Komisyon: Dink cinayetinde emniyet ve jandarmanın kusuru var

Alt Komisyon Başkanı Mehmet Ocaktan, komisyon üyeleri Kazım Ataoğlu, Şenol Bal ve Ayşe Jale Ağırbaş ile basın toplantısı düzenledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Hrant Dink cinayetini araştırmak üzere oluşturulan Alt Komisyon, hazırlanan 180 sayfalık raporu açıkladı.

Alt Komisyon Başkanı ve AKP Bursa Milletvekili Mehmet Ocaktan, raporda, "hem emniyet teşkilatı hem de jandarma açısından bir ihmalin, kusurun, koordinasyonsuzluğun olduğu sonucuna vardıklarını" söyledi. Ocaktan, komisyon üyeleri AKP Bingöl Milletvekili Kazım Ataoğlu, MHP İzmir Milletvekili Şenol Bal ve DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ile TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ocaktan, "İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürünün ihmali var mı, suçluyor musunuz?" sorusunu soran gazeteciye, "Böyle tuzak sorular sorma" karşılığını verdi. Ocaktan, raporda genel bir değerlendirme yaptıklarını, ihmalleri ve kusurları tespit ettiklerini ve önerilerde bulunduklarını belirtti.

Mehmet Ocaktan, "Hrant Dink cinayetine ilişkin olarak jandarma hakkında soruşturma izni verildi, ancak emniyet müdürü hakkında verilmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken, raporda kişilere yönelik bir suçlamada bulunmadıklarını söyledi. Ocaktan, "Hem emniyet teşkilatı hem de jandarma açısından bir ihmalin, kusurun, koordinasyonsuzluğun olduğu sonucuna vardık" dedi.

Jandarma ve emniyet görevlileri ile ilgili mahkeme sürecinin devam ettiğini ifade eden Ocaktan, "Şu aşamada, bizim şu görevlilerle ilgili şu yapılmış mıdır, bu yapılmış mıdır? deme gibi bir hakkımız yok. Çünkü onlarla ilgili mahkeme süreci devam ediyor. Mahkeme süreci başlatılmasıydı, belki bir şey yapabilirdik ama şu aşamada mahkeme süreci devam ediyor" diye konuştu.

Mehmet Ocaktan, başka bir soru üzerine, 180 sayfalık raporun, eklerle birlikte bin 390 sayfa olduğunu söyledi.

"Cinayeti herkes biliyordu, bir tek Hrant Dink öldürüleceğini bilmiyordu" yorumuna ilişkin görüşünün sorulması üzerine Ocaktan, "Eğer yorum yapacak olursam oturur bir yazı yazarım. Bu konuda yorum yapmam. Radyo ve televizyonlarda 'alt komisyon cinayeti aydınlatacak' denildi. Bizim böyle bir görevimiz yok. Bizim görevimiz idari anlamda bir hata, kusur, ihmal olup olmadığını tespit etmek. Biz, bir ihmal vardır. Bu genel olarak hem jandarmadadır hem emniyettedir. Bunlarla ilgili aldığımız bilgilerin sonucu bize bunu gösterdi" diye konuştu.

Ocaktan, alt komisyonda CHP'li üye olmadığının hatırlatılması üzerine, "Komisyonun bütün çalışmaları süresince ciddi tartışmayı bırakın, sesin yükseldiği bir tartışma bile olmadı, Çetin beyle de olmadı" dedi.

Ölümden önce yaşananlar değerlendirildi

Raporda, komisyonun; otoritelerin, birey veya bireylerin yaşam hakkına yönelen gerçek ve yakın bir tehlikenin varlığından haberdar olması ve bu tehlikeden kaçınabilmek amacıyla yetkileri kapsamında önlem almalarının gerektiğini, tehlikenin gerçek ve yakın tehlike olması halinde bireyin tehlikeye karşı korunması için devletin tedbir alma yükümlülüğü olduğunu kabul ettiği belirtildi. Raporda, tehlikeye karşı gerekli koruma tedbirlerini almak zorunda olan devletin, yaşama hakkına bir saldırı vuku bulması halinde etkin ve resmi soruşturma yapmasının zorunluluk olduğu vurgulandı.

Hrant Dink ölümünden önce yaşanan olaylar değerlendirildiğinde, Hrant Dink'e yönelik bir tehlikenin emniyet ve jandarma personelince öğrenildiği ifade edilen raporda, "Tehlikenin varlığı konusunda, gerek yazılan yazının akıbetinin tam olarak araştırılmamış olması ve gereğinin yapılamamış olması, gerekse Coşkun İğci'nin İl Jandarma Komutanlığının kayıtlı bir haber elemanı olmasa bile kendisinden alınan haberin ve bilginin yeterince araştırılmaması ve değerlendirilememesi sonucunda, idari makamların bu tür bir riski bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların ihmali sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirleri almadığından tehlikenin gerçekleşmiş olduğu ve Hrant Dink adlı vatandaşımızın yaşamını yitirmiş olduğu görülmüştür" denildi. Hrant Dink cinayetine ilişkin soruşturmalar henüz tamamlanmadığından, bu aşamada etkin bir resmi soruşturmanın yapıldığı veya yapılmadığını söylemenin henüz erken olacağı sonucuna varıldığını belirtilen raporda, tekrar benzer olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirlere yer verildi.

Alınması gereken tedbirler

Raporda, bu tedbirler şöyle sıralandı:

"İl İdaresi Kanununun hükümlerine göre, il ve ilçelerin güvenliğinden birinci derecede mülki amirler sorumludur. Bu sebeple kolluk kuvvetlerinin edindikleri bilgileri birbirleriyle ve mülki amirler ile paylaşmaları gerekmektedir. Yapılacak her faaliyetten önce, faaliyetin uygulanması sırasında ve sonucunda mülki amirlere bilgi verilmesi ve mülki amirlerin değerlendirmeleri sonucunda verecekleri emirler doğrultusunda hareket edilmelidir.

Mülki idare amirlerinin, kendi sorumluluk alanlarında hukuka aykırı faaliyette bulunulmasına ve kolluk kuvvetlerinin eşgüdüm dışına çıkmasına denetim mekanizmalarını da çalıştırmak suretiyle müsaade etmemeleri gerekmektedir. Jandarma, mülki görevleri yönünden, ilgili hüküm uyarınca sadece bakan ve valiler tarafından denetlenebilmektedir, kaymakamlarca denetlenememektedir. Valiler iş yoğunluğu açısından bu yetkilerini kullanamamaktadır. Bu durum, jandarmanın fiilen mülki denetim dışında kalmasına neden olmakta, ayrıca jandarma merkez teşkilatında yer alan mülki görevlerle ilgili iş ve işlem yürüten birimlerin mülki makamlarca nasıl denetleneceği belirtilmemiştir. Emniyet genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Merkez ve Taşra Üniteleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin denetim-soruşturma başlıklı 92. maddesine göre, istihbarat işlemlerinin neredeyse denetim ve teftişi imkansızlaştırılmış, bu durum da istihbarat birimlerindeki kişilerin genişlik içinde hareket etmelerine neden olmuştur. Ülke genelinde istihbarat birimlerinin kullandığı yardımcı istihbarat elemanlarının kaydının ve bilgilerinin tutulduğu ortak bir veri bankası sistemi oluşturulmalı ve bilgilerin karşılıklı olarak paylaşılması için gerekli hukuki düzenleme yapılmalıdır.

Yardımcı istihbarat elamanlarının herhangi bir kolluk birimi tarafından işine son verildiğinde, diğer kolluk birimi ya da birimleri tarafından tekrar 'haber elamanı' olarak kullanılması ve kolluk kuvvetleri arasında geçiş yapmaları önlenmelidir. İstanbul Valisi ve emniyeti personelinin dışında dinlenen istihbarat personeli, yazışmalarda 'kod' sisteminin olmadığını beyan ettiklerinden, yazışmalarda böyle bir sistemin olmadığı anlaşılmıştır. Yazıların gizlilik dereceleri yanında önem ve ivedilik dereceleri de bildirilmelidir. İstihbarat elemanıyla buluşma yapıldıktan sonra istihbarat alanından alınan bilgiler ve istihbarat elemanına verilen talimatlar, F-3 ve F4 diye isimlendirilen belli bir formatı olan evrak üzerinde yazılı hale getirilmektedir. Bu yazılı belgenin bir suretinin elemanın dosyasında şubede saklanmakta, bir nüshası da Ankara'ya İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilmekte, eğer, başka ili ilgilendiren bir konu varsa, bir nüshası da o ile gönderilmektedir. Bu tür İstihbarat Daire Başkanlığına ve diğer ilgili ile gönderilen yazıların akıbetinin, belli bir süre verilerek, hem daire başkanlığınca hem de yazıyı yazan il tarafından sorulmasına imkan verecek düzenleme yapılmalıdır."

"Jandarmanın sorumluluk sahası"

İstihbaratla ilgili bütün görüşme dinleme ve bilgi toplama faaliyetlerinin, verilerin önem ve içeriğine bakılmaksızın tüm elde edilen ve görüşülen konuların tutanağa geçirilmesi gerektiği vurgulanan raporda, bu bilgilerin anında hem bulunulan ildeki hem de merkezdeki veri bankasına işlenmesi, bu faaliyetlerin üst amir ve birimlere iletilip iletilmediği hususunun derhal kayda alınması ve bu kayıtların muhafaza edilmesi sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği; buna imkan verecek sistemin tüm istihbarat birimleri için oluşturulması gerektiği bildirildi.

Raporda, şöyle devam edildi:

"Mülki idare amirlerinin ve kolluk Amirlerinin başarı değerlendirilmesi kıstaslarında; önleyici kolluk (Mülki Görev) görevlerini başarı ile yerine getirip getiremediği hususunun öncelikle değerlendirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin sorumluluk sahalarının birbirine karışacak şekilde belirlenmesinin sıkıntılara yol açtığı, yetki kargaşası doğurduğu, zaman kaybı ve koordinasyonsuzluğa sebep olduğu, bilhassa istihbarat birimlerinin kendilerinden istifade ettikleri yardımcı istihbarat elemanlarının bazen ikileme düştükleri değerlendirildiğinden, mevzuatın da gereği olarak jandarmanın görev ve sorumluluk sahası belediye hudutları dışarısında belirlenmelidir. Mülki idare amirlerinin kolluk birimleri üzerinde, kolluk birimine göre değişen yetkileri bulunmaktadır. Bu durum inceleme konusu olayda da olduğu gibi (Jandarma personelinin, emniyet personeli gibi görevden uzaklaştırılamaması ve bunun sonucu olarak Jandarma personelinin korunduğu ve kendilerine dokunulamadığı vb.) kamuoyu tarafından yanlış değerlendirilebilecek ve kurumların imajını da haksız yere zedeleyebilecek bir kanaat oluşturmaktadır. Bu hususun düzeltilmesi için; mülki idare amirlerinin kolluk birimleri (mülki görevleri yönüyle aynı işi yapan) üzerindeki yetki farklarını ortadan kaldıracak mevzuat düzenlemesi hayata geçirilmeli; askeri yapılanma içinde olan kolluk birimlerinin özellikle barış döneminde, öncelikli görevlerinin ve bağlılıklarının tereddüte yer vermeyecek şekilde teşkilat kanunlarında yapılacak değişikliklerle belirlenmelidir."

"İstanbul özel hizmet tazminatı"

Raporda, kolluk hakkındaki şikayetlerin incelenmesi, izlenmesi ve sonuçlandırılmasını sağlayan mevcut mekanizmaların daha etkili ve seri işlemesini temin etmek, ayrıca kolluk şikayetlerinde saydamlığı sağlamak sureti ile kolluk kuvveti erinin töhmet altında kalmasının önlenmesine yönelik olarak; kolluk görevlileri hakkında, başta insan hakkı ihlalleri olmak üzere belli ağırlıktaki eylemleri nedeniyle yapılan şikayetlerden dolayı yapılacak soruşturmaların, kolluk görevlilerinin hiyerarşisi dışındaki kişilerce yapılması için lazım gelen varsa hukuki eksikliklerin giderilmesi; hukuki eksiklik yok ise de idari teamüllerin oluşturulması gerektiği vurgulandı.

Raporda, "İstanbul şehrinin gerek nüfus yoğunluğu gerekse bu nüfusun kozmopolitliği düşünüldüğünde, polis sayısının son derece yetersiz olduğu, yetersiz olan bu sayının bir de çoğu zaman polislik gerektirmeyecek idari işlerde kullanıldığı da değerlendirildiğinde; İstanbul'daki polis sayısının arttırılmasının ve polisin İstanbul'da çalışmasının özendirilmesine yönelik tedbirlerin alınması, bu çerçevede özellikle polis memuru ve emniyet amiri kadrosuna kadar olan personel için İstanbul özel hizmet tazminatı uygulanmalıdır" denildi.