Ortadoğu’da lojistiği yönetmek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KONUK YAZAR / Vittorio Zagaia Galata Lojistik

Ortadoğu ülkeleri ile olan toplam ticaret hacmimiz son 10 yılda 6 kat artarak 2011’de 35 milyar doları buldu. En fazla ticaret yaptığımız ilk iki ülke ise 16 milyar dolar ile İran ve  8.5 milyar dolar ile Irak. 2011’de bölgedeki 10 ülkeye yapılan ihracat yükselirken 7 ülkeye olan ticaretimizde dramatik olmayan düşüşler yaşanmıştır ancak Suriye ile olan  ticaretimiz yaşanan sıkıntıların getirisi ile ihracatta ve ithalatta haliyle ciddi bir düşüş kaydetti. Fakat Yakın ve Orta Doğu dış ticaret miktarı yılın ilk yarısında 32 milyar dolara yaklaştı. İran ve Irak’a yapılan ihracat 11 milyar dolara ulaştı.

Suriye, Ankara için ekonomik açıdan Ortadoğu’ya açılan bir kapı konumundaydı. Dolayısıyla Suriye’deki iç savaş, yalnızca siyasi değil, ekonomik ve ticari ilişkileri de durdurma noktasına getirdi. Zira Suriye, diğer Ortadoğu ülkelerine geçiş özelliğine sahip konumda. Kapıların kapanmış olmasına alternatif devreye giren Mersin-İskenderiye ro-ro hattı ile alternatif yollarla Arap yarımadasına girmek suretiyle aşılmaya çalışılmaktadır. İki hafta önce de İskenderun’dan Süveyş Kanalı yoluyla Suudi Arabistan’a düzenli ro-pax seferler başladı.

Türk ihracatı için önemini her geçen gün artıran ve bir pazar haline gelen Ortadoğu’da gelişen ticari ilişkiler üzerinde tehlikeler belirmesi nedeniyle ihracatçı yeni pazar arayışına başladı ve zaten bu sebeptendir ki rota Afrika ülkelerine çevrildi. 5 Temmuz 2012 tarihli Perşembe Rotası’nda yayımlanan yazımda Türk lojistik sektörünün Afrika pazarında lojistik altyapısının kurulması için rol üstlenmesi gerektiğinden bahsetmiştim. Türk lojistikçilerin bölgede kilit bir rol oynayabileceğini, Dünya Gazetesi’nin de manşete taşıdığı bir haber açıkça ortaya koyuyor. Avrupalı çimentocular, Afrika pazarında Türk çimentocuların ciddi rakibi olmaya başladı. Avrupalı firmalar Afrika’ya gümrüksüz mal satabildikleri için bir adım Türklerin önüne geçmiş durumdalar. Türk çimentocuların rekabet gücünü azaltan bir diğer unsur ise Avrupalı ihracatçının Afrika’ya doğru bir lojistik süreciyle ve erken ulaşması. Aynı durum Ortadoğu pazarı için de geçerli. Enerji şirketlerinin bölgeye yönelik yeni yatırım planlarını açıklaması, 2012 yılında özellikle bu alana dönük yatırımlar için şantiye kurulumu, alt yapı çalışmalarının önemli iş fırsatları yaratıyor. DEİK’in öngörülerine göre bu sayede 1 milyar dolarlık bir fırsat yaratılmış olacak. Fakat Türk müteahhitlerin hakim olduğu bölgede artık Avrupalı firmalar da boy göstermeye başladı. Türkiye hem karayolu hem denizyoluyla Ortadoğu ülkelerine ulaşmak için avantajlı konumda. Önemli olan lojistik sürecini doğru yönetmek.

İhracatçı kimliğini savunan bir ülke olarak Türkiye’nin bu ülkelerden ithalat ile ilgili çok yoğun bir imkanı olmamasından dolayı sektörümüz nakliyeci kimliğinden sıyrılıp organizatör kimliğini yani forwarder kimliğini kuvvetlendirmesi kaçınılmazdır. Yerel anlaşmalar ve akabinde kurulacak aktarma noktaları sayesinde lokal firmalarla yapılacak işbirlikleri ve gidilen ülkeyi aktarma merkezi olarak kullanıp sınır ülkelere dağıtım sistemini geliştirmemiz gerekmektedir. Hatta  bizlerin uluslararası nakliye organizasyonundaki know-howumuzu oraya aktararak oradaki sektörün gelişimine ön ayak olmamız Türk ihracatçısının ciddi anlamda önünü açacaktır.

Bu açılım, bizlere de sektörümüzde sadece fiyat rekabeti yaşanan tradisyonel ülkelerden çıkıp daha karlı pazarlar yaratmamızı sağlayacaktır.