Girişimci, yenilikçi, kendine güvenen, gelişime açık patronlar aranıyor
Ali YILDIRAN / Uşak Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı
Dünya ekonomisinde son yıllarda ciddi sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı. Bazı köşe yazılarında bu konu sık sık işlenmekte. Hatta kimine göre Marx'ın öngördüğü şekilde kapitalizm son dönemine girildi. Bu tartışılabilecek bir konu. Ama görünen bir gerçek var ki o da dünyanın ekonomik güç haritası yeniden şekilleniyor. AB ve ABD zor dönemler geçiriyor. Bu dönemde gerek ülkelerin gerekse işletmelerin çok dikkatli olması ve doğru kararları almaları büyük önem taşımaktadır. Yanlış alınan bir karar çok vahim sonuçlara neden olabilir. Yönetimsel hataların minimize edilmesi hatta sıfıra çekilmesi olmazsa olmazlardan, eskiden kalma yöntemlerin işlevlerini yitirdiği bu noktada işletmeler yeni yönetim anlayışlarını benimsemek zorunda. İşletme sahiplerinin ve yöneticilerinin daha aktif, teknolojiyi takip eden, girişimci, yenilikçi olmaları gerekiyor. Ancak bu şekilde bu yeni ekonomik güç haritasında iyi ve güçlü bir yerimiz olabilir.
Şirket yönetimleri artık daha aktif olmak zorundadır. Bağlı bulundukları meslek kuruluşu ya da faaliyetlerini sürdürmekte oldukları OSB'lerde, KSS'lerde daha aktif olarak, sıkıntılarını, çözüm önerilerini, beklentilerini dile getirmeleri gerekmektedir. Taleplerinin yerine getirilmesi için tabir-i caizse üyesi oldukları kurumlarda, ülkenin siyasi ve ekonomik başkentlerinde güçlü lobiler kurulması gerekmektedir. Ticaret odalarının bünyelerinde faaliyet gösteren mesleki komitelerin daha aktif olması gerekiyor. Bu komiteler üyesi oldukları meslek grubunun sorunlarını, beklentilerini gidermek ve karşılayabilmek adına lobi faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütmelidir. Türkiye'nin ithalatının büyük bölümü ara malından oluşmaktadır. Bu ara malların üretiminin kendi ülkemizde üretilmesine yönelik ciddi teşvik ve desteklerin çıkartılması gerekmektedir. Bu da işletme sahiplerinin meslek kuruluşu ve OSB, KSS'lerde daha aktif olmaları ve lobicilik çalışmalarını yürütmeleri ile sağlanabilir.
Daha girişimci, daha yenilikçi olmak yeni pazar arayışları için de geçerlidir. Birçok işletme pazar araştırması yapmamakta, mevcut müşterilerini korumaya çalışmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki rekabetin arttığı bir dönem içindeyiz. Yani müşterilerimiz aynı zamanda başka şirketlerin de hedef kitlesi durumunda. Olası bir pazar kaybı riski oldukça fazla iken pazar araştırmalarına gereken önemin verilmemesi ciddi bir sorundur. İşletmelerimizin bu konularda bilinçlenmesi gerekmektedir. Bu araştırmaları yaparken ve yeni pazarlara girerken; ülkelerin ya da şehirlerin yani hedef bölgelerin yaşam biçimlerine, tasarruf alışkanlıklarına, kültürlerine ve düşünce tarihlerine hâkim olmak gibi unsurlara dikkat etmek gerekir. İşletme yönetimi eğer bu konularda yetersiz kalıyorsa gerekli desteği dışarıdan temin etmelidir. Pazar araştırmalarının sonuçlarına göre uygulanabilir, gerçekçi pazarlama stratejileri ortaya konmalı ve işletmenin yol haritası ortaya konmalıdır. Tüm bunları yaptıktan sonra ise yeni pazarlarda tutunabilmek için kendi markalarımıza sahip olmamız ve bu markaları yüksek kalite ile ve düşük maliyetler ile üretebilmemiz gerekmektedir.
Tasarruf yönetim anlayışının da gelişmesi bu nedenle oldukça önemlidir. Tasarruf genellikle kriz dönemlerinde ve işlerin işletme için kötü gitmeye başladığı dönemlerde aklımıza gelir ve genellikle ilk kesilen bütçe reklam faaliyetlerinde olur. Hatta işletmelerimizin çoğunda reklam ve görünürlük faaliyetleri hiç yürütülmez. Ama unutulmamalıdır ki günümüzde bir işletmenin hayatta kalabilmesinin en önemli unsurlarından birisi reklamdır. İşletmelere yeni Pazar bulma şansı veren reklam günümüz ekonomisinin olmazsa olmazlarındandır. Üretim maliyetlerinin düşürülmesine yönelik olarak ciddi çalışmalar yapılması ve gerekirse bu konuda danışmanlık hizmetleri satın alınması gerekmektedir. Burada en önemli unsurlardan birisi enerji verimliliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji verimliliği üzerinde işletmeler ciddi çalışmalar yapmalıdır. Bu konuda alacakları danışmanlıklarda ise doğru firmalar ile çalışmaları önemlidir.
Bir diğer önemli konu ise medyanın çok iyi bir şekilde takip edilebilmesidir. Dünya da yaşanan ekonomik gelişmeler, sosyal gelişmeler, siyasi gelişmeler ve hatta doğal afetler bile çok önemlidir. Bir kasırganın yol açtığı hasar işletmenin hammadde maliyetlerini arttırabilir. Bu girdi maliyetlerinde artışa neden olacaktır. Bu da en çok küçük işletmeleri ve mikro ölçekli işletmeleri etkileyecektir. Ayrıca faaliyet gösterilen alanda tüketici eğilimlerinin belirlenmesinde ve eğilimlere yönelik olarak üretimlerin gerçekleştirilmesinde, pazarlama planlarının oluşturulmasında medya takibi çok önemli bir etkendir.
Yeni dönemde eğitimde kesinlikle yerini almalıdır. Artık işletme yöneticilerinin değil işçilerin de eğitimlere katılması gerekmektedir. İş verimini yükseltmek, tasarrufu sağlamak, üretim maliyetlerini düşürebilmek, iş barışının sürekliliğini sağlayabilmek bu eğitimler ve bilinçlendirme çalışmaları sayesinde mümkün olacaktır. Ayrıca işçilere üretmiş oldukları ürünün hangi pazarlara satıldığını, ülke ekonomisine sağlanan katkı gibi konular da bu eğitimlerde anlatılırsa işçiler işlerine kendi işiymiş gibi sahip çıkacaklardır. Patron korkusu ile çalışmaktansa işi sahiplenerek çalışmak daha verimli olacaktır. Bilinçli tüketim anlayışının giderek yaygınlaştığı bir dönemde bilinçli üretim anlayışının da yerini alması gerekmektedir.
Günümüz koşullarında olması gereken ancak birçok işletmemizin üstünde durmadığı bir konu ise işletmede bulunması ve faaliyet göstermesi gereken tüm birimlerin bulunmaması. Bu konuya en iyi örnek ise finansman birimidir. İşletmelerimiz bünyelerinde nedense bir finansman birimi oluşturmazlar. Finansmanı muhasebe olarak kabul ederler. Muhasebe işletmenin mali nitelikteki işlemlerini ve eylemlerini kaydeden, raporlayan, analiz eden bir birimdir aslında. Finansman ise işletmenin ihtiyaç duyduğu fonların en uygun şekilde, işletme bünyesinden ya da dışından sağlanmasıdır. Finansman birimi ayrıca destek ve hibeleri de yakalamak ve işletme bünyesine katmak, gerekli yatırımları projelendirmek gibi görevleri de üstlenebilir. Maalesef bizim işletmelerimizde finansman sağlanması işletme sahibi tarafından amatör bir şekilde muhasebe ile yürütülmektedir. Bu da işletmenin doğru finansman tekniklerini kullanamaması, yatırımlarını doğru yapamaması, alabileceği destek ve hibeleri alamamasına neden olmaktadır.
Anadolu sanayisinde mavi yakalı personel her zaman beyaz yakalılardan üstün tutulmaktadır. Ama bu dönemde sona ermiştir. Beyaz yakalılar diye tabir edilen, pazarlama, muhasebe, finansman birimi elemanları artık hayati birer unsur olmuştur. Hedef pazarların anlaşılabilmesi, destek ve hibe programlarından faydalanabilmek, personel verimliliğini artırıcı faaliyetlerde başarılı olabilmek, giderek önem kazanan markalaşma konusunda başarılı olabilmek, halkla ilişkilerde başarılı olabilmek gibi birçok konu beyaz yakalılar sayesinde başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir.
Türkiye ekonomisinin iyi gitmekte olduğu görülüyor. Ancak bu iyileşmenin devam etmesini sadece ülke ekonomisini yönetenlerden beklememek gerekiyor. İşletmelerimiz de kendi kurumsal yapılarını kurmalı, mali yapılarını güçlendirmelidir. Sonuç olarak aktif, girişimci, yenilikçi, gelişime açık patronların dönemi başlamıştır.