“Orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye düşük gelire sürükleniyor”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, izlenen ekonomi politikaları nedeniyle orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye’nin hızla düşük gelire doğru sürüklendiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ankara-002.jpg

MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, izlenen ekonomi politikalar sayesinde orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye’nin hızla düşük gelire doğru sürüklendiğini söyledi. “Pararlel yapı ve PKK’nın kandırdığı AKP, milleti kandıracağını sanıyor” diyen Ayhan, Türkiye ekonomisinin yaklaşan keskin virajı alamayabileceği uyarısında bulundu. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Ayhan, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı. 

►Türkiye bugünlerde çok zor bir süreçten geçiyor, mevcut durumu MHP olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bugün ülkemiz gerçekten güç durumda, Türkiye’nin toplumsal huzuru kalmamış, bütünlüğü de tehlikeye girmiş, AKP bu konuda idrak yoksunluğu ve çaresizlik içinde olayın vehametinin ya farkında değil ya da kabullenmiş durumda. PKK’nın hakimiyet alanı genişlemiş, isyan başlatmış, kurtarılmış bölge ve şehirler ihdas etmiş, sözde kantonlar oluşturma cesaretini sergiliyorlar, AKP çözüm sürecinin adeta bir devamı olarak bölücü örgütün uzantıları olarak nitelediklerini hükümete taşımış aynı masanın etrafında bir kez daha buluşmuştur. 

►Siyasi istikrar olmadığı için olayların tırmandığı yorumları yapılıyor. Bu kapsamda MHP de koalisyona yanaşmamakla suçlanıyor? 

Koalisyonun kurulamamasının sorumluluğunu algı yöntemiyle başkalarına yüklemek isteyen AKP ve Cumhurbaşkanı bu yaklaşımlarının toplum tarafından kabullenilmediğini görmüşlerdir. Ayrıca sayın Arınç’ın ifadelerindan koalisyonun kim tarafından ve nasıl engellendiği anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti daha büyük badireleri atlatmıştır. Bu birikime de sahiptir. Bu seçimlerde bölünmez bütünlüğümüz korunması için milletimiz “ülkenin geleceğine oy verecek” AKP ve PKK’nın tasfiyesini sağlayacaktır. 

►1 Kasım seçimlerinde partinizi hangi noktada görüyorsunuz? 

Bu seçimler için milletimizin MHP’ye teveccühü yüksek seviyede olmuştur. Adaylık için başvuru süresinin çok kısıtlı olmasına rağmen, MHP’ye 7 Haziran seçimlerinde yapılan başvurunun üzerinde adaylık başvurusu yapılmıştır. 

MHP'nin bir gün öncesinden kamuoyuna ilan ettiği aday listesi hertürlü kirli ve şahsi beka hesapları, politik menfaat beklentilerinin ötesinde, şefafl ık, liyakat ve millete hizmet presibi gözetilerek hazırlanmış ve büyük bir özgüven içerisinde YSK’ya “Orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye düşük gelire sürükleniyor” teslim edilmeden 12 saat önce aziz milletimize duyurulmuştur. Genç ve bayan adaylarımız 1 Kasım seçimleri aday listesine damgasını vurmuştur. Pek çok ilde adaylarımız arasında bayrak değişimi yaşanmıştır. Bu durum partimize dinamizm ve yeni bir heyecan aşılamıştır. 

“HER ŞEYİN ÖNÜNE MİLLİ YAZMA AKP’Yİ MİLLİ YAPMAZ” 

►AK Parti kongresinin ardından başlayan yeniden milli ekonomiye dönüş tartımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Önce paralel yapı, sonra terör örgütü, herkesin kolayca kandırdığı AKP, milleti de kolayca kandırabileceği yanılgısı içindedir. 

AKP, miliyetçi seçmene şirin görünmek için bu kez de ekonominin önüne milli sözcüğü getirme gayreti içine girmiştir. Ne var ki, herşeyin önüne milli yazma gayreti AKP’yi milli parti yapmaya yetmez. AKP seçmeni kandırmaktan vazgeçmeli, çağdışı önerilerle Türkiye’nin gündemini meşgul etmemeli. MHP’nin 1999 yılında oluşturduğu 2023 hedefl erini, projelerini etik olmayan yollardan sahiplenen AKP, 57. Cumhuriyet Hükümeti'nin politika ve hedefl erini 2003 yılından itibaren AK Parti projesi olarak pazarlamaya çalışmış, ne yazık ki bunların içini boşaltıp, sadece siyaset ve populizm malzemesi olarak kullanmış, 13 yıllık iktidarı neticesinde tüm fırsatları heba ederek, 2023 hedefl erine ulaşılmasını engellemiştir. 

AKP Türkiye’yi küresel güç yapma hedefinden vaz geçtiğinin, saltanatı, yağmayı, daim kılacak, Türkiye ekonomisini eşit rekabet, adalet ve hukuktan koparacak, yerli ve yabancı sermayeyi sindirecek, yandaş ve kirli ekonomik ağlarını güçlendirecek, gerektiğinde de ekonomiye döşenen mayınlarla ekonomiyi müdahale ve tehdit altında tutacak bir ekonomik istibdat rejimi arzulamaktadır. 

Ekonomideki enkazın boyutu her geçen gün daha net ortaya çıkmaktadır. Bu enkazın faturasını milletimiz değil AKP ödemelidir. AKP’nin sözde çıpaları bu gidişat içinde gerekli tedbirleri alacak vizyonu ortaya koyamamıştır. Sarayın vesayeti altında idare-i maslahat yapılmıştır. Şimdi de ekonominin sözde çıpası olarak pazarlanmaya çalışılmaktadır. Halbuki sarayın yeni gözdeleri ve bazı yandaş yazarların da itiraf ettiği üzere, şahıslara olduklarının üzerinde vehim atfetmekle ekonominin sorunları çözülemez. 

Bugün mali disiplin diye görünen aslında AKP dönemine vatandaşın sırtına yüklenen dolaylı vergi yükü, kamu kaynaklarının özelleştirmeler ile yandan şirketler edevri ve türlü mali piyasa düzenlemeleri gölge kamu ekonomisi uygulamalarıyla yaratılan bir ilizyondur. 

►Hükümet tarafına baktığımızda göstergelerin çok iyi olmasından behsediliyor….

Muhalefeti krizden beslenmekle suçlayanlar, bizzat müsebbibi oldukları ekonomik ve siyasi krizi örtmek için, 7 Haziran'dan bu yana yarattıkları kaostan beslenmeye çalışmışlardır. Ekonomi konusunda da her bakan ayrı telden çalmaktadır. 
Ekonomiye güven verecek yeni bir referanslara ihtiyaç vardır. Bunlar, mali disiplin, siyasi uzlaşma, şeffaf, etkin ve etik devlet yönetimi, öngörülebilir hedefler, büyüme ve yatırım hamlesi olmalıdır. 

Bir önceki OVP’de belirlenen 2.29 ortalama dolar kuru üzerinden yapılan tüm hesaplar ve makro hedefler şu an kadük durumdadır. Büyüme değil harcama artiyor, ekonomi iç taleple ayakta kalmaya çalışıyor. Büyüme yavaşliyor, ihracat düşüyor, cari açık azalmıyor, işsizlik artiyor II. çeyrekteki kamu harcamalarındaki artış Cumhurbaşkanı'nın yaptığı temel atma ve açılış törenlerine ve Güneydoğu’daki belediyelerin hendek kazma operasyonlarından mı kaynaklanmaktadır? 

Son bir yılda GSYH 800 milyar dolardan, 770 milyar dolara gerilemiştir. Böylece kişi başına gelir 10 bin 390 dolardan, 9 bin 900 dolara düşmüştür. Dolar bazında GSYH düşerken döviz açığı da, demokrasi açığı da artmaktadır. AKP idaresinde orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye, hızla düşük gelir ligine sürüklenmeye başlamıştır

'Krize karşı tedbir alınmıyor'

Bağıra bağıra gelen krize karşı hiçbir tedbir almayan hükümetin ve yandaş iş aleminin cezasını ve yükünü vergi mükellefl erinin vatandaşların üzerine yüklemekten bahsediyorlar. AKP ekonomi yönetimi makroekonomik yapıyı tahrip etmiş, manipülasyonlarla ekonomiyi kendi dinamiklerinden uzaklaştırmış, fırsat eşitliğini ve kaynak dağılımını bozmuş, makroekonomide parametreleri etkisiz hale getirmiş, manipüle etmiştir. Daha çok spekülatif yatırımlara yönelen yandaş ve havuz sermayesi tarafından kamu kaynakları yoğun bir şekilde kullanılırken, bu imkandan mahrum bırakılan üretken reel kesim yoğunlukla döviz borcu içine sürüklenmiştir. En önemli mayınlardan birisi fazilerdir. AKP döneminde faiz manipüle edilmektedir. Hükümet enfl asyonu artıran faizi düşük tutan bir para politikası yürütmüştür. MB kur ve faizde etkili önlemler almaktan kaçınmıştır. AKP’nin Merkez Bankasını bir tek dövmediği kalmıştır. Enerji Piyasasındaki yandaş hakimiyeti ekonomiye döşenmiş diğer bir mayındır. AKP şalteri indirmeye muktedir olduğunu hissettirmektedir. Yandaş firmalar elektrik üretim ve dağıtımında kritik rol üstlenmektedir. Elektrik üretiminde (HES-termik santral) AKP yönetimi üretim ve dağıtımı istediği gibi değiştirebilme yeteneğine sahiptir.

İŞ ALEMİNE KORKU SALIYORLAR

AKP’nin kurucu ilkelere geri dönüş ve fabrika ayarlarına yönelme eğilimini her fırsatta dile getirmesi partinin bu gün geldiği noktaya işaret etmektedir. Siyasi ahlak ve etikten, adaletten nasıl uzaklaşıldığının, yolsuzluklar, kirli iktisadi bağlantılar ve kayırmacılık batağına düşüldüğünün adeta itirafıdır. Esasen AKP’nin miadı dolmuştur. İş alemine korku salması da bundandır. AKP’nin kuruluş aşamasındaki imalat hatası nedeniyle, kendilerinin istediği gibi fabrika ayarlarına dönmesi mümkün değildir. Maalesef milletimiz tarafından tedavülden kaldırılacak ve piyasadan toplatılacaktır.

EKONOMİ YAKLAŞAN KESKİN VİRAJI ALAMAYABİLİR

Dış açığın, kredi büyümesinin, yabancı tasarruflarla yerli tasarrufların, spekülatif yatırımlarla, üretken yatırımların, iç tasarruflarla dış tasarrufların dengelenmesi gerekiyor.Bunun için yeni tedbirlere ihtiyaç var. Halihazırda küresel likidite gelişmelerinin negatif etkileriyle, küresel düzeydeki düşük emtia ve petrol fi yatlamasının pozitif yanlarının dengelenmesi zorunluluğu mevcut. Türkiye ekonomisi yaklaşmakta olan keskin virajı alırken hane halkı ve KOBİ'ler bankacılık kesiminin dayanıklılığı, kamu kesiminin ise etkinlik ve tarafsızlığı ciddi soru işreti. 7 Haziran’da ortaya çıkan tabloyu doğru okuyamamanın ve ülkeyi tekrar bir erken seçime götürmenin iş alemine ve vatandaşlara önemli bir maliyeti var. Türkiye 2015 yılını kaybetti. 2016 yılı çok daha zor olacak. Dünya ekonomisi gelişme yolundaki ülkeler kaynaklı bir kriz ortamının eşiğine geldi. Gelişmekte olan ülkelerin ve dolayısıyla ülkemizin bu defa karşılaşabileceği şoku yapısal ve kalıcı bir büyüme krizi olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Son 15 yıllık dönemde ekonomi yönetiminde benimsenen politikalar sürdürülebilir olmaktan oldukça uzak. Kırılganlığın çözümü yerine, sorunun daha da derinleşmesine neden olan (para) politikaların(ın) izlenmiş olması, içerisinde olduğumuz durumun en önemli nedenlerinden. Son 2 yıldır sürekli ekonomideki kırılganlıklara işaret edenler ‘kara tablo çiziyorlar’ diye karalanırken, hatta ‘hainlikle’ suçlanırlarken, o sıralarda bir kesim iktidara ‘güzelleme’yapmakla meşguldü. “Faiz düşsün kur yükselsin” diyenler, şimdi 2.7TL’den dolar talep etmeye başladılar. Bu nedenle Türkiye'de makroekonomik çerçevenin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir