Dövizde ne oluyor, ne olabilir, ne yapılabilir?
Taner BERKSOY
Şu sıralarda sanırım her yerde bir döviz (dolar) sıkıntısı var. Sıkıntı gelişmekte olan ülkelerde daha fazla. Bunların neredeyse tamamında dolar kuru hızla yükseliyor. Ulusal paralar değer kaybediyor. Bizde durum böyle. Dolar TL kuru bayağı hızlı yükseliyor. Lira değer kaybediyor. Brezilya Real’inden sonra ikinci sıradayız. Üstelik her gün yeni bir tarihi rekor kırıyoruz.
Bu durumda üç soru geliyor insanın aklına. Bütün bunlar neden oluyor sorusu bunların birincisi. İkinci sırada bundan sonra ne olabilir sorusu var. Ne yapmalı sorusu da üçüncü soru.
Doların Türk Lirasına karşı değer kazanmasının dışarıdan ve içeriden kaynaklanan nedenleri var. Dışarıdan kaynaklanan nedenlerin başında belli bir vadede ABD Merkez Bankası’nın likiditeyi kısıp, faizi yükseltecek olması geliyor. Arzı kısılacak doların değeri (kur) ve getirisi (faiz) üzerinde yukarı yönlü baskı oluşuyor. Bu herkesi etkileyen bir gelişme. Doların belli başlı paralar karşısındaki değer değişmelerini ölçen ‘dolar indeksi’ geçen yılın ortasından bu yana yükseliyor. Artış oranı yüzde 21’e ulaşmış durumda ve şimdilerde bu artışın daha da hızlanıyor. Kısacası, doların öteki paralar karşısında yükselmesi genellik ve ivme kazanmış bir küresel olgu durumunda.
Bu süreçten biz de payımızı alıyoruz. TL karşısında dolar kurunun yükselmesinin önemli bir nedeni bu. Ama bizde kurdaki yükselişin dozu öteki ülkelere göre daha yüksek. Bu da kur artışının arkasında dışarıdan gelen etkinin yanı sıra içeriden kaynaklanan nedenlerin de olabileceğini gösteriyor. İçeride ürettiğimiz bu tür nedenler olduğunu biliyoruz. Siyasetin para politikasına müdahalesinin açık ve sürekli hale gelmiş olması bunların en önemlisi. Bu Türk Lirasının geleceğini belirsiz hale getiriyor, risk algısını yükseltiyor ve Liradan kaçışı özendiriyor. Kur bu nedenle yükseliyor.
Bu durumda bundan sonra ne olur sorusu önem kazanıyor. Doların kurunun bizden bağımsız yükselişi daha bir süre devam edecek gibi görünüyor. Ulusal paraların değer kaybı (kurların yükselmesi) sürecek demektir bu. Bizde de bu olur. Dış etken nedeniyle Liradan kaçış ve doların TL karşısında değerlenmesi (kurun yükselmesi) eğilimi sürer.
İçeride ise ne olacağı belli. Ulusal paralar üzerinde dış etkenlerin baskısının güçlendiği bu günün ortamında içeride ısrarla yürütülen faiz konusundaki çekişme sürerse içerideki döviz büyüklükleri dışarıya kaçar.
Çıkış için döviz (dolar) talebi, döviz temin etmek için de TL talebi artar. Kur yükselmesi yüksek dozda devam eder. Piyasa faizleri de yukarı yönlü baskılanır. Bir de bu süreci kabusa çevirebilecek bir gelişme olasılığı var. Türk lirasındaki değer kaybı hız kazanıp, büyürse içeride yerleşikler, yani Türkler, de bu kervana katılmaya başlar. Bu durumda döviz kuru ve faiz tepe yapar. Bu süreç çoğu kez krizle sonlanır. Ne olabilir sorusuna verilecek en vahim cevap budur.
Peki ne yapılabilir? Dışarıdan gelen etkilere karşı yapılabilecekler sınırlı. Genelde bu tür dışarıdan gelen etkiler karşısında ulusal para otoritesinin hareketsiz kalmasının doğru olacağı düşünülür. Ancak yabancı kaçışı hızlanır ve kuru fazlasıyla zorlamaya başlarsa bazı önlemler alınabilir. Ama bunların hepsinin kısa vadeli sınırları vardır.
Kaçışta ilk adım dolar almak için gerekli Türk Lirasını temin etmektir. Bu adımı caydırmak için TL likiditesi kısılabilir. Bu durumda yükselen TL talebi faizi yükseltir. TL temininin görece daha pahalı hale gelmesinin ulusal paradan kaçışı yavaşlatacağı düşünülür. Burada süreci sınırlayan gelişme faizlerin yükselmesidir.
Çıkış sürecinde artan döviz talebine karşı para otoritesi döviz satarak döviz kurunun hareketsiz kalmasını ya da daha yumuşak dozda hareket etmesini sağlayabilir. Bunun olumsuz bir sonucu rezerv erimesine neden olmasıdır. Daha uç bir önlem döviz fiyatı (kur) oluşumuna doğrudan müdahale etmektir. Para otoritesi kuru kendisi belirlemeye başlayabilir. Bu çaresizlik işaretidir ve bu günün dünyasında belaya kaşınmanın en bilinen örneğidir.
Dışarıdan kaynaklanan nedenler üzerinde pek etkili olunamasa da içeride oluşan nedenler kontrol edilebilir. Bunun için yukarıda sayılanların hepsini yapmak mümkündür.
Ama içeride risk üretmeye devam ederken bunları yapmak israf dışında bir sonuç vermez. Bu günkü koşullarda içeride risk üreten nedenlerin başında siyasi otorite ile para otoritesi arasındaki gerilimin geldiğini biliyoruz.
Kırıp dökmeden bu gerilimin sonlandırılması sorunun büyük kısmını halleder. İnisiyatifin para otoritesine bırakılması ilk adımda faizin oluşumunu daha belirli ve öngörülebilir hale getirir, risk hesabının daha gerçekçi verilerle yapılmasını sağlar. Gerçekçi verilerle yapılan hesap Türkiye ekonomisinde ulusal riskin son günlerin gerilimli ortamında algılanan riskten daha düşük olduğunu gösterecektir. Bu sağlanırsa dış etkenlerle baş başa kalınmış, yani yolun yarıdan fazlası gidilmiş demektir.