"Kriz varsa çare de var" seferberliği ülkemiz için bir milat olabilir

Ufuk Gergerlioğlu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Esnaf ve küçük işletmelerimizin problemlerini, sıkıntılarını ve önerilerini aylardır DÜNYA Gazetesi aracılığıyla kamuoyuna duyurmaya gayret ediyorum. Her hafta bir bölgeyi ele alarak o bölgedeki esnaf ve işletme görüşlerini sizlere sağlıklı bir biçimde aktarmaya çalışıyorum. Aslında bu çalışmaların hepsi "gerçeklerden hareketle yapıcı bir kamuoyu oluşturmak" özelliğini taşıyor. Geçen hafta öyle kritik bir gelişme oldu ki duyduğumda çok mutlu oldum. Beni mutlu eden haber, TOBB'un geniş bir katılım ve mutabakatla kamuoyuna duyurduğu  "Kriz varsa çare de var" çağrısıydı. Çünkü bu çağrı, yazdığım tüm yazıların misyonu ile neredeyse birebir örtüşüyordu.   

Geçtiğimiz hafta TOBB'un önderliğinde "Kriz varsa çare de var" ve "Eve kapanma, pazara çık" sloganlarıyla başlayan tüketimi ve iyimser havayı artırma seferberliğinin çok yerinde bir girişim olduğunu söylemem gerekir. Ülkedeki tüm kesimleri kucaklamaya çalışan bu girişimi büyük bir milat olarak değerlendirmek lazım. Eğer olumsuzluk görmeye kalkarsak bu girişimle ilgili çok şey yazılıp çizilebilir. Önemli olan böylesi bir zamanda bu girişimi yapma cesaretiydi, O da oldu. Bunun arkasının geleceğine de inancım tamdır.

Ancak uzunca bir süredir esnaflarımızın içinde olan biri olarak, bazı kaygıları da taşımaktayım. Bu kaygılarımı buradan dile getirmemin sebebi, bu girişimin saman alevi olarak kalmaması ve hızla devam etmesi içindir.  

Bir seneden fazla bir sürede 150'den fazla bölgede 20 bine yakın işletmemizi gözlemleme imkanım oldu. İstanbul ve Ankara'daki çok kritik ana caddelerden küçük dar sokaklara, perakende ve toptana hitap eden belirli bölgelerden küçük çapta üretim yapan işletmelerdeki yetkililere kadar binlerce işletme ile birebir görüşme şansı buldum. Bu gözlemlerimde, çok yakın bir zamana kadar, ortak sorunun hareketsizlikten kaynaklanan durgunluk ve artan işletme masrafları olduğunu tespit ettim. Bu tespitlerimle beraber son bir iki haftadır da piyasalarda nedeni tam olarak bilinmeyen bir iyimserlik olduğunu söyleyebilirim. Seferberlik ilanının iyimser bir havanın oluşmaya başladığı bugünlerde yapılması da çok büyük şans. Fakat işletmeler bugün için o kadar yorgun ve o kadar bezgin ki bu seferberliği sağlıklı bir biçimde algılayamayabilirler. Onun için "bu girişim bugün sonuç vermez" diyen işletmelere kızmamak veya alınmamak gerekir.

Bu seferberlik ile ilgili esnaf ve küçük işletmelerde birebir araştırma yapmadım ama şimdi sokağa çıksam ve bu önemli girişim ile ilgili işletmelerden bir nabız alsam şu tepkiyi vereceklerini tahmin ediyorum: "Borçlarımız had safhada. İnsanların cebinde para yok veya harcamak istemiyor. Keşke bu girişim 7-8 ay öncesinde yapılsaydı."

Bu seferberliği frenlemeye çalışan en önemli konu, işletme gider ve maliyetlerinin piyasa hareketsizliği sebebi ile had safhaya çıkması ve bu masrafların karşılanması için sürekli alınan borçlar.

Bu konuda somut bir örnek vermek istiyorum. İstanbul Bağlarbaşı'nda ziyaret ettiğim bir kuaförün, piyasanın rahat ve iyi olduğu dönemlerde bir iki genişleme girişimi olmuş. Fakat bir takım sebeplerden dolayı işler iyi gitmemiş. Banka borcuna başvurmuş. Borcu aldığı dönemde hareketsizlik daha da kronikleşmiş. Kendisi artık günü kurtamayı bırakmış, sadece masrafları karşılamaya ve banka faizine düşmemek için borcunu kapatmaya yönelmiş. Bir süre sonra durgunluk daha da artmış. Derken banka borcunun vadesi gelmiş. Şimdi bu borcu, faize düşmemek için başka bir bankadan aldığı kredi ile kapatmaya çalışıyor. Bu esnafımızın yanında 11 kişi çalışıyor ve hatırı sayılır bir kira ödüyor.

İnanın, şu anda esnafımızın ve küçük işletmelerimizin %90'a yakını bu durumda. Böyle bir ortamda seferberlik ruhunun esnaf tarafından benimsenmesi oldukça zor görünüyor. Ama bu girişimin bir başlangıç olduğunu düşünürsek ilerleyen günlerde alınan diğer tedbirlerle esnafımızda sağlıklı düşünme yapısının gelişmeye başladığını somut olarak görebiliriz.

Bir de müşteri kitlesinde oluşan "tahribat" var. Bu seferberlikteki ana nokta da zaten müşteri kitlesini harekete geçirmek. Bu noktada, basın ve medyaya çok önemli sorumluluklar düştüğü kanaatindeyim. Tüketicilerin kötümserlik noktasına gelmesinde bazı basın ve medyanın yoğun yönlendirmelerinin olduğu bir gerçektir. Televizyon, radyo ve gazete gibi güçlü yayın organları bu seferberliğe topyekün bir katkı sağlayabilse ülkemiz bir anda kriz algısından kurtulup, özlediği büyüme trendini yakalayabilir. Çünkü özellikle tüketici kesimi, medya organlarından çok fazla etkilenmektedir. Bunun yanında sivil toplum kuruluşlarının da sistemli ve planlı bir biçimde desteği gerekmektedir.

Pazarlama ve marka yönetiminde sloganın yeri çok önemlidir. Hocalarımız, bize bunun önemini defalarca vurgulamışlardır. Dev işletmeler bile en güzel sloganı bulabilmek için sürekli yarışıyorlar. Çünkü slogan, bir işletmenin veya kurumun yapmak istediği şeyi net bir biçimde ifade eden önemli bir araçtır. "Kriz varsa çare de var" sloganı sadece tüketicilere veya esnafa verilen bir mesaj değil aynı zamanda milletimize de verilmiş bir mesajdır. Çünkü bugün için hepimizin, hatta dünyanın böyle bir slogana ihtiyacı var.

"Şimdi alım zamanı" ve "Eve kapanma, pazara çık" sloganları ise tüketici-esnaf, tüketici-küçük işletme ilişkisine hitap etmektedir. "Şimdi alım zamanı" ibaresi, tek başına düşünüldüğünde, direkt tüketiciyi harekete geçiren bir slogan olduğu anlaşılıyor. Bu slogan kısmen tüketicileri zincir market ve alışveriş merkezilerine de yönlendirebilir. Ama olsun böyle bir ortamda bu hareketin de olması gerekir. Alışveriş merkezlerinde konumlanan çoğu işletme çok büyük bedeller ödeyerek sokakta da konumlanmaktadır.

"Eve kapanma, pazara çık" sloganı da yaza girmeye hazırlandığımız bugünlerde oldukça anlamlı görünüyor. Bu sloganı sektör, bölge ve caddeler için de geliştirebiliriz. Yine aynı kurum tarafından bir sektör belirlenip farklı bir slogandan yola çıkarak önemli bir çağrı yapılabilir. Aynı şekilde önümüzdeki günler, turizm sektörü için çok kritik. Bu anlamda geliştirilecek yeni stratejiler ile yukarı bir ivme sağlanabilir.          

TOBB'un öncülüğündeki bu girişim az veya çok mutlaka fayda sağlayacaktır. Çok geniş bir platformda yapılan bu çağrı eğer ki esnafların ve küçük işletmelerin diğer sorunları da dikkate alınarak devam ederse Türkiye'de sürdürülebilir bir iyimserlik oluşabilir. Bu girişim ve çabaların neticesinde de en kısa zamanda milletçe rahat bir nefes alırız diye düşünüyorum.