Kârlı bankacılığın izdüşümleri: ABD’de vergi, Türkiye’de harç
A. Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar
ABD bankacılık sistemi "asil-vekil çelişkisini" son krizde derinden yaşadı ve yaşamayı da sürdürüyor. Anglo-Sakson sisteminde ikramiye ve maaş primlerinde aşırıya kaçışların etkilerini izlemek için, uzun vade beklemeye de gerek kalmıyor. Amerikan başkanı Obama'nın açıklamaları bankalara, belirli bir süre uygulamada kalacak kriz vergisini işaret ediyor. Böylece elde edilmiş karların bir kısmı, hem bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılmış oluyor hem de vergi mükellefinin sırtına bilmiş kurtarma operasyonlarının yükü hafifletiliyor. Wall Street Journal'ın geçen Cuma baskısında, bankaların karları ve ortaklara sunulan ikramiyelere yer verilmişti. Buna göre 2006-2008 dönemi ile 2009 tahmininde banka gelirlerinin, %32 ile %40 arasında değişen oranları şirkete ikramiye primi şeklinde ödeniyor. Gelirin üçte birinden aşağı düşmemiş bir paylaşım, oldukça yüksek değil mi? Bırakın oranın yüksekliğini, son krizde ispatlandığı şekliyle, yönetim ve çalışanlara gönderilen mesaj kurumun çıkarlarıyla çelişiyor. Gönderilen mesaj, odaklandığınız bu getiri sizin de getiriniz, dolayısıyla getiriye kilitlenin ve risk üstlenin şeklinde oluyor. Yüksek getir eşittir yüksek risk olgusu, küresel ekonomiyi sistemik krizin içine çekmişti.
Babalık fırın has olur deyimiyle, baba parasının üzerine yan gelip yatana açık bir serzeniş ifade edilir Türkçemizde. Peki, ABD ölçeğinde bir ülke için babalık fırın nelerdir acaba? Bu sorunun yanıtı üç ayrı noktaya götürüyor bizi. İlki USD'ın EUR ve altına rağmen, halen küresel rezerv para olması. İkincisi USD'ın uluslar arası ticarette yaygın kullanımı. Üçüncüsü ABD'nin havacılık endüstrisinde, savunma sanayinde ve bilişimde küresel rekabet üstlüğünü elinde tutması. Bunların hepsinin birleşimi, küresel finans sistemine bakın nasıl yansıyor:
Gözden geçirilmiş BAE verileri 82002-2006; %)
Uluslararası ABD varlıkları ABD'de uluslararası ABD varlıklar
Toplam yatırımlar 15.3 5.8
Özel yatırımlar
Doğrudan yatırımlar 16.4 4.8
Hisse senetleri 20.7 10.3
Hazine bonoları 14.9 1.9
Portföy menkuller 18.8 5.0
Doğrudan yatırımlara dışarıdakinin üçte birinden az, hisse senetlerine dışarıdakinin yarısı, hazine bonolarına dışarıdakinden sekiz kat düşük ve portföy menkullerine de yaklaşık dörtte bir getiri sunarken ABD; aynı zamanda güvenli liman olmayı da sürdürüyor. Bu durum ABD için, her konjonktürde görece ucuz bir fon kaynağı yaratılıyor. Yaşanan krize rağmen ABD'deki eğilim, bu ucuzluğu küresel ekonomik dengeleri bozacak şekilde harcamaya devam etmek şeklinde olunca, kamu yönetimi vergilerle bu eğilimi sınırlıyor.
Oysa 2010 için küresel sistemik krizin çözüm bekleyen enflasyon riski gibi, ciddi bir sorunu bulunmaktadır. ABD kamu yönetiminin uyguladığı kurtarma planları çerçevesinde piyasadan düzenli alınan, yüksek riskli ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin (mortgage securities) 919mia USD'lık kısmı tamamlandı. Geriye kalan 331mia USD'lık alımı Mart ayına kadar bitirdikten sonra FED, enflasyon korkularını yönetecek. Çünkü merkez bankaları gevşek piyasa koşullarını sevmezler. Onların her zaman tercihi, sıkı piyasa koşullarıdır. Sıkı piyasada ipleri elinde tutarken, gevşek piyasada ipleri başkalarının elinden almak zorundadır.
Son dönemde artan notumuz, CDS primlerimize 160 baz puanlık düşüş olarak yansımız olsa da, Türkiye için fon kaynakları babalık fırın koşullarından çok uzaktadır. 2009 bütçesi 52mia TL açıkla tamamlandı. 2010 için planlanan açık, 50mia TL şeklinde. Dış borcun GSYİH'a oranının %47, enflasyonun %6.53, bankacılık sektörünün karlılığının yüksek olması gibi olumlulukları bozan bir işsizlik sorunu bulunmaktadır. Hükümet, küresel sistemik kriz ortamında banka şubelerine harç uygulamasını neden başlatmış olabilir bir düşünelim. Birincisi, 2009 ve 2010'daki bütçe açıklarını finanse etmek olabilir. İkincisi, bankaların şube sayılarındaki artışı kontrol altına almak isteyebilir. Üçüncüsü de, politika faizlerinin %16.75'den başlayıp %6.5'a kadar olan 1025 baz puanlık düşüşüyle düşük toksik varlık portföyü bulunmasını iyi yönetmiş bankacılık sektörünün karına ortak olmayı tercih edebilir. Neden ne olursa olsun, sonucun istihdamı daraltıp işsizliği artırıcı yönde katkısı kaçınılmaz olacaktır.
. : Küresel Sistemik Krizin Anatomisi kitabının yazarı.