EUR/TL'de 2 seviyesini görecek miyiz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Atılım MURAT

Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği'nin (AB) borç sorunları ile uğraşması, ihracat artışımız için bir tehdit oluşturuyor. Kamu borçlarının yüksek düzeyde olması AB'deki toparlanmayı geciktiriyor. Borç sorunun merkezindeki ülkeler, istenilen bütçe ayarlamalarını ekonomilerinde ikinci bir 'dip' yaşamadan gerçekleştiremezler. Son birkaç gündür basında kopartılan gürültüye rağmen, geçen haftaki AB Zirvesi'nden somut bir gelişme çıktığını da düşünmüyorum. IMF'nin içinde bulunduğu kurtarma mekanizmasının ne olduğu hakkında net bir bilgi yok. Sadece bir anlaşmaya varıldığı söyleniyor. Yunanistan için alınan karar, AB ve IMF'ye başka açılardan sıkıntı yaratabilir. AB bu yapı içinde Yunan borçlarının garantörü olacaksa, bu Yunan tahvillerinin 'ekstra' bir risk taşımadığı anlamına gelir. Bu şartlar altında Yunanistan normalden daha düşük bir faizden borçlanabilir. O zaman daha yüksek faizlerden borçlanan İspanya, İrlanda, Portekiz, Avusturya gibi ülkeler; 'Biz neden bu ayrıcalığa sahip değiliz' sorusunu sorabilirler. IMF açısından ise; Yunanistan'a sağlanacak 'ucuz kaynak', gelişmekte olan sorunlu ülkeleri rahatsız edebilir.

IMF'nin kurtarma planının içinde olması ise AB açısından bir fiyaskodur. AB, dolaylı olarak ABD'yi iç işlerine karıştırdı. Politik olmadığını savunan ekonomistler olsa da, IMF ABD'nin kontrolünde bir kurum. Örneğin; medyada sıkça gördüğümüz 'IMF altınlarını satıyor' haberlerine fazla itibar etmeyin. Çünkü IMF ABD'nin izni olmadan altın satamaz. Kısaca, IMF'nin olaya müdahil olması Euro için büyük bir prestij kaybıdır.         

Global döviz piyasasının dört trilyon dolarlık günlük işlem hacminin yüzde 25'i EUR/USD olduğundan, bu kurun gidişatı piyasadaki dengeleri değiştiriyor. EUR/USD tahminleri için kullandığım, özellikle son dönemde beni hiç yanıltmayan bir piyasa göstergesinden, Almanya-ABD 10 yıllık getiri farkından söz etmek istiyorum. On yıllık getiri farkı ile EUR/USD paritesinin korelasyonu +0,9'a ulaştı. Bir korelasyonun +1 olması, iki değişkenin beraber hareket etmesi anlamına geliyor ki, böyle bir ilişkiyi finans piyasalarında yakalamak güç. Bu nedenle, +0,9 olan korelasyonun mükemmele yakın bir ilişkiyi ifade ettiğini söyleyebiliriz.

İlk grafikten de görüldüğü gibi; Almanya - ABD 10 yıllık getiri farkı son dört ayda -0,23 seviyesinden     -0,77 seviyesine kadar düşmüş (ABD'nin 10 yıllık getirisi, Almanya'dan yüksek).Bu farkın önümüzdeki aylarda daha da açılması yüksek bir olasılık. 2006 yılında aradaki fark -1,20'ye kadar düşmüştü. Fed'in çıkış stratejisine başladığı söylenebilir. Fed, 1,5 trilyon dolarlık tahvil alım programını bu hafta sonlandırıyor. Reeskont faizini artırmaya başladı. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, kısa dönemde reeskont faizinde iki artırım daha göreceğimizi düşünüyorum. Daha sonra sıra politika faizlerini artırmaya gelecek. 28 Nisan'daki Fed toplantısından sonra yayımlanacak bültende ifade değişiklikleri görebiliriz. Diğer taraftan, Avrupa Merkez Bankası'nın(AMB) faiz artırımına gidecek durumu yok. AMB geçen hafta bazı likidite önlemlerini 2011 senesine kadar uzattığını açıkladı. AMB Başkanı Trichet, ocak ayında yaptığı açıklamada bu likidite önlemlerinin bitirileceğini söylemişti. AMB, piyasalarındaki tehlikeyi biraz geç de olsa anlamaya başladı. Tabii 10 yıllık getiri farkı ile EUR/USD korelasyonunun +0,9 olması, EUR/USD paritesinde aşağı yönlü baskının devam edeceğini gösteriyor.

EUR/TL grafiğine baktığımızda; kur son dört ayda 2,29 seviyesinden 2,06'ya gelmiş. EUR/USD'ın bu dönemde hızlı biçimde gerilemesi ile, EUR/TL kuru da belirgin biçimde düştü. İhracatımızın %60'nın AB'ye gittiğini düşünürsek; Euro'nun TL karşısında değer yitirmeye devam etmesi, hem Türkiye'nin ihracat artışını frenler hem de ihracat gelirlerini düşürür.

Almanya-ABD 10 yıllık getiri farkı düştükçe, EUR/USD'daki gerileme de devam eder. Bugün 2.06 seviyelerinde olan EUR/TL'de çok daha aşağıları görebiliriz.