Küresel yatırım trendlerinde değişim ve özelleştirmenin kritiği
Dr. Mustafa YILDIRAN / Cumhuriyet Ü.İİBF
Küresel finans sistemindeki çalkantılar refah döneminin biterek, yeni bir dönemin başladığını göstermektedir. Yeni dönemde finansal gelişmeler büyük işletmelerin yatırım stratejilerinin değişimini de beraberinde getirecektir. Bu durumda ülkelerin yatırım stratejisi mecburi olarak gözden geçirilmelidir. Ülkelerin yaklaşık on yıldan beri sürekli olarak uluslararası yatırımlara (UY) her türlü kolaylığı sağladıkları yatırım iklimi şartları değişecektir. UY için yeni stratejiler ve zorluklar oluşacaktır.
Değişimin boyutlarının algılanması ve yeni dönemin yatırım ortamına uygun politik seçeneklerin oluşturulması Türkiye'de ekonomiyi mali dalgalanmalardan koruyabilecek yegane unsurdur. Yeni ekonomi politikasının temellerinin oluşturulması için öncelikle UY stratejilerinin yöneliminin belirlenmesi önemlidir.
Küresel yatırımlar için ilk değişim sektör seçiminin önceki dönemlerde daha öne çıkmasıdır. Dünyada petrol fiyatlarının uçuşu ve tarımdaki kıtlıklar dolayısıyla enerji ve tarım yatırımlarının gelecekteki getirilerindeki muhtemel büyüme eğilimi uluslararası yatırımların iki sektörde yoğunlaşacağı rahatlıkla tahmin edilebilir. Otomotiv, finansal aracılık, lojistik ve tekstil gibi alanlarda girdi fiyatlarındaki artış nedeniyle yatırımların önümüzdeki dönemde düşeceğini tahmin etmek kolaydır. Bunun ilk işaretleri borsa verilerinden derlenebilir. ABD ve diğer ülke borsalarında sayılan sektörlerde son on yılın en düşük değerleri ortaya çıkmaktadır. Dev şirketlerin hisse senetlerinin değerinde yüzde 50'den fazla değer düşüklüğü vardır.
Küresel yatırımlar için sonraki önemli değişiklik bölgesel tercihlerin enerji kaynaklarına yakın ve tarımsal kalkınma potansiyeli yüksek ülkelerde yoğunlaşacağı yönündedir. Son yıllarda Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yanında Rusya, İran, Ortadoğu ülkeleri, Afrika ülkeleri ve Brezilya gibi ülkelere sermaye akımı daha da yoğun olabilir. Doğu Avrupa ülkeleri ise son yıllarda yaşadığı yatırım bolluğunu kaybedebilir. Dolayısıyla Türkiye'nin batısında yatırım düşerken, doğuda petrol, gaz gibi enerji kazançlarından pay almak isteyenler arasında mücadele artacaktır. Çünkü petrol kaynaklı dış ticaret fazlalıkları yatırım yapmak isteyen işletmelerin iştahını körüklemeye devam edecektir.
UY için cazip trendler Türkiye açısından değerlendirildiğinde aksine bir gidişten söz edilebilir. Öncelikle Türkiye'nin yatırım çekme stratejisinin son yedi yıl içindeki hatalarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Türk yatırım stratejisinin ilk hatası, UY trendlerini gerektiği gibi takip etmemesidir. Türkiye 2001 krizinde yaşadığı bir panikle dünyada likidite bolluğunun zirvesindeyken, finansman kaynağı bulamamanın verdiği sıkıntıyla birlikte dizayn edilmiştir. Dolayısıyla o dönemde kriz sonrasında işletme değerlerinin en düşük olduğu dönemde yatırım politikası veya politikasızlığının temel parametreleri oluşturulmuştur. O dönemdeki yatırım stratejisinin en önemli değişkenlerinden birisi de, özelleştirme politikasıdır. Türkiye 2000'li yıllarda Petrol Ofisi, TÜPRAŞ ve PETKİM gibi enerji kurumlarını özelleştirdi. Yine bazı bölgelerdeki tarım işletmeleri uzun vadeli kiralandı. Aynı dönemde Rusya ise enerji kuruluşlarını devletin tekelinde toplayarak ekonomik ve stratejik amaçları için etkin bir araç olarak kullanmaya başladı. Bu durumda, Türkiye dünya yatırım trendlerinde öne çıkacak olan enerji alanındaki işletmelerini dünyada para bulmanın en kolay olduğu dönemde elden çıkararak, para kıtlığı ve enerji maliyetlerinin en yüksek olduğu dönemde enerjiye bağımlı bir ülke haline gelmiştir. Ayrıca işletmelerin kar marjı artmış ve işletme değerleri yükselmiştir. Örneğin TÜPRAŞ Fortune-500 içine giren en büyük Türk işletmesidir.
Türkiye'nin enerjide kaybettiği ekonomik değerler, yanlış dizayn edilmiş bir yatırım stratejisinin ürünüdür. Türkiye'nin yatırım politikasının yeni dönemdeki avantajı Ziraat ve Halk Bankası ve Şeker fabrikaları gibi kurumların elinde bulundurmasıdır. Küresel yatırım trendlerinden enerji kozunu elinden kaçıran Türkiye tarıma bağlı endüstrilerde daha dikkat etmek zorundadır. Çünkü tarımdaki büyüme ekonomik büyümenin sürekliliği için ne kadar gerekli olduğu 2008'in ilk çeyreğindeki büyüme verilerinden anlaşılmaktadır. 2001 sonrasında, Kemal Derviş tarafından trendlere aykırı olarak dizayn edilen yatırım ve ekonomi politikasının ayrıntılarında ciddi yanlışlar olmasına rağmen, ısrarla devam ettirilmesi ekonominin açmazlarından birisidir. Dolayısıyla yeni dönem de sektörel stratejik seçim yatırım trendlerinin değerlendirilmesi açısından önemli olacaktır. Türkiye enerji bölgesinde bir tarım ülkesi olarak geleceği parlak bir ekonomidir, dolayısıyla yatırım stratejisi geleceğe göre dizayn edilmelidir.