çok yüksek, ama teknoloji içermeyen, sıradan ürünlerden oluşuyor. Fiyatlar düşük olduğunda, karlılık da düşük oluyor.
MÜŞTERİMİZİN AYAĞINA GİTTİK
Biz müşterimizin ayağına gittik. Hatta katıldığımız tüm fuarları DemoTray'lerimizde müşterimize götürdük. Konumuzla ilgili tüm seminerlere katıldık, pazarı bilgilendirdik. Dersimizi hep çalıştık. Tecrübelerimizi herkese anlattık. Kaynağı sevdirdik. Teknik lise ve üniversitelere destek verdik. İstikrarla senelerdir aynı marka ile işbirliği yaptık. İşimizi takip ettik; müşteri ile beraber olduk. Müşterilerimiz kaynaklı çelik konstrüksiyon üretimi yapan herkes. Hemen hemen her sektöre hitap ediyoruz. Piyasada yüzde 5-6 oranında pay alıyoruz.