Gün, üretip satmak ve kazanmak günüdür

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Doç. Dr. İbrahim Attila ACAR / Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Portekiz, bütçe açıklarını Avrupa Birliği standartlarının üstünde vermesinin üzerinden 10 yıl geçti. AB, Portekiz ekonomisine el koymak dahil pek çok yaptırımları tartıştı. 2011 Nisan ve Haziran aylarında toplam 15 milyar dolara yakın borcunu ödeme konusundaki isteksizliğinin sebebinin, mali güçlük içinde olması olduğu anlaşıldı. IMF kurtarma paketini 115 milyar dolar olarak onayladı.

Yunanistan'ın kendi ekonomisi ile ilgili verileri değiştirerek AB'ye pembe tablolar sunduğunun anlaşılması da 10 yıla dayanan bir durum. Ancak bu iddiaların üzerinde durulmadı. O yıllar KKTC'de Rum tarafından gelen son model arabalar ile Türk tarafının Lada ve kuş serisi serçedeşlerine bakıp az iç geçirmemiştim. Yunanistan o gün çatır çatır harcadı; bugün gümbür gümbür gidiyor. Kurtarma süreci çok sancılı geçti. Masada Almanlar kararsızdı, çünkü iki Almanya'nın birleşmesinden doğan batı kesiminin geliri azalmıştı; reformlar için vergi toplanmaktaydı. Kaynakları kendi halkına kullanmak yerine bu kaynaklar Yunanistan'a aktarılacaktı. Fransızlar eninde sonunda kendilerine gelip bulacak bir kriz için başkalarına cömert olma konusunda isteksizdi. Hollandalılar inatçı, Slovaklar "batan batsın" tavrındayken, Finlandiyalılar ise garanti istemişlerdi. Sonuçta AB ve IMF içinde 75 milyar dolarlık özelleştirme olan, 240 milyar dolarlık paketi onayladı.

İtalya ve İspanya sıraya girdi bile. Ancak Avrupa Merkez Bankası İtalyan ve İspanyol bonolarını satın almaya hazır olduğunu açıklayınca beklenti iyileşti. Burada en önemli risk her iki ülkenin yüzde 6'nın üzerine çıkan borçlanma faizleri… İtalya'nın borçları yaklaşık 3 trilyon dolar. Bu rakam İtalya'nın borçlarının milli gelirini aştığını gösteriyor (%124). Böyle bir ülkenin borcu sadece kendisini değil, yanında  kendisine borç verenleri de götürür…

Avrupa'nın kriz dönemleri için oluşturmuş olduğu fon hala 620 milyar dolar civarında. Bizim dizilerimizden birinde yer alan, Kaynana Sürahi Hanım teyzemizin üç aylığı olmasa ev dönmeyecekti ya,  AB'nin kendi içinde oluşturduğu bu yardım fonu kime yetecek bakalım.

Almanya vergilerini titizce toplarken, krizdeki ülkelerin vergi toplamak bir yana harcamalarından / keyif ve refahlarından bile taviz vermek istemeyişi nereye kadar devam edecek?

Almanya'da bu durum soruna yol açmayacak mı? Toparlanma süreci 10 yıla yayılabilecek bir dönemden söz ediyoruz. Belki AB zor bir karar alarak ya ekonomisi zayıf ülkeleri Euro Bölgesi'nden çıkaracak / ayrılmasına müsaade edecek; ya da büyük ekonomiler bölgenin ortak borcu konusunda sorumluluk yüklenerek zor dönemlerde devreye girecekler. Bunun da bir sınırı olacak mı acaba?

Sonunda Türkiye'deyiz. Geçen haftadan bugüne dünyadaki gelişmelere sert tepki vererek %10 değer kaybeden bir borsamız, en zayıf yanımız. O konuda da borsada hala %62 düzeyinde olan yabancı ağırlığı nedeniyle bize az etkisi olur düşüncesindeyim. Kağıda (para, hisse senedi vb) güvenin azaldığı bir yerde altının tavan yapması normaldir. Ancak yukarıdaki ülke örneklerinde görüldüğü gibi sorunlu bir devlet yapılanması ve kamu borcunu ülkemizde görmüyoruz. 2001 krizinde 6 milyar civarında döviz çıkışı olması krizde bardağı taşıran son damla olmuştu. Bugün 100 milyar doları bulan bir Merkez Bankası rezervinden söz ediyoruz (2001, 22 milyar dolar). Devletin borcu 70 milyar dolar milli gelirin %10'u seviyelerinde.  Devletin ani bir finansman ihtiyacı yok. Sanki vatandaşın devlete olan borçlarının yapılandırması tam bu dönemin öncesine rastlamış. Dolayısıyla devlet 55 milyar TL'sini sağlama almış durumda. 2011 için öngörülen bütçe açığı 33.5 milyar TL. Şimdi burada verdiğimiz rakamlara yukarıdaki ülkelerin rakamlarıyla birlikte baktığınızda haliyle krize dair bir şey söylemek mümkün görünmemektedir. Üstelik son döviz kuru ve faiz operasyonu üretimi, dolayısıyla ihracatı arttırıcı bir sonuç da doğurabilir. Gün, üretip satmak ve kazanmak günüdür.