"La Traviata"ya Türk dokunuşu
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
NAPOLİ - Yıllardır İtalya'da yaşayan, başarılı filmleriyle adını İtalyan sinemasının önemli isimleri arasına yazdıran Türk yönetmen Ferzan Özpetek, ünlü İtalyan besteci Giuseppe Verdi'nin "La Traviata" operasını yönetmeye hazırlanıyor.
Kariyerindeki ikinci opera deneyimi için Avrupa'nın en eski tiyatrosu olan Napoli'deki San Carlo'da hazırlıklarını sürdüren usta yönetmen Ferzan Özpetek, "La Traviata"yı yönetecek olmasını, AA muhabirine değerlendirdi.
Yaklaşık 2 sene önce İtalya'nın Floransa kentinde, 74. Maggio Musicale Festivali'nin açılışında yine Giuseppe Verdi'nin ünlü Aida operası için ilk kez opera rejisörlüğüne geçen Özpetek, ikinci deneyiminde bu sefer Napoli kentinde, "La Traviata"yı hazırlıyor.
San Carlo Operası'nın 5 Aralık'ta yapacağı sezon açılışında "La Traviata"yı sahneye koyacak olan ünlü yönetmen, Floransa'da Aida'yı sahneye koyduktan sonra Napoli San Carlo tiyatrosunun kendisini ısrarla çağırdığına dikkati çekerek, bunun çok hoş bir şey olduğunu belirtti.
Özpetek, San Carlo'da yönetmenlik yapacak olmasını, "Burası tam anlamıyla mabet. Avrupa'nın en eski tiyatrosu, en önemli tiyatrosu bu. Hep en büyük sopranolar, yönetmenler gelip geçmiş. Benim için gurur verici bir şey. Türk olup da bir şeyi ele geçirmiş, tiyatronun mabedini zapt etmiş gibi hissediyorum" sözleriyle anlattı.
Çalışmalarının nasıl gittiği sorulan Özpetek, provalara yaklaşık 2 hafta önce başladıkları bilgisini vererek, şöyle konuştu:
"Zor ama çok zevkli, çok güzel geçen bir dönem. Çok zor dediğim aslında sinemada bu kadar yorulmuyorsun. Yani burada 3 saat geçirdiğin zaman, sanki 12 saat çalışmışsın gibi geliyor. Tamamıyla enerjin gidiyor. Yemek yerken bile müziği düşünüyorsun. Provalarda, devamlı olarak müzik, oyunculuk arasında geçiyor ve en önemlisi kendin serbest değilsin. Yani benim yazdığım şeyler değil. Başka birilerinin yazdığı, büyük bir dahinin yazdığı, müzik ve sözler, o yüzden de hiçbir şeye dokunamıyorsun. Ona göre de ayarlaman lazım ve aynı zamanda da kendi yorumunu getirmen lazım."
Tutkuyla yapılacak bir iş
İtalya'da, sinema yönetmenlerine opera rejisörlüğü teklif edilmesi geleneğinin olduğundan bahseden Özpetek, "Bana bir ayrıcalık getiriyor. O güzel bir his. İtalyan sinemasının böyle kullandığı bir şey var. Dünya sinemasının yönetmenlerini, operalarda kullanırlar. Bu konuda hep bir seçme yapılır. Şimdi bir de onda başarılı olmak. Bir kere yapıp da tamam deyip vazgeçen, bir daha bu işe girmeyen bir sürü yönetmen biliyorum. Ben ise ikincisindeyim. Ama şu var; her opera yapışımda herkese diyorum ki bir daha kesinlikle yapmam. Bu tamamıyla aşk için yapılacak bir şey. Çok büyük tutkuyla yapılacak bir iş. Hakikaten başka bir karşılığı yok" ifadesini kullandı.
Türk etkisi
AA'ya daha önce verdiği demeçlerinde Verdi'nin "La Traviata" operasının kendisinin en sevdiği operası olduğunu belirten Ferzan Özpetek, favori operasında izleyicinin nelerle karşılaşacağına dair soruya, "Şimdi benim içimde hep bir şey var, yaptığım şeylerde hep Türkiye olsun istiyorum. Onu istiyorum belki de bir yerde hep Türkiye'nin eksikliğini hissediyorum. Her giriştiğim konuda hep Türklüğüm ortaya çıksın istiyorum" yanıtını verdi.
La Traviata'da Türk etkisini göstermek için Fransız romancı Marcel Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde" isimli ünlü romanındaki oryantalizm ögelerinden yararlandıklarını anlatan Özpetek, "Oryantalizmin geldiği Proust'un dünyasına geçtik. Yani dedik ki; madem La Traviata'yı anlatıyoruz, Osmanlı'nın 1910'larda Paris'teki etkisini anlatalım. Nerede güzel anlatılıyor: Proust'un 'Kayıp Zamanın İzinde' romanında. Lokum yerler, tütün çekerler. Kıyafetleri, Osmanlı kıyafetlerine benzer. O dünyayı anlatalım dedik" diye konuştu.
Özpetek, La Traviata'da kendisini fazlasıyla etkileyen bir şey daha olduğunu vurgulayarak, bunu şöyle açıkladı:
"La Traviata'da ben koronun olmadığı, iki ya da üç kişinin olduğu sahneleri daha çok seviyorum. Çok güzel onlar. Bazı provalar sırasında hepimizin gözyaşları oldu. Babayla oğulun, babayla kadının ilişkileri üzerinde çok güzel şeyler oldu. Bütün çocukluğumdaki Türk filmleri geliyor aklıma çekimler sırasında. Özellikle Violetta'nın acı çekişi... O, benim çok kuvvetli olduğum bir alan. Mesela hep, orkestra şefi olsun oyuncular olsun çok şaşırıyorlar ne kadar cüretkar fikirlerin var diye. Halbuki, desem ki; çocukluğumdaki Türk sinemasına bakın bir sürü şey var. Oyunda da ilişkilerde de çok hoş şeyler ortaya çıktı. Benim hoşuma giden bir şey. Basın toplantısında söyledikleri; Ferzan, o kadar dışarıdan bakıyor ki bizi şaşırtıyor. Bizim yüzlerce kere yaptığımız bir şeyde yenilik getiriyor. Bu ilk defa yapılıyor diyorlar."
Provalar sırasında, oyundaki karakterler üzerine derinlemesine çalışmalarda bulunduğunu aktaran usta yönetmen, oyuncularına gerek Türk filmleri gerek ünlü İtalyan yönetmen Federico Fellini'nin "Dolce Vita"sındaki kişilikleri, ilişkileri örnek gösterdiğini ifade etti.
Oyunun, Napoli'deki gösteriminden sonra Hong Kong'dan satın alındığı için orada gösterileceği bilgisini de paylaşan Özpetek, "Çok satabilecekleri bir gösteri oldu. Keşke Türkiye'de de satılsa çok hoşuma gider. Ama Türkiye'den talep yok" dedi.
"Napoli müthiş bir şehir"
Napoli'de çalışmanın nasıl olduğu yönündeki soruya Ferzan Özpetek, şehrin kendisine olan ilgisinden etkilendiğini dile getirerek, "Napoli müthiş bir şehir. Ben geldim şehir öyle bir şey yaptı ki, 9 tane filmim şehrin farklı sinemalarında gösteriliyor. Ferzan Özpetek retrospektifi. Nereye gitsem insanların gelip konuşmaları benim çok hoşuma gidiyor. Hepsi biliyorlar. Garsonundan tut da yolda yürüyen insanına kadar, Traviata'ya geleceğiz diyorlar. Bize onur verdiniz, gurur verdiniz diyorlar. Çok hoş tavırları var. Bizim Türkiye'deki ilişkiler vardır, hani bazen sizi yorabilir de... Sizi yorabilir, ama yine de hoş geliyor insana" diye konuştu.
İtalyan bakanlardan galaya çıkarma
Prova yaptıkları günlerin birinde aniden, o sırada bir başka toplantı için Napoli'de bulunan Milli Eğitim Bakanı Francesco Profumo'nun eşiyle birlikte çıka geldiğini anlatan Özpetek, "Karısıyla birlikte bilmişler benim burada olduğumu ve tanışmak istemişler. Bakan beyi ağırladıktan sonra buranın başındaki hanım geldi ve '5 bakan geliyordu şimdi 6'ya çıktı' dedi" ifadeleriyle yaşadıkları hoş bir anekdotu da aktardı.