Fındıktan sonra sıra ayçiçeğine mi geliyor?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ALİ EKBER YILDIRIM

Türkiye, hayvancılıkta ve geleneksel tarım ürünlerindeki egemenliğini, gücünü kaybediyor. Süreç 1980 sonrası uygulanan tarım politikalarıyla ilk olarak hayvancılıkla başladı. Canlı hayvan ve et ihraç eden Türkiye bu gücünü hızla kaybederek önce kendi kendine yeterliliği yitirdi sonra ithalatçı oldu. 

1990’lı yıllarda Türkiye’nin vazgeçtiği ürünler peş peşe geldi. Bunlardan en önemlisi pamuk oldu. Sonra tütünde gücünü yitirdi, şimdi de fındıkta benzer bir durum yaşanıyor. Sırada ayçiçeği mi var? 

Tarımın tasfiyesi, yabancıların ürünlerdeki egemenliği ve piyasaları ele geçirme süreci nasıl yaşandı? 
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hem ülkenin hem de ihracatın hayvancılık merkeziydi. Bugün hayvan ithal ettiğimiz Uruguay, Avustralya,Yeni Zelanda gibi mera hayvancılığı yapılırdı. Üretim maliyetleri düşüktü. Yetiştiricilerin hayvanları Et ve Balık Kurumu tarafından kesimhanelerde kesilir tüketiciye sunulurdu. Ayrıca ciddi miktarda ihracat yapılıyordu. Ortadoğu’nun et ve canlı hayvan ihtiyacının bir bölümü Türkiye’den karşılanıyordu. Süt Endüstrisi Kurumu ise ülke genelinde sahip olduğu 20’yi aşkın fabrikada süt üretir tüketiciye ulaştırırdı. Yetiştiricilerin yem ihtiyacı Yem Sanayi AŞ tarafından karşılanıyordu. 

Tarihe “24 Ocak Kararları” olarak geçen ve 12 Eylül Darbesi ile 1980’de bir dizi ekonomik karar alındı. Bu kararların mimarı Turgut Özal’ın dışa açılma politikaları çerçevesinde tarımda üreticiyi ithalatla terbiye etme politikası uygulandı. Bu kararlar ile önce hayvancılık çökertildi. Dünyada esen özelleştirme rüzgarına Türkiye’de kapıldı. Fakat dünyanın aksine Türkiye’de özelleştirme tarımsal işletmelerle başladı. Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayi özelleştirildi. Hayvancılıkta üreticiyi destekleyen ana damarları kesildi. İhracat yapan Türkiye, hayvancılıkta dışa bağımlı, ithalatçı konuma geldi. Sadece Erzurum, Kars ve Van’da yüzlerce canlı hayvan ihracatçısı yok oldu. Türkiye hayvancılığın ithalat cenneti oldu. Amerika’nın, Avrupa’nın hayvanlarının pazarı oldu. Bugün de bu politikalar sürdürülüyor. Türkiye saman bile ithal etmek zorunda bırakıldı. 

Türkiye, bir zamanlar dünyanın en önemli pamuk üreticilerinden ve ihracatçılarından birisiydi. Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde romanında olduğu gibi edebiyatımızın bir dönem önemli eserleri pamukta üretim ilişkilerini konu alıyordu. Türkiye pamuk üreticisi olduğu için tekstil ve konfeksiyonda da söz sahibiydi. Sonra pamukta öyle politikalar uygulandı ki, ürettiğinden daha fazla pamuk ithal etmek zorunda bırakıldı. Yılda ortalama 1.3 milyon ton olan pamuk ihtiyacının en az yarısı Amerika’dan, Yunanistan’dan ithal ediliyor. 

Şark tipi tütünde dünya lideri olan Türkiye, 1990’lı yıllarda ortalama 200 bin ton tütün üretir büyük bölümünü ihraç ederdi. Yine Turgut Özal’ın bir gece yarısı golü ile sigara tekeli kaldırıldı. Çok uluslu sigara tekelleri Türkiye’ye girdi . 2001 yılında kabul Tütün Yasası ile tütün üretimi yok edildi. Sözleşmeli üretime geçildi. Bugün Türkiye ürettiğinden çok fazla tütün ithal ediyor. Tütün piyasası tamamen çok uluslu sigara şirketlerinin kontrolüne geçti. Bir zamanlar 100’e yakın tütün ihracatçısı vardı. Şimdi bir kaç ihracatçı kaldı. 
Türkiye’nin dünya üretiminin yüzde 75’ini ihracatının yüzde 80’nini gerçekleştirdiği fındıkta benzer bir süreç yaşanıyor. Yıllık toplam 1.7 milyar dolarlık fındık ihracatının en az yarısını yabancı sermayeli şirketlerin kontrolüne geçiyor. Türkiye ürettiği fındıkta söz sahibi olamayacak. Fındık politikasını büyük oranda yabancı sermayeli şirketler belirleyecek. 

Tütün ve pamukta yaşananları örnek göstererek fındıkta benzer bir sürecin yaşanacağını bir çok kez yazdık. Fındık ihracatçıları bu gerçeği kabul etmek yerine bizi “ihracatçı düşmanı” gibi gösterdi. Oysa biz gerçekleri yazarak onları uyardık. Bugün haklı çıktığımıza üzülüyoruz. Türkiye, üretiminde ve ihracatında tekel konumunda olduğu bir üründe egemenliğini yitirmesi ülkenin zararınadır. Şimdi sırada ayçiçeği mi var? Geçen hafta Fransa merkezli ve temeli kooperatifçiliğe dayanan Limagrain Tohumculuğun organizasyonu kapsamında Trakya Bölgesi’nde 3 gün ayçiçeği tohumu ve üretimi konusundaki gelişmeleri yerinde inceledik. 

Son gün üreticilerle, Trakyabirlik, Edirne Ticaret Borsası ve Trakya Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği yöneticileri ile ayçiçeği piyasasında yaşanan gelişmeleri konuştuk. Özellikle Trakya Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği yöneticileri ile konuşmamızda, ayçiçeği ve bitkisel yağ pazarında aile işletmelerinin giderek çekilmek zorunda kaldığını yerine Bunge, Cargil gibi küresel firmaların piyasaya egemen olduğu endişesi yüksek sesle dile getirildi. Ayrıca, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ithal edilen çekirdeğin ve ham yağın Kuzey Irak ve Suriye’ye ihraç ediliyor gösterilerek iç piyasada tüketime sunulduğu gibi çok ciddi iddialar var. Trakya’da öğrendiklerimizi önümüzdeki günlerde ayçiçeği ve bitkisel yağda yaşanılması muhtemel gelişmeleri yarın ayrıntılı olarak yazacağız.