Küresel krizin ahlakı!

Hüseyin YAZICIOĞLU / INOVISER DANIŞMANLIK

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Dünyada yaşanan küresel kriz her ne kadar hızını kesmiş olsa da bütün ülkeleri ister istemez etkisine almış, yoluna derin izler bırakarak devam etmektedir.

Ülkeler, tek piyasa/tek pazar haline gelen küresel kapitalist arenada direnmek, hayatta kalmanın yollarını bir an önce bulmak ya da yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya gelmişlerdir.

Küresel kriz dünyada birçok taşı yerinden oynatmış, bir tarafta bugüne kadar dünyada etkin rol oynamış ekonomik, siyasi ve askeri aktörler krizden etkilenip güç kaybederken, diğer tarafta problemleri tespit etmeye ve çözüm yollarını bir an önce bulmaya çalışan yeni aktörler önümüzdeki yüzyıllarda dünyayı şekillendirme/yönlendirme önceliğini ellerine alma çabası içine girmişlerdir. Kıyasıya mücadele devam etmektedir.

İlginçtir, kriz sürecinde mağdur olan, iflas eden, yok olan şirketlerin yöneticileri ve çalışanlarında dolandırıcılık, hayali kâğıtlarla köpük, rantlar, suiistimaller, zimmete para geçirme, çok yüksek maaşlar, muhasebede kalem oyunları, fahiş primler vs. gibi etik/ahlak zafiyetleri ortaya çıkmış, yaşananlar yıkımın/çöküşün en büyük nedeni olmuştur. Söz konusu bu suiistimallerin şirketlerde CEO/genel müdürlerden, kariyer sahibi profesyonel yönetici ve çalışanlara kadar sirayet ettiği görülmüştür. Daha ilginç olan ise, krizin esas nedeni sayabileceğimiz bu nokta sürekli gözden kaçırılmakta, gündemden uzaklaştırılmaktadır.

Krizi yalnız ekonomik göstergeler ile izah etmeye çalışan uzmanların yanı sıra psikolog, psikiyatrisler ve toplum mühendislerinin de devreye girerek krizde etkin/tetikleyici rolü olup olmadığı konusunda iş ahlakını, dolayısı ile insanın içinde bulunduğu bunalımlı durumu acilen incelemeleri, araştırmaları gerekmektedir. 

Tabiidir ki insanın olduğu yerde zafiyet de söz konusu olacaktır. Ama esas sorgulanması, araştırılması gereken nokta, insanı bu sürece hızla iten, hastalıklı hale getiren sebeplerin araştırılması, bilinmesi gerekmektedir.

Bütün dünyada sürekli artan ahlaki bireysel ve toplumsal problemler krizin tetiklemesi ile patlamış, su yüzüne çıkmıştır. Şu bir gerçek ki, kokuşmuşluk ve çürümüşlük özellikle gelişmiş toplumlarda uzun yıllar var olan bir realite olarak bilinmesine rağmen, çıkarcı hesaplar ve enformasyon gücü ile gündeme getirilmemiş, zafiyet belirtisi olacağından dillendirilmemiştir. Dolayısı ile şirketlerdeki ahlaki sorunlar ile ortaya çıkan yolsuzluklar, toplumsal çöküşün doğal yansıması olmuştur. Kriz saklanmaya çalışılan büyük ayıbı ortaya çıkarmıştır.

O halde küresel krizin temel nedenini, insanlarda hızla artan ahlaki zafiyet ve çöküş olarak belirtirsek abartmış olmaz, eldeki verileri de değerlendirdiğimizde bilimsel, doğru ve gerçek bir tespit yapmış oluruz. Çünkü yaşananların merkezinde bulunan insanın sorunları/sıkıntıları hallolmadığı, sürdüğü müddetçe üzerine yapılacak binanın da sağlam olmayacağı aşikârdır.

Nasıl ki çürük binaları yapan insanların başına en ufak depremde büyük felaketler geliyorsa, bunalan, yalnızlaşan, ahlaken zafiyete uğrayan ve çöken insanla birlikte, hayat verdiği kurumlar olan borsa, finans merkezleri, bankalar, şirketler yerle bir olmuş, insanla birlikte çökmüştür. 

Tarihte uzun yıllar yaşamış medeniyetlerin çöküş ve yok oluş nedenleri incelendiğinde insanın yaşadığı ahlaki deformasyon ve bozulma en büyük sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde yaşanan krizin sebebi de ders alınmayan tarihin tekerrürü değil midir?

Yaşanan küresel krizin temel sebebi olan insanın dertlerini, problemlerini ideolojik ve menfaatçi yaklaşımdan uzak, ön yargısız doğru, sağlıklı değerlendirenler geleceğe sahip olacak, yeni medeniyetler inşa edeceklerdir. 

Ahlakın yitirilmesi ile küresel krizi yaşayan dünyamızda bunalımdan/krizden çıkmanın tek yolu; en büyük sermaye ve kaynağa, yani insani değerlere sahip olacak, ahlaklı, kimlikli, kişilikli insan yetiştirmeye yatırım olacaktır.