Dolar kendi memleketine geri dönüyor

Not artırımı sonrasında gelen kar satışlarıyla değer kazanan dolar kuru, son bir yılın en yüksek seviyelerine yükseldi. Uzmanlar, ABD ekonomisindeki iyileşmeyi 'dolar memleketine geri dönüyor' şeklinde yorumluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR

İSTANBUL - Moody's'in Türkiye'nin notunun artırması sonrasında tersine bir hamle yaparak yönünü yukarı çeviren dolar kuru, son bir yılın en yüksek seviyesine yükseldi. Özellikle Türkiye'nin gösterge tahvil faizlerinin yüzde 5'in altını görmesi ve ABD'nin gösterge tahvil faizi ile arasındaki farkın 1 puana kadar gerilemesi bu harekette etkili oldu. Not artırımı ile 1,82 sınırına kadar değer kazanan dolar kuru Haziran 2012 tarihinden beri gördüğü en yüksek seviye olan 1,8520 seviyesini aşarak, 1.8550 seviyesine yükseldi. Uzmanlar, son bir haftada 3 milyar doların üzerinde bir çıkış yaşandığını tahmin ediyorlar.

Dolar kurundaki yükselişin sebebi

Dünyadaki tüm para birimlerine karşı değer kazanan dolar kuru, içeride Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine devam edeceğine ilişkin beklentiler gibi nedenlerle değer kaybediyor. Öte yandan faiz oranlarındaki düşüş nedeniyle yabancı yatırımcının Türk tahvil piyasasından dolar alarak çıkmasının yanısıra, mevduatın cazibesini yitirmesi nedeniyle Türk bireysel yatırımcının 1,83 seviyelerinden dolara kayması da TL'deki değer kaybına destek veriyor.

ABD ekonomisi güçleniyor
   
ABD ekonomisine yönelik ümit veren sinyaller, doların memleketine geri mi dönüyor sorularını beraberinde getiriyor. Son günlerde ABD ekonomisinin iyi performans göstermesi, dolar endekslerinin güç gösterisi içerisinde olması, ABD 10 yılık faizlerinin 1,60'dan 1,95'lere çıkması ve üst üste FED yetkililerinden gelen QE3'ü azaltmanın gerekebileceğine yönelik açıklamalar; ucuz dolar fonlaması, bol likidite ortamı sona eriyor yorumlarına neden oluyor. Böylece dolar da global anlamda kuvvetli bir seyir izliyor. Aynı zamanda Avrupa ekonomilerine yönelik endişelerin devam etmesi doların euro karşısında da değer kazanmasını sağlarken, bu tdurum gelişmekte olan para birimlerinden dolara geçişe neden oluyor. FED'in bugün açıklanacak tutanaklarında tahvil alım programının bitirilmesine yönelik açıklamaların gelmesi durumunda ise doların güçlenmeye devam etmesi bekleniyor.

Merkez müdahale edecek mi?

[PAGE]

 

Merkez müdahale edecek mi?

Piyasada Merkez Bankası'nın dolardaki yükselişe müdahale edip etmeyeceği tartışılıyor. Fakat görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar, Türkiye'nin kendi dinamikleri kaynaklı bir değer kaybı yaşanmadığı için kur sepetinde Merkez Bankası'nın konu ile ilgili şu an itibariyle acil bir aksiyon alacağını öngörmüyorlar. Daha da ötesinde bu sepet seviyelerinin Merkez Bankası'nı cari açığı azaltıcı etkisi nedeniyle çok da rahatsız etmediği görüşündeler. Bu nedenle dolar kurunun 1,87-1,8750 seviyelerine kadar çıkabileceği tahmin ediliyor. Fakat Merkez Bankası'nın, TL'nin daha fazla değer kaybetmesi durumunda, yeni oluşturduğu Rezerv opsiyon mekanizması da devreye sokabileceği belirtiliyor. Analistler, faiz indirimlerinin devamına ilişkin ise "Merkez Bankası şuanda kura bakıyor. Dolar Kuru 18 Haziran'da PPK toplantısı öncesinde 1,87'lere çıkarsa, Merkez Bankası'ndan bir faiz indirimi beklemiyoruz. Fakat kur 1,85'lerde dolar, sepet de 2,12'lerde hareket ederse bir faiz indirimi olabilir" diyorlar.

Dolar neden yükseliyor?

Dünyadaki tüm para birimlerine karşı doların değer kazanması
ABD ekonomisindeki ümit veren sinyaller
Not artırımı sonrası gelen kar satışları
Faizde indirimin süreceği beklentisi
Mevduat cazibesini yitirmesiyle Türk bireysel yatırımcının dolara kayması
Yabancının Türkiye'de tahvil piyasasından çıkmasının yükselişi ivmelemesi

UZMAN YORUMLARI

Öngörülmeyen bir gelişme değil

Banu Kıvcı Tokalı-Halk Yatırım Ekonomik Araştırmalar Müdürü: TL'de yaşanan değer kaybında para politikasında izlenen rota ve yurtdışı parite gelişmeleri etkili. Politika faizlerinde indirim sürecinin devam edeceğine yönelik güçlenen sinyaller kur üzerinde gözlenen değer kaybı baskısının ana nedeni. Cari dengenin hem sermaye girişleri hem de kredi genişlemesiyle arasındaki ilişkinin zayıflamış olması Merkez Bankası'nın para politikasında elini güçlendirmiş görünüyor. Global düşük faiz ortamı ve küresel ekonomik belirsizlikler içeride de gevşetici politikaların devamına imkan tanıyor. Global düşük faiz politikalarından erken çıkış stratejisi gelmediği sürece faiz indirimlerinin devam etmesi beklenebilir. İçeriye yönelik güçlü sermaye girişine karşın para politikasının TL'deki değer kazancını önleyici rotası nedeniyle kurda gördüğümüz süreci öngörülmeyen bir gelişme olarak görmüyoruz.

Merkez'den aksiyon öngörmüyoruz

[PAGE]

 

Merkez'den aksiyon öngörmüyoruz

Gülay Elif Girgin - Ata Yatırım Başekonomisti: Dolardaki güçlenme sadece TL üzerinde etkili olmamaktadır. Tam tersine tüm gelişmekte olan ülke para birimleri dolardaki güçlenmeden negatif yönde etkilenmektedir. Dolar endeksi şu an itibariyle son 3 yılın en yüksek seviyelerinde seyretmektedir. Bu anlamda Türkiye'nin kendi dinamikleri kaynaklı bir değer kaybı yaşanmadığı için kur sepetinde Merkez Bankası'nın konu ile ilgili şu an itibariyle acil bir aksiyon alacağını öngörmemekteyiz. Daha da ötesinde bu sepet seviyeleri Merkez Bankasını çok da rahatsız etmeyen seviyelerdir diye düşünmekteyiz. Dolardaki değerlenme ekonomideki düzelen görünümle Fed'in tahvil alımlarını sonlandırabileceğine yönelik beklentiler sonucu olduğundan Fed Başkanının Çarşamba konuşmasında vereceği mesajlar önem taşımaktadır.  Yatırım yapılabilir notununun geldiği dönemde doların rekor seviyelere tırmanması Türkiye için hem şans hem de şansızlık. Şans çünkü bir anlamda beklenti gerçekleştikten sonra kar satışına geçilmesini biraz limitledi, şansızlık çünkü yatırım yapılabilir seviyeye yükseltildiğiniz gün bu denli yüksek bir kur sepeti şaşkınlık yarattı. Ama tabii sonuçta Türkiye küçük ve açık bir ekonomi olduğu için yurtdışındaki gelişmelere kayıtsız kalamamaktadır.

Rezerv opsiyon mekanizmasını test edebilir

Ali İhsan Gelberi - Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Direktörü: TL nin dolara karşı değer kaybının temelde iki nedeni var. Birincisi, dolar dünyada tüm para birimlerine karşı değer kazanıyor. İkincisi, Türkiye'de özellikle tahvil piyasasında yabancı çıkışı var. Doların dünyada değer kazanması, Türk Lirasındaki değer kaybının olduğundan fazla algılanmasına neden oluyor. Mayıs ayı başından beri Türk Lirasının dolara karşı değer kaybı yüzde 3.2 olurken, diğer ticaret yaptığımız ülkelerin para birimlerini de dikkate aldığımızda, Türk Lirasının değer kaybı yüzde 1.6 oluyor. Yabancıların tahvil piyasasından çıkışının nedeni ise faizlerin artık daha fazla düşmeyeceği konusunda bir beklenti oluşması olabilir. Merkez Bankası'ndan kurla ilgili bir aksiyon beklemiyorum. Merkez Bankası, TL'nin daha fazla değer kaybetmesi durumunda, yeni oluşturduğu Rezerv opsiyon mekanizmasının çalışıp çalışmayacağını test edecektir. Not artışı nedeniyle olası yeni sermaye girişlerinin hemen olmasını beklememek lazım. Yeni fon girişlerinin olması biraz zaman alacaktır. Not artırımı öncesinde, özellikle faizlerin hızlı düşmüş olması böyle bir sonuç doğuruyor. Not artırımı beklentisinin son bulması ve faiz indirim beklentisinin azalması nedeniyle böyle bir durum yaşıyoruz.

TL likiditesine daha kısarak destek sunabilir

İbrahim Aksoy- Şeker Yatırım Ekonomist: TL'nin sepet bazında değer kaybının nedenleri, Merkez'in faiz indirimlerinin diğer para birimleri ile faiz farklarını düşürerek TL'nin cazibesini azaltması, TL'de kısa pozisyon almanın maliyetini düşürmesi ve Fed'in erken bir çıkış gerçekleştirebileceği kaygılarının da etkisi ile ikinci yatırım yapılabilir notu sonrası DİBS'te görülen kar satışları. Bu seviyeler (sepet: 2.1150) TL'nin rekabet gücü açısından nominal olarak Merkez için rahatsız edici seviyeler olmayabilir. Ama son günlerde dövizde artan volatilite rahatsız edici olabilir.  Merkez Bankası'nın son günlerde ihtiyaç fazlası TL fonlama miktarını elimine ettiğini görüyoruz. TL'deki kaybın sürmesi durumunda piyasadaki TL likiditesini daha da kısarak TL'ye destek sunabilir. Böyle bir durum tahvil piyasasında, özellikle kısa vadelilerde, faizleri daha da yukarı itebilir. Diğer yandan, ikinci bir seçenek olarak Merkez Bankası rezerv opsiyon mekanizması altındaki dövizlerini TL ile değiştirmek isteyen bankacılık sistemine daha fazla TL likiditesi sağlamayı tercih edebilir. Ama son günlerde piyasadaki fazla likiditenin çekilmesi ilk ihtimali daha yüksek kılıyor.

Kısa vadeli faizleri sıkılaştırabilir

[PAGE]

 

Kısa vadeli faizleri sıkılaştırabilir

Sengül Dağdeviren- ING Bank Başekonomist: Son dönemde sadece Türkiye'de değil genel olarak uluslararası piyasalarda oynaklığın arttığını görüyoruz. Bunun önemli tetikleyicilerinden biri de yılbaşından bu yana birkaç kez tecrübe ettiğimiz üzere Fed'in genişlemeci para politikasında bu yıl içinde iyileşen ekonomik görünümle birlikte geri adım atacağına dair duyulan kaygılar. Bu bir yandan ABD 10 yıllık tahvil faizlerini (dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde uzun vadeli faizleri) yukarı çekerken, bir yandan da göreli kısa vadeli faizlerin göreli daha düşük olduğu ülkelerde kurlarda baskı yarattı. Bugün Bernanke'nin Fed politikasına dair kaygıları dengelemesi olasılığı kanımca güçlü, dolayısıyla yükseliş dalgasının daha uzun süre devam etme olasılığını düşük görüyorum. Ancak bu yıl genelinde doların güçlenmeye devam etme olasılığı hala güçlü görünüyor. Merkez Bankası "küresel ekonomiye dair belirsizliklerin ve sermaye akımlarındaki oynaklığın sürmesi nedeniyle para politikasında her iki yönde de esnekliğin korunmasının uygun olacağı" vurgusunu uzun zamandır koruyor. Dolayısıyla burada sermaye kaçışından ya da kur artışının enflasyon beklentilerine yansımasından kaygı duyulursa, finansal istikrarı korumak için önce sözel olmak üzere daha sonra kısa vadeli faizlerin (bant içerisinde) sıkılaştırılması kanalıyla müdahale görebiliriz. Ancak bugünkü düzeyler bir faiz reaksiyonu verilmesini gerekli kılmıyor bence, çünkü Türkiye'ye özgü ve/veya sermaye kaçışına bağlı (en azından kısa değil daha uzun vadeli sermaye açısından) bir oynaklık yaşamıyoruz. Reel efektif kurda istenilen düzeyde bir düzeltme bu sayede gerçekleşmiş olabilir, bu da önümüzdeki dönemde para politikası yönetimini rahatlatabilir. Dolayısıyla bu seviyeler arka planda sermaye kaçışı güçlenmediği, enflasyon beklentileri kontrol altında kaldığı sürece tedirgin edici değil.