"Özel hayatın servis edilmesi suçtur"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bir insan hakkında özel hayatlarına girilmesi suçtur. Bugün her kurum atama aşamasında kişi hakkında bilgi edinmek istiyor" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

TBMM - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2014 yılı bütçesinin birinci turunda hükümet adına yaptığı konuşmada, bu turda 10 kurumun bütçesinin görüşüldüğünü hatırlatarak, kendisinin, Başbakanlık, MİT ve MGK Genel Sekreterliğini temsil ettiğini kaydetti. 

Arınç, yeni Başbakanlık binasına tahsis edilen ödenek dolayısıyla Başbakanlığın bütçesinde artış olduğunu kaydetti.

Arşivler konusunda Türkiye'nin çok önemli bir noktaya gelindiğini belirten Arınç, Başbakanlığın bazı çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. 

"Kurumlar atama yaparken bilgi istiyorlar"

MİT'in, son yıllardaki çalışmalarıyla ilgili konuşan Arınç, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu'nun düzenli olarak çalıştığını anlattı. MİT'e tahsis edilen bütçenin arttığına yönelik haberlerin yer aldığını anımsatan Arınç, "Bu artışın, sadece reform niteliğindeki faaliyetlerin bir mali karşılığı olarak kabul edilmesi gerekir" dedi. Arınç, şunları söyledi: 

"MİT konusu gündeme geldiğinde gazetelerde yer aldığı şekliyle 'fişlemeler' konusu... Elbette fişlemeler, bir insan hakkında resmi bir görev olmadan, kanunla veya yönetmeliklerde görevlendirilmiş olanların katkısı olmadan, insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi, kişilik haklarına karşı saygısızlık yapılması fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaksızlığın ta kendisidir.  

Ben de bana bağlı kurumlarda şunu görüyorum: Bugün hemen hemen her kurum, stratejik noktalara eleman alınması noktasında bir sınav başlatırken, sınavda başarılı olduktan sonra atama noktasına gelirken, bu kişi hakkında geçmişe dönük bilgi edinmek istiyor. Uzman yardımcıları, müşavirler, genel müdürler, müsteşarlar için  bu böyledir. Bunlarla ilgili devletin güvenliği, iç ve dış tehlikeler konusunda kendisine verilmiş görevleri MİT yapıyorsa, bu kişisel verilerini de devletin kendisine verdiği bir görevi ifa ederken MİT'in görevinin dışındaki herhangi bir şeyi tespit etmemesi, dinlememesi, araştırmaması ve sormaması gerekiyor. Her yıl binlerce insan belli görevlere atanma noktasında kanun gereği bu tür bir bilgi toplama faaliyetinden geçirilmektedir. Bunda bir sıkıntı var diyorsanız, bu kanunlarla yapılabilecek bir şeydir. Yazılı hukukun belki bu şekle getirilmesinde fayda vardır. Ancak herhangi bir kişi hakkında özel hayatı, inancı, dili, dini, ırkı, yani kendisini temsil ederken yaşadığı, kimliğiyle ilgili gelişigüzel bilgilerin, kanaatlerin veya düşüncelerin kalemlerle yazılıp oralara buralara servis edilmesi, kanun nazarında da suçtur, bunları tasvip etmek de mümkün değildir." 

"Gazetecilik başarısı suçu ortadan kaldırmaz"

MGK'da alınan kararların hükümete tavsiye niteliğinde bildirildiğini ifade eden Arınç, "Başbakanlık gereği neyse onu yapar, ya işlem yapar ya işlemden kaldırır, üzerinde herhangi bir şey yapmaz" dedi. 

2004 tarihinde MGK'da alındığı kabul edilen ve altında imzaların görüldüğü bir kararın yayımlandığını anımsatan Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Gazete bunu yaptı, geçmişte de yapıyordu, o zaman size göre iyiydi bugün size göre kötü' Hayır, kategorik olarak öyle bakmıyoruz. 'Gazete bir gazetecilik başarısı yapmış' diyebilirsiniz. Bir gizli belgeyi bulmuş, bunu açıklamış, gündeme oturtmuş, bunun üzerine bir tartışma başlatmıştır. Gazetecilik başarısı olarak bakarsanız onu bir kenara koyun. Ama ortadaki kanunlara göre gizli kalması gereken bir belgenin alenen bir gazetenin birinci sayfasından yayınlanmasının, MGK Genel Sekreterliği Kanunu suç olduğunu söylüyor. Gazetecilik başarısı suçu ortadan kaldırmaz. 

Biz şunu yaptık: MGK Genel Sekreterliği Kanunu 'görüşmeler ve zabıtlar kesinlikle açıklanamaz' diyor. Kararlar, yine MGK kararıyla ancak açıklanabilir. Nitekim benim dönemimde bir mahkemenin istediği kararın altını imzalayarak mahkemeye bildirdik. Dolayısıyla aleniyet söz konusu oldu. Şimdi ceza kanununun bazı maddeleri, MGK Genel Sekreterliği Kanunu'na göre, devletin gizli kalması gereken bir belgesini, iki yoldan biriyle, ya girmiştir oraya bizzat kendi almıştır ya da içeriden herhangi bir görevli tarafından servis yapılmıştır, bu Türkiye'de ilk defa da olmuyor ama bunun bir sonucu var. Bu gazetecilik başarısını gösteren bir insanın, bunu yapmanın suç olduğunu bilmesi gerekir. Söylediğimiz sadece kanundaki maddelerdir. İlgili kurumlar ihbarda bulundular. Bundan sonrası yargının işidir." 

"Göze alıyorsanız kahramanlık budur" 

Bülent Arınç, Ağustos 2004 MGK kararının açıklanmış olmasından dolayı bir kızgınlık içinde bunu söylemediğini ifade ederek, şunları söyledi: 

"Bu konu üzerinde 'vay buna siz karşısınız, çünkü foyanız orta çıktı' diye bakmak, siyasi bir tercih olabilir, hala bunu peşinden gidebilirsiniz ama kanunların suç saydığı filler gazetecilik açısından da suç olmaktan çıkmıyor. Gazeteci sıfatı, kanunlarda yazılı suçların işlenmesi bakımından bir imtiyaz doğurmuyor. Gazetecilik başarısıyla Pulitzer ödülüne kendisini aday gösteren bir insan, bu maddeler karşısında bir cezaya muhatap olabileceğini düşünmeli ve bunu göre göre cesaretle bu işi yapmalıdır. Dolayısıyla kimsenin bundan şikayet etmeye hakkı yok. 'Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu bir gazeteciliktir' dersiniz, kanun ceza veriyorsa bunu da göğüslersiniz, Mustafa Balbay kadar olmasa bile, herhalde 4,5-5 yılı hiç kimse göze almıyor ama kahramanlık budur. 'Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da ben karşılayacağım' diyebiliyorsanız, bunları ancak o zaman yapacaksınız."