Hükümet programı görüşülüyor

62'inci Hükümet Programı bugüm Meclis'te görüşülmeye başlandı. Görüşmenin ardından Başbakan Yardımcısı Arınç eleştiri ve önerilere yanıt verecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda, 62. hükümet programının üzerindeki görüşmeler başladı.

Genel Kurul, Başkanvekili Sadık Yakut başkanlığında toplandı.

Hükümet programı üzerinde görüşmelerin yapılacağı bugünkü oturumda, konuşmalar gruplar ve hükümet için 40'ar dakika, kişisel iki konuşma için 10'ar dakika ile sınırlı olacak. Gruplar adına en fazla iki kişi söz alabilecek.

Program üzerinde ilk sözü HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Pervin Buldan aldı. 

Program üzerinde HDP'den Buldan'ın yanı sıra Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, MHP Grubu Adına Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, CHP Grubu adına Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş, AK Parti Grubu adına Grup Başkanvekilleri Naci Bostancı ve Mustafa Elitaş, şahısları adına ise CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç söz alacak.

Hükümet adına konuşmayı ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yapacak.

Genel Kurul'da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hazır bulundu.

Buldan: "Bu program güven vermemektedir" 

HDP Grup Başkanvekili  Pervin Buldan, TBMM Genel Kurulu'nda, 62. hükümet programı üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye halklarının demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik talepleri dikkate alındığında hükümet programının ileri bir çizgiyi temsil etmediğinin görüleceğini öne sürdü.

Programda köklü bir demokratik değişim ve dönüşüm hedefinin yer almadığını, var olan mevcut sistemi kısmi restorasyonlarla sürdürme amaç ve hedefinin söz konusu olduğunu belirten Buldan, "Kim ne derse desin Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin alanı son derece sınırlıdır" diye konuştu. 

Ülkeyi toz pembe gösteren, sanki hiçbir sorun yokmuş gibi yansıtan, Türkiye gerçeklerinden uzak bir hükümet programıyla karşı karşıya olduklarını savunan Buldan, "Program bu yönüyle bir heyecan yaratmadığı gibi umutsuzluğu da arttırmaktadır. Görüldüğü kadarıyla hükümetin hedefi de mevcut sisteme fazla dokunmadan, kendi iktidar hedefleri doğrultusunda bazı değişiklikleri gerçekleştirmektir. Yoksa köklü bir reform iradesi ve niyeti görülmemektedir" dedi.

Hükümet programında yer alan "yeni anayasa" söyleminin AK Parti’nin mevcut pratiğiyle ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu önerilerle çeliştiğini söyleyen Buldan, programda belirtilen katılımcı anayasa vaadinin AK Parti’nin sunduğu anayasa taslağında yer almadığını kaydetti.

Çözüm sürecinin bir hükümet programında olması ve siyasi muhatabını bulmasının, barışın toplumsal tabandaki kabulünün ve vazgeçilmezliğinin en önemli göstergesi olduğunu dile getiren Buldan, şunları söyledi:

"Bugüne kadar parlamentoda bulunan bütün partiler tarafından bu sürecin sahiplenilmemesini büyük bir eksiklik olarak görmekteyiz. Bugün Türkiye’nin hiçbir ilinde, ilçesinde, köyünde, kasabasında süreçten memnun olmayan kimse yoktur. Toplumu rahatlatan bu süreç, sadece Kürt halkı ve temsilcileriyle devlet arasında yapılan ve sadece Kürt halkını ilgilendiren bir konu da değildir. Bu mesele Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesidir. Bu nedenle de parlamentodaki bütün partiler bu konuya siyaset üstü bir anlayışla yaklaşmalıdır. Bir buçuk yıldır sürdürülen diyalog sürecinin bundan sonraki aşamada Türkiye’nin büyük barışına uygun olarak taraflar arası bir müzakereye dönüşmesi gerekir.

Bununla birlikte müzakere koşullarının oluşturulması, tarafların farklı toplumsal kesimlerle teması, müzakereyi izleyecek ve tıkanma noktalarında tavsiyede bulunabilecek üçüncü bir tarafın oluşması ve görüşmeleri kayıt altına alacak ve taraflara farklı ihtiyaçlarda destek sunabilecek bir sekretaryanın oluşması öncelikli beklentilerimiz arasındadır. Çözüm yasasının çıkması zemini güçlendirmiştir. Şimdi bu zemin üzerinden süreci kalıcı hale getirecek diğer adımların atılması gerekir."

Türkiye’de adalet sisteminin yeniden tam bir güvenle inşasının herkesin ortak arzusu ve beklentisi olduğunu belirten Buldan, "Hükümet programının Türkiye’nin temel sorunlarına kalıcı ve köklü çözümler üretmediği açıkça görülmektedir. Bu program güven vermemektedir. Bu nedenle destek vermeyeceğimizi belirtiyoruz" ifadelerini kullandı.

HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise iktidar merkezinin, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle beraber Atatürk Orman Çiftliği'ne (AOÇ) taşındığını savundu. Siyasi gerçeğin bu olduğunu belirten Kürkçü, bu gerçeğin, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kabinesinin gerçek, fiili ve egemen bir iktidar merkezi olarak tartışmanın önünde engel olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "verilmemiş hesaplarla, Çankaya'ya çıkmadığını, AOÇ'ye kaçtığını" öne süren Kürkçü, Davutoğlu'nun da faturaları temizlenmemiş bir dış politikanın mimarı olduğunu savundu.

Dış politikaya ilişkin eleştirilerde bulunan Kürkçü, programda yolsuzluklarla mücadele adı altında çok iddialı sözler bulunduğunu ancak Türkiye'nin karşı karşıya geldiği en esaslı yolsuzluk iddiasıyla Meclis'in hesaplaşamadığını, dosyaların kaçırıldığını söyledi..

"Tarih hocası olsaydım Davutoğlu'na sıfır verirdim" ifadesini kullanan Kürkçü, "Türkiye'nin geleceğini geçmişinde arayamazsınız" dedi.

Kürkçü, sözlerini "Hayır, hayır, hayır, bu programınızı kabul etmiyoruz" diyerek bitirdi. 

Öte yandan, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, önünde "Sı-fır" yazılı gömlekle Genel Kurul'a geldi.

"Demokrasiyi yeni cepheler açma aracı görmektedir"

MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu ise TBMM Genel Kurulu'nda, 62. Hükümet Programı üzerinde yapılan görüşmelerde MHP Grubu adına söz alarak, programın büyük kısmının, AK Parti hükümetlerinin icraatlarının övülmesine ayrıldığını ifade etti.

Programda demokrasi üzerinden güzel ve etkili sözlerle kamuoyunun yönlendirilmek istendiğini belirten Halaçoğlu, "AKP zihniyeti demokrasiyi ortak paydada buluşma aracı olarak değil, kelime oyunlarıyla yeni sorunlar üreterek toplumsal kamplaşmalara yeni cepheler açma aracı olarak görmektedir" dedi. Halaçoğlu, gittikçe büyüyen demokrasi açığının, ülkenin en önemli sorunlarından birisi haline geldiğini ileri sürdü.

Açılım süreci ile birlikte, hükümetin politikalarıyla terör örgütünün stratejik hedeflerinin nasıl uyuştuğunun görüldüğünü savunan Halaçoğlu, sürecin, terör örgütüne verilen tavizlerle ilerlediğini iddia etti.

"Güvenlik siyaseti yoktur"

Hükümet programından, 12 yıllık AK Parti iktidarının dış politikadaki yanlışlarının devam edeceğinin anlaşıldığını öne süren Halaçoğlu, programın güçlü ve saygın bir Türkiye hedefi ile örtüşmediğini savundu. 

Halaçoğlu, şöyle devam etti:

"AKP dış politikası ötekileştiren, milli çıkarları değil kişisel hırs ve çıkarları esas alan, Türklüğü yok sayan bir yaklaşım içerisinde olmuştur. AKP’nin 12 yıllık dış politika muhasebesi yapıldığında, Türk dış politikasının yönünün, yönsüzlüğe döndüğü görülecektir. Kavramlar ve söylemler üzerinden yürütülen AKP dış politikası, çelişkiler ve belirsizlikler içinde adeta gözü kapalı olarak yol almaya çalışmaktadır. Stratejik derinlik ve sıfır sorun ile başlayan dış politika macerası 'değerli yalnızlığa' dönüşmüştür. Değerli yalnızlık 'zavallı yalnızlığa' doğru pupa yelken gitmektedir. Bir devletin en önemli dış politika misyonu egemenliğini ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır. Hükümet programının güvenlik siyaseti yoktur. 

Türkiye’nin bugün dış politika ekseninin ana gündemini Ortadoğu ülkeleriyle ilişkiler oluşturmaktadır. Hükümet programında da Ortadoğu’ya geniş yer verildiğini görmekteyiz. Ancak bu alanda kullanılan ifadeler şimdiye kadar savunulan ve açıklanan görüş ve yaklaşımların bir tekrarı niteliğindedir. Programda Ortadoğu ülkeleriyle bozulan ilişkilerin düzeltilmesi için hiçbir ifade yer almamaktadır. Programda IŞİD krizine dair de hiçbir ifade bulunmamaktadır. Ortadoğu’da statükonun önündeki en büyük engel olan IŞİD terör örgütünün eylemleri Türkiye’yi doğrudan ilgilendirirken hükümetin bu konuda bir programının olmaması büyük bir eksikliktir. Yine ayrıca Kıbrıs konusunda da hükümetin yol çizgisi bulunmamaktadır. Kıbrıs adası artık yalnızca geleneksel Türk-Yunan-İngiliz üçgeninde sıkışmış bir mesele değildir. Adada artık ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve İsrail’in de hesapları vardır."

"Ahir zaman hurafesi"

Hükümet programında ekonomiye dair bütüncül bir yaklaşım bulunmadığını ifade eden Halaçoğlu, "Hükümet bir taraftan tasarrufları arttırma hedefini koyarken diğer taraftan yatırımların ve Türk Lirası bazında borçlanmanın arttırılmasından bahsetmektedir. Hükümet programında 5 yıllık vadede kamu kaynaklarıyla 250 milyar dolar, kamu-özel işbirliği ile yapılacak 100 milyar dolarla beraber 350 milyar dolar yatırım yapılacağı belirtilirken tasarrufların nasıl arttırılacağını açıklamamıştır" diye konuştu.

Halaçoğlu, Türkiye ekonomisinin ürettiğinden fazla tüketen, kazandığından fazla harcayan, borçlanmaya ve ithalata dayanarak ekonomiyi çeviren, cari açık, tasarruf açığı ve sağlıksız bütçe yapısıyla yaralı bir ekonomi olduğunu kaydetti.

İktidarın "borç veren bir ülke olduk" söyleminin "bir ahir zaman hurafesi gibi aldatmacadan" öte birşey olmadığını savunan Halaçoğlu, Türkiye ekonomisinin borç batağına düştüğünü öne sürdü.

Hükümetin büyüme konusundaki açıklamalarını da eleştiren Halaçoğlu, "12 yıllık dönemde büyüme hedefleri hiçbir zaman tutmamıştır. Programda bazı hedefler veriyorsunuz ama bu hedeflere ulaştıracak stratejileri vermiyorsunuz. Her yıl dolar bazında yüzde 10 büyümemiz için diğer ülkelerin de yerinde sayması gerektiğini gözden kaçırıyorsunuz" dedi. Halaçoğlu, 62. Hükümetin programından "yeni Türkiye" değil, "yenik Türkiye" çıkacağını iddia etti.

"Dosyaları bir an önce adaletin karşısına çıkarın"

MHP Grup Başkanvekili Halaçoğlu, mahkemelerde takipsizlik kararı verilse de 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları yeniden gündeme geleceğini, bunların hesabının sorulacağını ifade etti. 

AK Parti iktidarı döneminde hırsızların polisleri kovaladığını iddia eden Halaçoğlu, "Hükümet programında her ne kadar 'imtiyaz ve ayrıcalık tanımadık, kolay para kazanma alanı oluşturmadık' dense de AKP iktidarı döneminde birden ortaya çıkan önemli bir zengin kesim vardır ve bunların bu seviyeye nasıl geldikleri açıklanmalıdır. Ayrıca madem ki yolsuzlukla mücadelede, güçlü iradeden söz ediyorsunuz. Öyleyse derhal mecliste bekletilen yolsuzluk ve rüşvet skandallarının şüphelilerinin dosyalarını bir an önce adaletin karşısına çıkarmanız yerinde olacaktır" diye konuştu.

Halaçoğlu, hükümet programında yer alan "yeni Türkiye" ifadesini değerlendirirken, "Sizleri uyarıyorum; 'eski Türkiye' dediğiniz Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulmuş, temelleri sağlam olarak atılmış bir ülkedir. 'Yeni Türkiye' demek Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak istemekle eşdeğerdir" dedi.

19 milyon olan istihdam sayısı, 26 milyona ulaştı

AK Parti Grup Başkanvekili Elitaş, AK Parti iktidara geldiği zaman toplam 19 milyon olan istihdam sayısını, en son verilere göre 26 milyona ulaştırdıklarını kaydederek, bundan sonra yapacakları yapısal değişim ve dönüşümlerle bunu daha da artıracaklarını belirtti.

AK Parti'nin iktidarda olduğu 12 yıllık dönemin, Türkiye tarihinin en zor günleri olduğunu ifade eden Elitaş, "Kapatma davası, 367 garabeti, darbe girişimleri... Farklı konularla ülkeyi, süreci sekteye uğratmaya çalıştılar ama bütün engellemelere, karşı koymalara rağmen AK Parti, kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirerek girdiği 6 seçimden de başarı ile çıktı. En sonunda da doğal lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçtirdi" dedi.

Mustafa Elitaş, iktidarları döneminde ekonomide gerçekleşen olumlu gelişmeler hakkında bilgi verdi. 

2002 öncesinde kişi başına aylık geliri 65 doların altında 2.1 milyon kişi varken, bu sayının 2012'de 46 bine düştüğünü bildiren Elitaş, aylık geliri 129 doların altında olan insan sayısının da 21 milyondan 1.7 milyona gerilediğini ifade etti. 

 Elitaş, gelir dağılımdaki adaletsizlikler ve dış borçlarla ilgili farklı farklı şeyler söylendiğini kaydederek, "Evet borcun miktarı artmıştır, doğru ama asıl olan gelirin artışına bakmak lazım" dedi. 

Kamu ve özel sektörün toplam borcunun 388 milyar dolar olduğunu belirten Elitaş, toplam borcun gayri safi milli hasılaya oranının yüzde 47.3'e düştüğünü kaydetti. Elitaş, vatandaşların gelirden aldıkları paylar hakkında bilgi verdi. 

2002 yılında net asgari ücretle bir işçi 181 kilogram ekmek alabilirken, 2013 yılının kasım ayında 277 kilogram ekmek alabilecek duruma geldiğini belirten Elitaş, şöyle konuştu:

"2002'de 180 kilogram makarna alabilirken 2013'te 340 kilogram alabiliyor. Bin 370 adet yumurta alabilirken, 2013'te 2 bin 260 adet yumurta alabilir hale gelmiş. 64 kilogram ayçiçek yağı alabilirken, bu da 135 kilograma çıkmış. Kuru fasulye 82 kilogramdan 112 kilograma,  mercimek 143 kilogramdan 223 kilograma çıktı. Yani artık asgari ücretle çalışan insanların reel olarak geçimlerinde, hayat standartlarında önemli bir gelişme olmuştur.

2002'de en düşük memur maaşı ile 386 kilogram ekmek alınabilirken, 2013 yılında 650 kilogram ekmek alınıyor. 180 kilogram pirinç alınabilirken, 2013'te 394 kilograma çıktı. 19 adet yumurta alınabilirken, 2013'te 5 bin 306 adet yumurta alınıyor. 2002'de 2.01 takım elbise alınırken, 2013'te 6.18 adet erkek takım elbise alınabiliyor. 2002'de bin 47 metreküp doğalgaz satın alabilirken en düşük memur maaşlı, 2013'te bin 765 metreküp doğalgaz alabiliyor. 12 kilogramlık tüpten 19 adet alabilirken, 2013'te 28 adet alabilir hale geldi." 

"Muhalefetin yapıcı eleştirilerini dikkate alacağız"'

Mustafa Elitaş, bu Hükümet programının mutlaka eleştirileceğini, muhalefetin söylediklerine dikkat edileceğini, yapıcı eleştirilerini dikkate aldıklarını ifade etti.

CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş'in, "programda yeni Anayasa var, nasıl yeni Anayasa'yı yapabilirsiniz" dediğini anımsatan Elitaş, "Sizin de içinde bulunduğunuz 4 siyasi parti biraraya geldi ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. 48 maddeyi geçirelim dedik kabul etmediniz, arkasından 61 madde ile ilgili genel başkanınız çağrı yaptı, ondan da vazgeçtiniz. 2015 seçimlerinde millet Anayasa değişikliği için gerekli çoğunluğu verdiği takdirde, bu Anayasa'yı değiştireceğiz" dedi.

Sataşma gerekçesiyle kürsüye gelen CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmasının demokrasi açısından kazanç olduğunu belirterek, "AK Parti temsilcilerinin başlangıçtan itibaren başkanlık sistemi için ısrar etmeleri nedeniyle belli bir aşamadan sonra komisyon ilerlemedi. AK Parti, 'nasıl olsa anlaşamazlar, aynı masada bile oturamazlar' dedi ama tutmadı, oturdular, görüşlerini ifade ettiler. Tayyip Erdoğan 'gelin bu uzlaşmayı bozun, ikimiz yola devam edelim' dedi. 'Başkanlık sisteminden vazgeçiyor musunuz?' ‘Hayır, onu daha sonra düşünürüz.' Biz verdiğimiz sözün arkasında duran partiyiz. Sizin gibi torba kanun görüşmelerini 1 Ekim'e bırakıp, Eylül ayında almayız" şeklinde konuştu. 

Mustafa Elitaş da "1 Ekim'e kadar tatil ettik ama Soma madencileri ve öğretmen atamaları ile ilgili beklenti var" dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, "Hükümetin ne kadar başarısız olduğunu anlatıp, onun üzerine bir başarı hikayesi yazmaya çalışmak aslında biraz sefil bir teselli olur" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda, 62. Hükümet Programı üzerinde yapılan görüşmelerde grubu adına söz alan Bostancı, konuşmasına, "Hepimizin tek ülkesi var. Hepimizin aynı zamanda tek hükümeti var. Başka hükümet yok. Bu hükümetin başarısı sadece AK Parti Grubu'nun başarısı olmayacak. Bu ülkenin, bu ülkedeki insanların başarısı olacak. Bu grupla birlikte sizin başarınız olacak" diyerek başladı.

Siyasete ilişkin eleştirilerin dile getirilirken ülkenin ortak çıkarlarının, ortak geleceğinin ve kader birliğinin sadece retorikte bırakılmaması, siyasal dile de yerleştirilmesinin faydalı olacağını ifade eden Bostancı, "Hükümetin ne kadar başarısız olduğunu anlatıp, onun üzerine bir başarı hikayesi yazmaya çalışmak aslında biraz sefil bir teselli olur" dedi.

İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin medeniyet tanımını anımsatan Bostancı, AK Parti'nin halkın dertlerine, özlemlerine ve beklentilerine cevaplar verdiği için başarılı olduğunu söyledi.

AK Parti'nin başarı hikayesi burada

Türkiye'nin "yeni" bir Türkiye olduğunu ifade eden Bostancı, yeni lafının çok kullanıldığını, bu kelimenin içinin anlamlı bir şekilde doldurulamaması halinde sefil bir kelimeye dönüşeceğini kaydetti.

Bugünkü yeni Türkiye'nin içinin sadece AK Parti'nin lafıyla, retoriği ile dolan bir şey olmadığını dile getiren Bostancı, "Daha düne kadar Türkiye'de insanlar geleneksel ilişkileri içerisinde bir hayat sürüyorlardı. Türkiye'nin şartlarının ne kadar değiştiğini görmek lazım. Hayatın ölçekleri, anlayışlar değişiyor. Daha düne kadar Türkiye'deki insanların ufku, yolu ve izi olmayan kasabaların etrafını çeviren dağları aşamazdı. AK Parti yol açtı, bütün dünyaya iz açtı. Siz de geçiyorsunuz o yollardan" diye konuştu.

AK Parti'yi eleştirirken arkasındaki sosyal ve iktisadi hikayenin görülmesi gerektiğini vurgulayan Bostancı, bugün Türkiye'deki insanların kaderinin Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu ile ortak olduğunu belirterek, "Buna gözlerinizi kapasanız da, sonuna kadar açsanız da bu nesnel şartları değiştiremezsiniz. Yeni Türkiye'nin şartlarına ilişkin yeni türküler söyleyeceksiniz. Geçmişe bağlı olacaksınız ama aynı zamanda geleceği kucaklayacağınız bir ufkunuz olacak. Ancak böyle yapabilirseniz, bir ülkeyi kudretli, büyük bir ülke haline böyle getirebilirsiniz. AK Parti'nin başarı hikayesi burada. Ben temenni ederim ki muhalefet bizden daha iyisini söylesin, bu halkı kalbinden yakalasın. Yakalayın ve iktidar olun" şeklinde konuştu.

"Konuşulmamış söz yok, gün yüzü görmemiş kelime yok"

Bostancı, hükümet programındaki çok önemli başlıklardan birisinin de çözüm süreci olduğunu vurgulayarak, bunun cumhuriyetin en temel projelerinden birisi olduğunu, kesinlikle siyasetin o ucuz dili ve retoriği etrafında konuşulmaması gerektiğini kaydetti

Bu konularda ilginizi çekebilir