Gelir vergisi yerine kurumlar vergisiyle ilişkilendirilen vergi indirimi
Yrd. Doç. Dr. Yusuf İLERİ / Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Nakit sermaye artışlarında sermaye koyan ve artış yapan ortak olduğu halde, indirim yani vergisel bağışıklık ortakla değil, şirket kazancı ve kurumlar vergisiyle ilişkilendirilmiştir. Malum, kişilerin subjektif unsurlarının kurumlar vergisiyle ilişkilendirilmeleri kurumlar vergisi uygulamalarında kabul görmemektedir. Kurumlar vergisinin teknik yapısına aykırı olan bu hususun hem ortakların birbirleriyle hem de şirketle olan alacak verecek ilişkilerini karıştıracak bir yönü vardır. Zira her bir ortağın hisse oranı ve yapacağı sermaye artışı ile nakit ödeyeceği tutar farklı olacağı halde, hesaplanacak indirim tutarı şirket tahtında bütün ortaklara ait kazançtan indirilecektir. Bu bakımdan teknik olarak ortakların kendi kişisel gelir vergisi ya da kar dağıtımı sırasında dikkate alınması gereken bir unsur, kurumlar vergisi matrahı ile ilişkilendirilmiştir.
Yasaya göre sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si kurumlar vergisi kazancında indirilecektir. Yasada indirim oranı ve nasıl hesaplanacağına ilişkin bu şekilde temel çerçeve konmuş; Bakanlığın yayımladığı Tebliğ Taslağında ise verilen örneklerle hesaplamaya açıklık getirilmiştir. İndirim tutarının hesaplanmasında tercih edilen yol anlamlıdır: Hesaplamada TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınmakla kredi çekerek sermaye artışı gerçekleştirecek firmalar üstlenecekleri maliyetler ile sağlayacakları vergi avantajı arasında doğrudan ilişki kurulmuştur.
Bu arada Bakanlar Kurulu kendisine oralarla ilgili verilen yetki kapsamında 26/6/2015 tarihli ve 2015/7910 sayılı kararını açıkladı. Bakanlar Kurulu en yüksek indirim oranlarını payları borsada işlem gören şirketlere verdi. Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlar ise sadece halka açık şirketlere ait ise yüksek indirim oranından faydalanacaktır. Tebliğ taslağında verilen örneklere göre halka açık bir şirketin nakdi sermaye artışını teşvik belgesi kapsamındaki bir yatırımda kullanması halinde indirim oranı %125’e kadar ulaşabilmektedir. Halka açık şirketleri yatırımları bu şekilde teşvik görürken, borsaya açılmamış KOBİ’lere üvey evlat muamelesi yapılmıştır.
Gelirlerinin önemli bölümü faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşan sermaye şirketleri için indirim oranını %0 olarak belirlenmiştir. Bu demektir ki bu tarz üretim dışı şirketler nakit sermaye artışı yapsalar da, kurumlar vergisi kazancında herhangi bir tutar indiremeyeceklerdir.
Tebliğ taslağında “Şirketler indirim uygulamasından nakdi sermaye artışının yapıldığı hesap döneminden itibaren başlamak üzere izleyen her bir dönem için ayrı ayrı yararlanabileceklerdir.” İfadesi yer almıştır. Bundan çıkan, bir kez sermaye artışı yaptıktan sonra indirim hesaplamasının süreceğidir. Zira, tebliğ taslağında hesaplamayı sonlandıracak tek unsur olarak “Sonraki dönemlerde yapılan sermaye azaltımı” gösterilmiştir. Nitekim, taslağın 10.7.3.4. bölümünde verilen örnek olayda da bu durum pekiştirilmiştir. Bu durumda sermaye artışı yapan mükellefe belirsiz bir süre için indirim imkanı tanınmış olmaktadır. Konu hakkında bakanlığın açıklama yapmasındaki önem açıktır.