Japonya yeni bir Asya krizini tetikleyebilir
Ertürk DEMİREL / Bankacı
İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Çin, Kore veya Hindistan halkına, Japonya'nın ülkelerinin kalkınmalarında büyük rol oynayacağı söylense yüzlerinde şüphesiz acı bir gülümseme olurdu. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon ordusu Çin ve Kore'yi işgal etmiş ve sivilleri kötü şartlar altında çalışmaya zorlamıştı. Halklar arasındaki düşmanlık o kadar derinleşmiş ki bunun izlerine şimdiki Japon Başbakan Taro Aso'nun aile şirketinde bile rastlandı. Geçtiğimiz aylarda Taro Aso'nun ailesine ait madencilik şirketinde savaş esirlerinin zorla çalıştırılması bunun açık bir kanıtı olarak Japon muhalifler tarafından medya ile paylaşıldı.
Ancak aradan geçen onca zamanda köprünün altından çok sular aktı ve Japonya, Çin ve Kore dahil bölge için lokomatif ülke konumuna geldi. Yıllardır Güney Asya politikaları nedeni ile özellikle Çin'e karşılıksız yatırımlar yapan, uygun yatırım kredileri sağlayan Japonya, Aso hükümeti ile yüzünü Hindistan'a döndü. Öyle ki Mumbai-Delhi arasında yapılacak demiryolu inşası için 4.6 milyar dolarlık bir kredi ayırması iki ülke ilişkileri için de önemli bir adım oldu.
Japonya yıllarca hem Amerikan tahvillerini satın alarak Amerikan Hazine'sine destek olmuş hem de yine Amerika'nın en büyük ticari ortaklarından biri olarak Amerikan ekonomisine destek olmuştur. Diğer yandan Japon bankalarının Asya ülkelerine sağladığı milyarlarca dolar kredi Asya kaplanları gibi ekonomide başarı hikayelerinin yazılmasına vesile olmuştur. Hem bölge, hem de dünya ekonomisi için Japonya'nın önemi ise Aso hükümetinin IMF'ye sağladığı 100 milyar dolarlık kredi anlaşması ile şüphesiz daha da arttı.
Ancak Japonya son yıllarda ekonomide kötü sinyaller veriyor. Yıllardır beklenen büyüme rakamlarını gerçekleştiremediği gibi dış borçları da hızla artıyor. Ekonominin kötü gittiği dönemlerde devlet yatırımlarını artıran Japon hükümetlerinin bugüne kadar yapmış olduğu yatırımların verimsiz olduğunun sıkça dile getirilmesi ve üreten genç nüfusun hızla azalması Japon ekonomi efsanesinin karizmasını çizmeye devam ediyor. 2008 dördüncü çeyrekte gayri safi yurtiçi hasıla %3.3 daralırken yıllık bazda geçen yılın aynı dönemine göre %12.7 küçüldü. Japonya'nın elindeki milyarlarca dolarlık Amerikan tahvillerinin değerleri azalırken, ihracatı da hızla düşmeye devam ediyor.
Ekonomide devam eden kötü gidiş nedeni ile Aso hükümeti peşi sıra önlem paketleri açıklarken iç siyaset de iktidarın karşısına yeni bir cephe olarak çıkıyor ve meclisten çıkacak ekonomi paketlerini geciktiriyor. Son birkaç ayda Japonya Başbakanı Taro Aso'ya olan güvenoyu yüzde ondan fazla düşerken iktidar ortağı Yeni Komeito Partisi ve muhalefetteki Japon Demokrat Partisi Aso ve partisine sert eleştiriler yöneltmeye başladı. Özellikle Japonya Maliye Bakanı'nın G-7 zirvesine alkollü çıkması ile patlayan siyasi skandal ve sert muhalefet hükümeti zor durumda bırakırken mecliste eylül ayında olacak seçimlerin erkene alınması yönünde yükselen taleplerle de karşı karşıya bıraktı. Neticede mecliste birçok konuda olduğu gibi ekonomi yönetiminde de mutabakat sağlanmasının güçleştiği görülmekte ve gecikecek ekonomik önlemlerin ve olası siyasi krizlerin Japonya'dan çok Asya ülkelerini etkilemesinden endişe duyulmakta.
Ekonomik kriz finansal sistemden reel sektöre geçerek yeni bir cephe açtı. Dünya ticaretinde ağırlıklı bir yere sahip olan Asya ülkelerinin ise hem ekonomik, hem de siyasi yönden Japonya gibi güvenilir bir limana ihtiyacı var. Ancak Japon hükümeti bu güveni giderek kendi halkına bile vermekte zorlanıyor. Japonya'da yaşanacak bir krizin domino etkisi ile Asya'dan başlayan yeni bir krizi daha tetiklemesi ise en son dileğimiz olur. Nitekim biz benzer senaryoyu geçmişte Asya krizi ve ardından yaşanan Rusya krizi ile görmüştük.