İşgücüne katılım İspanya seviyesinde olsaydı...
Türkiye'nin yüzde 9'lar seviyesindeki işsizliği bir başarıya işaret ediyor. Bu oran, aktif nüfusun yaklaşık yarısının işgücüne katılmasıyla elde edilmiş. Peki ya işgücüne katılım OECD ortalaması olan yüzde 73 oranında olsaydı?..
Haber Analiz/Talip AKTAŞ
Küresel krizin Türkiye ekonomisinde en yoğun hissedildiği 2009 yılının şubat ayında yüzde 16'nın da üzerine çıkan işsizlik oranı, 2010 yılı ilk çeyreğinden itibaren istikrarlı bir seyirle azalmaya başladı ve geçtiğimiz nisan ayı itibarıyla da yüzde 9'a geriledi. Türkiye bu performansıyla da küresel krizin dip yaptığı dönemden bu yana G20 ülkeleri içinde istihdamını en hızlı artıran ülke unvanını aldı.
İşsizlikte özellikle 2010 yılından itibaren istikrarlı bir düşüş seyri yakalayan Türkiye'nin bu alanda yarattığı iyileşme, örnek bir "başarı" olarak anıldı.
Elde edilen bu başarıyı küçümsemek elbette ki mümkün değil. Ancak bir de madalyonun öteki yüzü varÖ Madalyonun öteki yüzündeki istatistiki veri; "İşgücüne katılım oranı"Ö Nitekim, işsizlik oranı herhangi bir ülkenin doğrudan işgücü piyasası, dolaylı olarak da ekonomik altyapısı için "işsizlik oranı" tek başına bir ölçü niteliği taşımıyor. Doğru ölçünün formülü, "işgücüne katılım oranı+işsizlik oranı" olarak ifade ediliyor. İşte bu açıdan bakıldığında, Türkiye özelinde işsizliğe ilişkin tek boyutlu bir ölçümleme, önemli soru işaretlerini de içinde barındırıyor.
İşgücüne katılım İspanya seviyesinde olsaydı
2011 yılı verilerine göre, Türkiye'de çalışma çağındaki faal nüfus olarak nitelenen 15 yaş üstü nüfusun büyüklüğü 53 milyon 593 bin. Bu sayının ise ancak 26 milyon 725 bin kişisi işgücüne, diğer bir ifadeyle emek piyasasına katılıyor. Dolayısıyla da işgücüne katılım oranı yüzde 49.9'da kalıyor. Bu işgücünün 24 milyon 110 bini çeşitli sektörlerde istihdam ediliyor. İşgücü piyasasına katılan, ancak iş bulamayanların sayısı ise resmi verilere göre 2 milyon 615 bin kişiÖ Bu sayı da toplam işgücünün yüzde 9.78'ini oluşturuyor; diğer bir ifadeyle işsizlik oranını ifade ediyor.
Peki ya Türkiye'deki 26.7 milyonluk aktif nüfusun çok daha büyük bir bölümü işgücüne katılsaydı?.. Örneğin Avrupa'nın işsizlik rekoruna sahip ülkesi İspanya'da olduğu gibi işgücüne katılanların oranı yüzde 75 seviyesinde olsaydı?..
Bu durumda işgücünün büyüklüğü 53 milyon 593 bin kişinin yüzde 49.9'una denk gelen 26 milyon 725 bin değil, yüzde 75.3'üne denk gelen 40 milyon 754 bin kişiye ulaşmış olacaktı. Türkiye aynı dönem itibarıyla ancak 24 milyon 111 bin kişiye istihdam yaratabildiği için, işsiz sayısı da 2.6 milyon yerine 17 milyon kişiye ulaşacak, bu durumda da işsizlik oranı yüzde 42'yi bulacaktı.
Aynı şekilde Türkiye'deki işsizlik oranı, işgücüne katılımın yüzde 72.6'lık OECD ortalaması seviyesinde olması halinde yüzde 39.7'u, yüzde 73 olan Euro Bölgesi ortalaması seviyesinde bulunması halinde de yüzde 40.1'i bulacaktı.
İşgücüne katılımda
en düşük 20 içinde
İşte bu bu tablo, Türkiye'deki işsizlik oranlarını aşağıda tutan temel etkenin işgücüne katılım olduğuna işaret ediyor.
İşsizlik kavramına daha doğru bir anlam kazandıran işgücüne katılım düzeyinde Türkiye, dünya ortalamasının oldukça altında bir orana sahip. Dünya Çalışma Örgütü'nün (ILO) 2009 yılı için belirlediği küresel işgücüne katılım oranı yüzde 65.3. Türkiye'de ise bu oran 2011 sonu itibarıyla yüzde 49.9, 2012 nisan ayı itibariyle ise yüzde 49.6 düzeyinde. Yani kabaca yüzde 50 seviyesinde. Türkiye bu oranla, işgücün verileri açıklayan 184 ülke içinde 168'inci sırada. Diğer bir ifadeyle, sondan 17'inci sırada yer alıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerine göre de Türkiye, içinde yer aldığı bu grubun en düşük işgücüne katılım oranına sahip ülke konumunda. Listenin başında yüzde 86.6 ile İsviçre bulunuyor. Bu ülkeyi yüzde 84.9'la İzlanda, yüzde 83.2 ile Danimarka izliyor. ABD'de bu oran yüzde 74.5 seviyesinde. Gelişmiş ekonomilerden Almanya'da 15+ yaş grubunun yüzde 81'i, Japonya'da yüzde 80.6'sın, İngiltere'de yüzde 76.7'si ve Fransa'da da yüzde 69.3'ü işgücüne katılıyor. OECD ortalamasının yüzde 72.6, Euro Bölgesi ortalamasının da yüzde 73 olduğu dikkate alındığında, Türkiye'nin bu seviyelere ulaşmak için işgücüne katılım oranını en az 20 puan artırması gerektiği ortaya çıkıyor.
Katılım artıyor ama...
Türkiye'de işgücüne katılım oranı 1980'li yılların ikinci yarısında yüzde 60'a yakın bir orandaydı. Hanehalkı İşgücü Araştırması'nın düzenli olarak yapılmaya başlandığı ekim 1988'den bu yana bakıldığında, aynı yıl işgücüne katılımın yüzde 57.5 seviyesinde bulunduğu ve 1989 yılında da yüzde 58.1 ile araştırmanın yapıldığı dönemdeki en yüksek değerine çıktığı görülüyor. 1992-2000 yılları arasında yüzde 50-56 aralığında seyreden bu oran, ilk kez 1999 krizinin ardından 2000 yılında yüzde 50'nin altına geldi. Düşüş oranı 2002 yılından itibaren ise daha belirgin bir hal aldı. 2003'te 48.3'e ve 2004'te 46.3'e kadar gerileyen katılım oranı, kriz yılı olan 2009'dan itibaren ise yerini sınırlı düzeyde de olsa artışa bıraktı. 2008 yılında yüzde 46.9 olan bu oran, 2010'da 48.8'e, 2011'de de yüzde 49.9'a kadar yükseldi. İşgücüne katılım oranının artışı, ağırlıklı olarak kadın işgücünün daha yüksek oranda artışından kaynaklandı.
Kadın işgücünde tablo iç açıcı değil
Türkiye'de işgücüne katılımın gelişmiş ülkeler ve bir çok gelişmekte olan ülkelerin açık ara gerisinde kalması, esas olarak kadınların işgücüne katılımının son derece düşük düzeyde bulunmasından kaynaklanıyor. Nitekim, Türkiye'de 15 yaş üstü kadınların ancak yüzde 28'i işgücüne katılıyor. Dünya Bankası'nın verilerine göre, Türkiye bu oranla, işgücüne ilişkin veri yayınlayan 185 ülke arasında 169'uncu sırada yer alıyor. Oranın en düşük olduğu ülkelerin ilk üçünü yüzde 13'le Suriye, yüzde 13'le Irak ve yüzde 15'le Cezayir oluşturuyor.
Kadınların işgücüne katılımında Türkiye'den daha olumsuz bir tabloya sahip ülkeler ise Ürdün, Afganistan, İran, S. Arabistan, Pakistan, Lübnan, Mısır, Yemen, Tunus, Fas ve Umman olarak sıralanıyor. Hindistan, Libya, Sudan, Somali, Bahreyn, Kuveyt gibi ülkelerde ise kadınların işgücüne katılımı Türkiye'den daha yüksek bir orandaÖ
Kadın işgücünün artması nitelik artışıyla mümkün
Ekonomisi ilkel tarıma dayalı Afrika ülkeleri hariç olmak üzere, gelişmiş ekonomiler kategorisinde kadın işgücünün yüzde 50'nin altında kaldığı ülke bulunmuyor. Kadınların işgücüne katılım oranı ortalama gelişmiş ülkelerde yüzde 60'lar seviyesinde, gelişmekte olan ülkelerde de yüzde 50'nin üstünde bir oranda. Bu durum, yine açlık sorunu yaşayan ülkelerin özgün durumu hariç tutulduğunda, temel olarak işgücünün niteliği ile doğrudan ilişkili bir yapı sergiliyor. Eğitimli kadın işgücünün yüksek olduğu ülkelerde, kadınların işgücüne katılımı da çok daha yüksek seviyelere ulaşıyor.
Mevcut tablo, gelişmişlik düzeyi ile doğrusal ilişkisi bulunan genelde işgücüne katılım, özelde de kadınların işgücüne katılımında Türkiye'nin önünde gidilecek uzun bir yol bulunduğuna işaret ediyor. Bir diğer ifadeyle, kadınların yarısından fazlasını işgücüne dahil etmeden yapılan kalkınma hesaplarının tutması mümkün görünmüyor.