Ermenistan kapısı ve ihracatımız
Ahmet Hamdi GÜRDOĞAN / Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Ermenistan sınır kapısının açılacak olması Türkiye ihracatçısını çok büyük beklenti içerisine sokmamalı. Karabağ sorunu hallolmadan kapı açılırsa diğer Türki cumhuriyetleri de kaybedebileceğimizi unutmamalıyız. Her ne kadar Ermenistan’da yaşayan nüfusu bugün itibariyle 3.5 milyon ise de, diğer ülkelerde yaşayan nüfusa baktığımızda BDT ülkeleri içinde de yaşayan Ermeniler’le birlikte nüfusun asgari 6 milyonu geçmeyeceği görülecektir. Bugün Türkiye’nin Ermenistan’a ihracatı konusunda hedef olarak çok büyük rakamlar telaffuz edilirse hayal kırıklığına uğrarız. Biz Gürcistan üzerinden zaten Ermenistan’a satışı yapıyorduk. Bugün Erivan’da birçok Türk malını görebilmek mümkün. Fakat Erivan hükümetince Türk mallarına uygulanan ambargo da vardı. Buna rağmen Erivan’da Türk malları görülebilir. Arz-talebe göre bu malların engellenmesine rağmen girdiğini ve şu anda da Erivan’da halen var olduğunu görebiliyoruz. Olayı Türkiye’nin dış politikası açısından ele aldığımızda ülkemizin kazançlarının yanında kaybedeceklerini de düşünmemiz gerekiyor.
Türkiye-Ermeni soykırım iddialarını Ermenistan’ın hâlâ sürdürmesi, bununla ilgili Amerika’da her yıl yapılan toplantı ve gündemin Demoklas’in kılıcı gibi başımızda sallanması gibi... Ermenistan kapısının açılmasıyla üzerimizdeki bu baskı devam mı edecek veya bitecek mi bilmemiz gerekir.
Bunun yanında Türki cumhuriyetleri ve özellikle Azerbaycan halkının da incinmemesine azami gayret gösterilmesi gerekir. Türki cumhuriyetleri ile az olan ticari ilişkilerimiz Ermenistan’la yapılan anlaşmayla daha da aşağılara inecektir. Bunun inmemesi gerekir. Bunun için de özellikle Azerbaycan-Karabağ sorununun çözümü Türk dünyası için aciliyet arz etmekte. Bu sorun çözülmeden ve Ermenistan’ın her yıl gündeme getirdiği soykırım sorunu çözülmeden Ermenistan kapısının açılmasıyla bir bahar havası yaratılmasını gerçekçi olarak görmememiz lazım. Çünkü bahsettiğimiz sorunlar giderilmeden kıştan bahara geçiş olmaz. Baharın güzelliğini yaşayabilmemiz için, Ermenistan, Türk cumhuriyetleri ve Azerbaycan üçgeninin sorunlardan arındırılmış olması şarttır. Ayrıca tarihte yaşananları araştırmacı ve tarihçilere bırakarak gelecek nesillere barışçıl bir dünya bırakmak her şeyden önce bugünleri gören yetkililerin görevidir. Atatürk’ün ‘Yurtta sulh chanda sulh’ sözüne baktığımızda komşularımızla ilişkilerimizi geliştirmemiz kaçınılmaz. Komşularla gerekli ilişkileri ve ticari potansiyelimizi gerekli rakamlara çıkarttığımızda Türkiye’nin bölge içindeki stratejik gücünün de çok daha güçlü bir hale geldiğini görürüz. Türkiye’yi yönetenlerin bir çiçekle baharın geçemeyeceğini de bilmesi gerekiyor. Onun için Türk halkının çok büyük beklentiler içine girmeden sağduyulu olarak bu olaya dahil olmasını bekliyor, imzalanan bu anlaşmalarla anlattığımız bu sorunlar yumağından ayrılarak tüm halkların kardeşliğini pekiştirecek bir geleceğe bir adım atılacağını umuyoruz.