Özel okullardan hizmet satın alınacak mı, nelere dikkat edilmeli?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Aytuğ ŞAŞMAZ / Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "dershanelerin 2013-2014'te kaldırılacağına" yönelik açıklamasının dikkat çekici öğelerinden biri, "özel okullardan hizmet satın alınma politikası"na ilişkindi. Erdoğan, dershanelerin kaldırılması durumunda bu özel öğretim kurumlarının özel okula dönüşebileceğini ve çocukların kamu kaynaklarıyla özel okullarda okutulabileceğini belirtti. Anlaşılıyor ki Hükümet, bu iki politika aracını birlikte kurguluyor. Ancak özel okullardan hizmet satın alınması, çok farklı boyutlarıyla tartışılması gereken kapsamlı bir politika seçeneği. Bu yazıda, OECD tarafından geçtiğimiz aylarda yayımlanmış bir raporda sunulan bulgularla "özel okullardan hizmet satın alınması" politikasının okullar arası eşitsizliğe olası etkilerini tartışacağız.
Nisan ayında yayımlanan ve "Public and Private Schools: How Management and Funding Relate to Their Socio-Economic Profile" başlığını taşıyan rapor, özel okullardan hizmet satın alınması politikasının sonuçlarıyla çok açık analizler içeriyor.  PISA testleri sırasında okul müdürlerine uygulanan anketleri temel veri kaynağı olarak kullanan OECD raporu, "devlet okulu" ve "özel okul" kavramlarını yönetim ve finansman boyutlarında ayrıştırıyor. Buna göre, bir okul yönetim açısından "özel" olsa da (diğer bir deyişle özel kurum ve kişilerce yönetilse de), finansman açısından bir "devlet okulu" olabilir (diğer bir deyişle giderlerini kamu kaynaklarından sağlanan gelirlerle karşılayabilir). Özel okullardan hizmet satın alımı politikası uygulamasının doğal sonucu olarak "kamu kaynaklarıyla finanse edilen özel okullar" ortaya çıkar. Temel sorun ise özel okullarla devlet okulları arasındaki sosyoekonomik statü farkının boyutu ve bu farkın hizmet satın alınması politikası sonucu azalıp azalmayacağıdır.

  Yönetim
 Kamu Özel
Finansman Kamu "Devlet okulları"
Türkiye'deki okullar genel olarak bu kategoride değerlendirilmektedir. Ancak Okul-Aile Birlikleri yoluyla sağlanan bağışlar okulların giderlerinin önemli bir bölümünü karşılamaktadır. "Kamu kaynağıyla finanse edilen özel okullar"
"Özel okullardan hizmet satın alınması" politikasının yaygın biçimde uygulanmasıyla oluşan okul türleri. Türkiye'de henüz böyle bir okul yoktur. Ancak engelli öğrencilerin yararlandığı Özel Eğitim ve Rehberlik Merkezleri bu kategoride değerlendirilebilir.
 Özel Devlet tarafından yönetilen ancak finansmanı özel kurumlar tarafından sağlanan bir okul türü, genel olarak gelişmiş dünyada bulunmamaktadır. Ancak Türkiye'de özellikle ilköğretimde devlet okullarının giderlerinin sağlanmasında, ailelerden toplanan bağışlar önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle Türkiye'deki devlet okullarının bazıları kısmen bu kategoride sayılabilir. "Özel okullar"
Özel kuruluşlarca yönetilen ve gelirlerini hanehalklarının ödediği ücretlerle karşılayan okullar.

Hemen belirtmeli ki, henüz Türkiye'de böyle bir uygulama yok. Özel okullardan hizmet satın alınması 2003 ve 2008'de AK Partili bakanlar tarafından dile getirilmiş, ancak uygulamaya sokulması yönündeki yasal adımlar tamamlanamamıştı. Bu nedenle Türkiye'de "kamu kaynaklarıyla finanse edilen özel okullar" henüz yok. Ancak OECD raporu, Türkiye'de tam tersi ve eğitim politikaları açısından ilginç bir fenomenin var olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor. Rapora göre Türkiye'deki öğrencilerin % 99'u devlet tarafından yönetilen okullarda okuyor, ancak okulların gelirlerinin %40'ı devlet dışı kaynaklardan geliyor. Yani Türkiye'de "kamu kaynaklarıyla finanse edilen özel okullar" yerine "önemli ölçüde özel kaynaklarla finanse edilen kamu okulları" bulunuyor. Bu bulgu, okulların finansmanında Okul-Aile Birlikleri yoluyla ailelerden toplanan ücretlerin ve bağışçılardan sağlanan ayni ve nakdi katkıların ne kadar önemli bir hale geldiğini gözler önüne seriyor. Kamu okullarının özel kaynaklarla finanse ediliyor olması, okulların eşit kaynaklara sahip olması ve öğrencilere fırsat eşitliği sunulması açısından halihazırda birçok problem yaratıyor. Türkiye, bunun üzerine özel okulların kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi politikasına hazırlanıyor.
Özel okulların eğitim sistemleri için ne tür etkiler yarattığı uzun süredir tartışılıyor. Olası olumsuz etkilerden biri, devlet okullarıyla özel okullar arasında sosyoekonomik kökene dayalı bir ayrışma oluşması. Ancak, özel okulların birçok avantajının (ailelerin taleplerine daha kolay yanıt verilmesi, öğretim yöntemlerinin ve programlarının çocukların gereksinimlerine daha kolay uyarlanmasıÖ) olabileceği de belirtiliyor. OECD raporunda, özel okullardan hizmet satın alınmasının belirtilen olumsuz etkinin ortadan kalkmasında yararlı olup olmayacağı tartışılıyor.

Devlet, özel okul ücretinin ne kadarını karşılayabilecek?
Öncelikle OECD raporunun özel okullarla devlet okulları arasında sosyoekonomik kökene dayalı bir ayrışma olduğunu gösterdiğini belirtmek gerek. Özellikle Brezilya, Meksika, Arjantin, Polonya, Yunanistan, ABD, Şili gibi ülkelerde özel okullara giden çocukların sosyoekonomik köken göstergesiyle devlet okuluna giden çocukların göstergesi arasında ciddi farklar var. (Türkiye'deki özel okul yüzdesi çok düşük olduğu için, bu ayrışma göstergesi Türkiye için hesaplanamamış.) Özel okullara kamu kaynağı sağlanmasının bu ayrışmayı azaltabileceği de OECD raporundaki bulgular arasında: Özel kuruluşlarca yönetilen okulların gelirleri içinde kamu kaynakları arttıkça, özel okullarla devlet okulları arasındaki sosyoekonomik köken farkının azaldığı bulgulanmış.
Bu sonuçlarla, Başbakan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından önerilen politikanın, yani çocuğunu özel okullara göndermek isteyen veliler için özel okul ücretinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması politikasının, sosyoekonomik ayrışma olasılığını azaltacağı söylenebilir. Ancak, bu noktada ayrışma olgusunun ancak bir kısmının devletin sağladığı kaynaklarla açıklanabildiğini ve ayrışmanın olmaması için devletin özel okul ücretlerinin çok büyük bir kısmını karşılaması gerektiğini belirtmek gerekiyor. Türkiye'de merkezi yönetim, Eğitim İzleme Raporu hesaplarına göre 2010 yılında ilköğretimde öğrenci başına yılda 1.500-1.700 TL harcadı. Diğer yandan, TÜİK rakamlarıyla en ucuz özel okul ücretlerinin 8.000-10.000 civarında olduğunu biliyoruz. Bu, devletin özel okul ücretlerinin en fazla % 20 civarını karşılayabileceğini gösteriyor. Bu durumda, alt sosyoekonomik sınıflara mensup çocukların özel okullara gitme şansı artmayacağından, özel okullarla devlet okulları arasındaki sosyoekonomik ayrışma olasılığı da azalmayacaktır. Diğer bir deyişle, Türkiye'nin durumu özel okullara kamu kaynağı sağlansa da ayrışmanın azaltılamadığı Yeni Zelanda, Birleşik Krallık (İngiltere), ABD ve Yunanistan gibi ülkelerin durumuna benzeyecektir (bkz. aşağıdaki grafik).

Hangi çocuklar bu politikadan yararlanabilecek?
OECD raporu, özel okullardan hizmet satın alma ya da özel okul ücretlerini (kısmen) karşılama politikalarının hangi durumlarda sosyoekonomik kökene göre ayrışmayı azaltacağı konusunda çok önemli bir ipucu daha barındırıyor. Ülkeler arası karşılaştırmalara göre, hizmet satın alma politikaları tüm çocuklar için uygulanırsa, özel okullarla devlet okulları arasındaki ayrışma artıyor. Bunun nedeni, büyük olasılıkla, tüm çocuklar için uygulandığında politikadan aileleri eğitimleriyle daha ilgili üst sosyoekonomik köken çocuklarının yararlanma olasılığının artması. Ancak devlet, yalnızca dezavantajlı durumdaki çocukların ücretlerini karşılarsa, özel okullarla devlet okulları arasındaki ayrışma, halen var olmakla birlikte, yarıya inecek ölçüde azalıyor. Bu durum, eğer bir hizmet satın alımı politikası gerçekleştirilecekse, bunun yalnızca dezavantajlı ailelerden gelen çocuklar için uygulanması gerektiğini gösteriyor. Daha eşitlikçi bir eğitim sistemi için ve bu uygulamanın aynı zamanda devlet okullarının yükünü paylaşması için, bu bulgular çerçevesinde tasarlanması şart.
OECD raporu, özel okullarla devlet okulları arasında sosyoekonomik kökene dayalı bir ayrışmanın eşitsizliklerin halihazırda yoğun olduğu bir ülkede neredeyse kaçınılmaz olduğu yönünde çok kuvvetli bulgular barındırıyor. Bu nedenle, özel okullardan kamu kaynaklarıyla hizmet satın alınmasını savunmak çok zor. Uygulamaya geçirilecekse bile, bu politikanın bilimsel bulgular temelinde, sosyoekonomik ayrışma riskini en aza indirecek şekilde ve dezavantajlı durumdaki çocukları önceliklendirerek tasarlanması ve uygulanması gerekiyor. Diğer bir deyişle, özel okullardan hizmet satın alınması politikasını, dershanelerle değil, çocuklarla ve eğitim sisteminin geleceğiyle bağlantılandırarak tartışmalıyız. Eğitim sistemi üzerinde ciddi baskı oluşturan sınav sistemlerinin belirleyiciliğinin azalabilmesi için ise kalite farklarını ortadan kaldırmayı hedefleyen uzun vadeli planlama, tek asli çözüm.
-----------
1) Rapora http://www.oecd.org/dataoecd/4/15/50110750.pdf adresinden erişilebilir.
2) 2008 yılındaki girişimle ilgili yazdığım ve Radikal İki'de yayımlanan değerlendirmeye http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=905162&CategoryID=42 adresinden erişilebilir.
3) Benzer bulgulara, MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, UNICEF Türkiye ve ERG işbirliğiyle gerçekleşen "İlköğretim Kurumlarının Mali Yönetimi" araştırmasında da ulaşıldı. Bu araştırma yakında yayımlanacak.