Merkez Bankası faizleri daha da düşürebilir

Büyükekşi, "Orta vadede bir 'Türkiye balonu' oluşmasından korkuyoruz. Türkiye'ye akan para varlık fiyatlarını ve Borsayı şişirecek" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL- Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Merkez Bankasının dün akşam aldığı 25 baz puanlık faiz indirimi için teşekkür ettiklerini, ancak bankanın faizleri daha da düşürebileceğini bildirdi. Orta vadede bir "Türkiye balonu" oluşmasından korktuklarını, dışarıdan kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye akan paranın varlık fiyatlarını, Borsayı şişireceğini ve nominal kurları daha da düşüreceğini iddia eden Büyükekşi, "En büyük tehlike budur. Dışarıdan gelecek finansmanın rekabet gücümüzü geriletmeyeceği bir mekanizma kurmamız lazım. Bunun üzerine bütün kurumların kafa yorması lazım. Merkez Bankası bizzat bizimle bu tartışmaya katılmak zorundadır" dedi.

Büyükekşi, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın katılımıyla İstanbul'da düzenlenen TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bu yılın ilk çeyreğinde ihracatın yüzde 6,3 arttığını, ikinci çeyrekte bunu yüzde 23,9'a çıkardıklarını, ancak üçüncü çeyrek itibariyle ihracatta sıkıntılı bir durumun ortaya çıktığını belirterek, Temmuz ayında ihracatın tek haneye gerilediğini, Ağustos'ta tekrar iki haneye çıktığını, ancak ikinci çeyreğin artış hızını yakalayamadıklarını anlattı.

Dış ticaret ve cari açık ile ilgili gelişmelere baktıklarında ciddi riskler gördüklerine dikkati çeken Büyükekşi, "İçerideki canlı talepten en büyük faydayı yurt dışındaki üreticiler görüyor. Biz yüksek cari açık vererek dışarıdaki istihdama destek oluyoruz. Oysa bizim içeride üretmeye, istihdam yaratmaya ve ihraç etmeye ihtiyacımız var" dedi.

"Daha büyük çığlık olabilir mi?"

Büyükekşi, ihracatın ithalata oranla daha az artmasında ve cari açığın çok hızlı yükselmesinin ardındaki temel nedenin mevcut paradigmanın oluşturduğu kur politikası olduğunu savunarak, "Biz durumu açık yüreklilikle paylaşmak istiyoruz. Derdimizi anlatmak istiyoruz. Anlaşılmak istiyoruz ve birlikte bir çözüm bulmak istiyoruz. Şimdi burada bizim dışımızda oluşan bir sermaye hareketi var. Yıldızı parlayan ülkelere müthiş bir sermaye girişi yaşanıyor. Kurlarını serbest piyasada dalgalanmaya bırakmış rejimlerde ve tabidir ki bizde de kur bunun sonucundan doğrudan etkileniyor" şeklinde konuştu.

Yılbaşından bu yana enflasyon ve nominal kurdaki gelişmeden dolayı TL'nin yüzde 10 değerlendiğine işaret eden Büyükekşi, şöyle devam etti:

"Bu bir sonuç. Bu sonucu dengelemek için maliyetlerde yüzde 10'luk iyileştirme yapmak mümkün değil. Kaldı ki bazı sektörlerimizde işçiliğin tüm maliyet içindeki payı yüzde 10 bile değil. Durduk yerde, çok hızlı bir şekilde rekabet gücü kaybediyoruz. Biz bu durumdan etkileniyoruz. Canımız yanıyor. 'Yapacak bir şey yok, ülke kabuk değiştiriyor, sizlerin bir kısmı da bitecek' denirse biz üzülürüz. Biz Türk ihracatçıları, Türkiye'deki rekabetçiliğimizi kaybedince başta tekstil ve konfeksiyon olmak üzere yatırımlarımızı Mısır veya başka yerlerde yaparak ayakta kalırız ama ülkemiz kaybeder. İhracatçımızın yüzde 72'si 'en büyük sorunum kur' diyor ve 'bu sebepten fiyat veremiyorum' diyor. Bundan daha büyük bir çığlık olabilir mi? Bu çağrıyı nasıl karşılayacağız ve çözüm bulacağız? Temel sorunumuz budur. Dalgalı kur uygulanmasına rağmen güçlü döviz girişleri ulusal paranın sürekli değerlenmesine yol açıyor. Bu da sert ve maliyetli düzeltme gereği ortaya çıkarıyor.

Dünya yavaşladı. Yavaşlıyor. Para kazanacak bakir ülke ve sektör arayışları hız kazandı. Sermaye, yani kapitalist sistem Türkiye'den para kazanmak istiyor. Bu çarkın devam etmesinin en önemli aracı döviz kuru... Peki en büyük dayağı kim yiyor? Türk sanayicisi ve ihracatçısı yiyor. Türkiye yükselen ülke... Döviz girişleri artacak. Merkez Bankası döviz girişini en iyi gören kurum... Bu girişleri sterilize etmesi gerekiyor.

2010'da tarihi döviz girişleri görüyoruz. Ülkeye toplam 24,7 milyar dolar döviz girişi var. Aynı dönemde döviz alım ihaleleri ile alınan tutar 5,7 milyar dolar, döviz girişlerinin yüzde 23'ü... Peki Merkez Bankası bu dönemde döviz rezervlerini ne kadar artırmış. Sadece 985 milyon dolar... Oran olarak döviz girişlerinin yüzde 3,8'i... Biz bu oranın çok düşük olduğunu düşünüyoruz. Merkez Bankası döviz alıyor, ama bunları Hazineye kullandırdığı için rezerv biriktiremiyor. Merkez Bankası, ülkeye döviz girişlerinin daha fazlasını sterilize edebilir ve döviz rezervlerini daha fazla artırabilir. Döviz alımlarının miktarı artırılarak daha etkin döviz sterilizasyonu yoluna gidilebilir. Bir şeyi çok net ifade edeyim; Türkiye'nin cari açığı yılın ilk 7 ayında 24,2 milyar dolar. Yıl sonunda 40-42 milyar dolar olacak. Türkiye bu cari açığı rahatça taşır. Belki 2016-2017'ye kadar Türkiye cari açığı taşıyabilir. Çünkü Türkiye'ye para girmeye devam edecek. Varlık fiyatları artacak. Şirket değerleri artacak. Bu politikanın devamı bizi İspanya yapar, Yunanistan yapar. Sektörel örnek verelim; otomotiv sektörü düşük kurdan en çok şikayet eden sektörümüz... Geldiğimiz nokta şu; Almanya ile rekabet edemiyoruz. Yerli girdi üreten yan sanayi rekabet edemiyor, üretimini durduruyor. Ana sanayiye fren balata sistemleri artık Almanya'dan gelmeye başladı. Çünkü Türkiye'de üretilenler artık pahalı. Avro düştüğü için Almanya avantaj elde ediyor."

Mehmet Büyükekşi, zararına ihracat yapmak ve Türkiye'nin cari açık vermesini istemediklerini ifade etti.

Balon riski

2001'de dolar kurunun 1,45 ve brüt asgari ücretin 205 lira, 1.000 dolar ile de 7 işçi çalıştırmanın mümkün olduğunu belirten Büyükekşi, "2010'a geliyoruz. Dolar kuru 1,50, brüt asgari ücret 856 TL. Şimdi 1.000 dolar ile 1,7 işçi ancak çalıştırılabiliyor. 9 yılda işçilik maliyetleri yüzde 311 artmış. Aynı dönemde enflasyon yüzde 151 artmış. Dolar ne kadar artmış? Hiç... Tablo bu... Gerçeklik bu... Buyurun işin içinden hep beraber çıkalım...  Merkez Bankasının gelişen şartlar karşısında aktif davranması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Türkiye'ye ciddi sermaye girişlerinin beklendiği bir dönemdeyiz. Merkez Bankasının kurlarla ilgili pozisyonunu açıklamasını bekliyoruz" diye konuştu.

Orta vadede bir "Türkiye balonu" oluşmasından korktuklarını, dışarıdan kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye akan paranın varlık fiyatlarını, Borsayı şişireceğini ve nominal kurları daha da düşüreceğini iddia eden Büyükekşi, "En büyük tehlike budur. Dışarıdan gelecek finansmanın rekabet gücümüzü geriletmeyeceği bir mekanizma kurmamız lazım. Bunun üzerine bütün kurumların kafa yorması lazım. Merkez Bankası bizzat bizimle bu tartışmaya katılmak zorundadır" dedi.

Merkez Bankasının rezervlerini artırabileceğini, bunun IMF dahil herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu savunan Büyükekşi, Merkez Bankası rezervlerinin 75 milyar dolardan 100 milyar dolara veya gerekiyorsa daha yüksek bir düzeye çıkarılmasının mümkün olduğunu, Japonya'nın 2 gün önce yaptığı gibi, Merkez Bankasının gerektiğinde ciddi alımlarla kura müdahale etmesi gerektiğini söyledi.

TİM Başkanı Büyükekşi, referandum sonrası oluşan iyimserlik havasının faizlere anında yansıtılması gerektiğini düşündüklerini ifade ederek, "Merkez Bankasının dün akşam aldığı 25 baz puanlık faiz indirimi için teşekkür ediyoruz. Ancak Merkez Bankası faizleri daha da düşürebilir. Biz 2011 Mart'ına kadar kademeli olarak 1,25 puanlık bir düşüşün risk oluşturmayacağını düşünüyoruz. Daha sonra da tıpkı ABD, İsrail ve Avrupa merkez bankaları gibi çok daha düşük bir faiz seviyesini hedefleyebilir" şeklinde konuştu.

Merkez Bankasının ihracatçı ve sanayici ile daha yakın bir ilişki kurması gerektiğini, danışma mekanizmaları geliştirebileceğini düşündüklerini kaydeden Büyükekşi, "Bunun için istişare konseyi benzeri bir yapı kurulmalıdır. Para Politikası Kurulundan bir gün önce Merkez Bankası ihracatçıları, sanayicileri, üreticileri dinleyebilir. Onların hazırladıkları raporlardan yararlanabilir. Böylece reel sektörün nabzını daha iyi tutmuş olur" dedi.

TİM olarak, döviz istikrar fonu kurulmasını talep ettiklerini belirten Büyükekşi, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Biz Merkez Bankasına 'nasıl daha iyi Merkez Bankacılık yapılır' diye öneri getirmiyoruz. Biz 'gelin mevcut paradigmayı tartışamıyorsak hiç değilse acı yan etkilerini tartışalım ve yol bulmaya çalışalım' diyoruz. Bizim sesimiz artık bir çığlık... Bizim ciddi bir sorunumuz var. Bunun çözümü büyük oranda sizde... Siz de bizim bu hayati sorunumuzu çözecek tedbirleri alın. Bizim ve ülkenin bu en temel sorununa bir çözüm bulunamazsa Merkez Bankasının amaçları ile ilgili çok ciddi bir tartışma olacaktır."

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir