Sanayinin ithalata bağımlılığındaki artış ve cari açık sorunu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

B. Ali EŞİYOK / Türkiye Kalkınma Bankası'nda Kıdemli Uzman İktisatçı

Cari açık ve dış ticaret dengesi açısından 1990'lı ve 2000'li yıllar birbirlerinden oldukça farklı özellikler taşıyan iki dönem altında incelenebilir. Bu iki dönemde benzer büyüme oranları farklı dış ticaret ve cari açıklarla sonuçlanmıştır. 1990'lı yılların en büyük büyüme oranını temsil eden 1990 yılındaki %9.3 oranındaki bir büyüme oranı ulusal gelirin %1.3 oranındaki cari açığa neden olurken, 2004 yılındaki benzer büyüme oranı (%9.4) %3.7 gibi görece yüksek bir cari açıkla sonuçlanmıştır. Başka bir anlatımla, 1990'lı yıllardaki yüksek büyüme oranı-düşük cari açık ilişkisi, 2000'li yıllarla birlikte değişmiş, 1990'lı yıllardaki benzer büyüme oranlarının 2000'li yıllarda daha yüksek dış ticaret ve cari açık ile sonuçlanmasına neden olmuştur.
1990'lı ve 2000'li yıllardaki benzer büyüme oranları neden 2000'li yıllarda daha fazla cari açıkla sonuçlanmaktadır? Bu sorunun yanıtı sanayinin 2000'li yıllarda giderek daha fazla ithalata bağımlı olmasından yatmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye 1989 yılında 32 Sayılı Karar ile birlikte her türlü sermaye hareketini liberalize ederek, finans piyasalarını uluslararası sermayeye açmış, sermaye girişlerinin hızlandığı yıllarda bir eğilim olarak ulusal para değerlenmeye başlamıştır. Ancak 1990'lı yıllarda (daha spesifik olarak da 1990-1997 döneminde), "gerçekçi kur" politikası izlenirken, reel döviz kuru hedeflenmekte, böylelikle TL'nin aşırı değerlenmesi önlenebilmekte idi. 
Kriz yıllarında yaşanan devalüasyonlar istisna kabul edilirse, 2000'li yıllar boyunca, yüksek faiz/düşük kur yolu ile uyarılan kısa vadeli spekülatif sermaye girişleri, bir yandan kamu ve/veya özel kesim açıklarını dış tasarruflar yolu ile finanse ederken, bir yandan da değerlenen ulusal para, düşük rekabet gücü ve kredi genişlemesi yolu ile ulusal ekonominin ithalat ve tüketim hacmini genişleterek (tasarrufları düşürerek) cari işlemler açığının artması yönünde baskı oluşturmaktadır.  
Dönemler itibariyle yıllık ortalamalar cinsinden 1990'lı ve 2000'li yıllara ilişkin seçilmiş göstergelerin gelişimini gösteren Tablo incelendiğinde, 1990'lı ve 2000'li yıllarda yıllık ortalama reel kur endeks değerlerinin önemli ölçüde farklılaştığı görülmektedir: 1990'lı yıllarda reel kur endeks değeri ortalama 122.6, 2000'li yıllarda ise (2000-2012 döneminde) 170.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu bulgular TL'nin 2000'li yıllarda 90'lı yıllara göre hızla değerlendiğini, bunun da (diğer faktörlerin de etkisiyle) hızla artan cari açık ve dış ticaret açıklarının temel nedenlerinden birini oluşturduğunu göstermektedir.
Tablo 1: Dönemler itibariyle cari açık ve seçilmiş göstergeler
    Cari 
açık    Cari açık/GSYH    İhracat 
artışı    İthalat 
artışı    Büyüme 
oranı    Reel 
kur    Dış ticaret 
açığı
Dönemler    (Milyon dolar)    (%)    (%)    (%)    (%)    1987:100    (Milyon dolar)
1990-1999    -13,490    -0.6    8.8    12.2    4.0    122.6    -134,004
2000-2012    -340,270    -4.1    15.3    16.8    4.5    170.5    -639,262
Kaynak ve notlar: Kalkınma Bakanlığı ve TCMB veri tabanından hareketle kendi hesaplamamız. 
Türkiye ekonomisinde ulusal gelirin büyüme hızı cari işlemler dengesini yakından etkilemektedir. Büyüme hızının cari işlemler dengesini etkilemesi büyük ölçüde ara malı ithalatından kaynaklanmaktadır. Sabit yatırımların hızlı arttığı yıllarda ise yatırım malı ithalatı yolu ile dış ticaret açıkları cari işlemler açığını olumsuz etkilemektedir. Başka bir deyişle, ekonominin hızlı büyüdüğü yıllarda ithalat da hızla artmakta, bu da cari işlemler açığının yükselmesi ile sonuçlanmaktadır. Türkiye ekonomisinde geleneksel olarak gözlenen bu ilişkinin, sanayi üretiminin ithalata bağımlılığının artması nedeniyle, 2000'li yıllardan itibaren önemli ölçüde farklılaştığı, 1990'lı yıllardaki aynı büyüme hızlarına ulaşmak için 2000'li yıllarda giderek daha fazla ithalata gereksinim duyulduğu, bunun da daha fazla cari açıkla sonuçlandığı görülmektedir. Buna göre 1990-1999 döneminde yıllık ortalama %4 oranındaki bir büyüme, ulusal gelirin %0.6'sı oranında cari açıkla sonuçlanırken, 2000-2012 döneminde benzer büyüme oranı (yıllık ortalama %4.5) ulusal gelirin %4.1'i oranında bir cari açıkla sonuçlanmıştır. 

Sonuç olarak, bir yandan Türkiye'nin Gümrük Birliği Anlaşması sonucunda gümrükler üzerindeki hükümranlık haklarını kaybetmesi sonucunda ithalatta yaşanan Asyalaşma süreci, diğer yandan 2000'li yıllarda artan sermaye girişlerine bağlı olarak değerlenen TL ve halen yürürlükte bulunan Dahilde İşleme Rejimi uygulaması sanayinin ithalata bağımlılığını artırarak dış ticaret açıklarına ve dış ticaret açıklarının da cari açıkla sonuçlanmasına neden olmaktadır. Gelinen bu noktada sanayinin ithalata bağımlılığını azaltacak, ithalat yerine birçok sektörde ithal ikamesini sağlayacak, sektörel önceliklere dayalı bir sanayileşme stratejisinin hazırlanıp hayata geçirilmesi gerekmektedir.