Tarihsel doku ve şehirli olma bilinci

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KAYSERİ'DEN / Mahmut SABAH

Kayseri, geçmişi geleceğe taşıyan, dünü bugünle buluşturan kendine özgü bir uygarlıklar merkezi; bir tarihsel kent. Bir başka tanı ile Kayseri ticaret ve sanayinin yanı sıra köklü tarihi, anıtsal yapıları, kültürel değerleri ve de birbirinden alımlı doğal güzellikleriyle bulunduğu coğrafyaya renk katan bir şehir. Sanmıyorum ki; Asur, Roma, Selçuklu ve de Osmanlı uygarlıklarını günümüz mimarisi ile buluşturup kaynaştıran, böylesine alımlı ikinci bir kent bulunsun.

Ne var ki; sahip olduğu böylesine zengin kültürel değerlerle, çoktan " müze kent" olmayı hak etmiş Kayseri'nin, geçen zaman içinde umursamazlık ve de hoyratlığın hışmına uğradığı da bir gerçek. Nitekim kentin, bir yandan imar edilirken, bir yandan kültürel mirasın korunup saklanmasında sorunlar yaşadığı ortada. Örneğin, tarihsel doku her dönemde kıyıma uğramış. Sit alanları, karakteristik özelliklere sahip tarihi konaklar, sokak çeşmeleri bir bir yok edilmiş. Ayakta kalabilen tek "sitedal" kale olmasıyla öğünülen Kayseri Kalesi'nin, çarpık yapılaşmanın kucağına itilip, mezbeleliğe dönüşmesinde bir sakınca görülmemiş…

Dahası… 'Taç kapısı' Selçuklu taş yapı sanatının şaheser örneklerinden biri olan Sahabiye Medresesi'nin tepesine beton kubbe kondurmaktan; dünyanın ilk tıp mektebi Şifaiye- Gıyasiye'yi, çok katlı çirkin beton yapılar arasına hapsetmekten, adeta zevk alınmış.

Kayseri'nin ilk belediye hizmet binası (1870-1881)  Mollaoğlu Mustafa Ağa Konağı'nı bile, acımasızca yıkıp ortadan kaldırmışız. Oysa; o konak korunabilse ve de "belediye müzesi" olarak gelecek kuşaklara taşınabilseydi, hem anlamlı bir hizmetin gereği yerine getirilmiş hem de bu tarihsel kentin kültür imajına, bir "prestij" halkası daha eklenmiş olurdu.

Büyükşehir Belediyesi'nin yeni dönem proje uygulama programında, kültür mirasını yakından ilgilendiren projeler ön plana çıkıyor. Programa göre, kale içi, aslına uygun olarak yeniden düzenlenip tanzim edilecek. Burada, kentin tarihi dokusuna uyumlu, bir arkeoloji müzesi kurulacak. Keza yine, Gıyasiye "Selçuklu", ikizi Şifaiye Medresesi ise "Tıp Tarihi Müzesi" olacak.

Belediyenin gecikmeli de olsa, her biri taş yapı sanatının özgün birer simgesi olan anıtsal yapılara değer kazandıracak projeleri yatırım programları kapsamına alması, doğrusu mutluluk verici bir gelişme…  Denir ki; şehirler sadece güzel binalar, parklar, bahçeler, dinlenme alanları, ferah cadde ve meydanlarla değil, tarihsel ve kültürel dokunun korunmasıyla güzelleşir, yücelir ve de anlam kazanırlar. Eğer bir şehirdeki tarihsel değere sahip anıtsal yapılara, o şehirde yaşayan insanlar sahipleniyor, sanatsal etkinliklere destek veriyorlarsa, o şehirde "şehirli olma" bilincinin en anlamlı, en güzel örneklerinden biri sergileniyor demektir.

Umarım; tarihi mirası koruma amaçlı projeler fazla beklemeden ve de bir aksamaya meydan verilmeden hayata geçer… Tabii, "şehirli olma" bilincinin duyarlılığını da yanında hissederek.

Bu konularda ilginizi çekebilir