Tuğgeneral Hakan Evrim 'inkar' etti
FETÖ'nün darbe girişimi soruşturmasında tutuklanan Tuğgeneral Evrim, savcılık ifadesinde, "FETÖ/PDY ile bağlantım bulunmamakta. Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım." dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Akıncı 4. Anajet Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, savcılık ifadesinde, 15 Temmuz'da harekat komutanı Albay Ahmet Özçetin tarafından gece saatlerinde PKK'ya yönelik iç güvenlik harekatı yapılacağının, uçakların hazırlanması gerektiğinin, Diyarbakır'dan uçakların Akıncı'ya geleceğinin söylendiğini belirtti.
Kendilerinin de böyle rutin uygulamalar olduğu için bu durumu sorgulamadığını ve saat 14.00 sıralarında Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'e uçakların hazırlanması emrini verdiğini ifade eden Evrim, uçakların hazırlanmasından kastın bombaların yüklenmesi, yakıt ikmallerinin yapılması olduğunu söyledi.
Hakan Evrim, akşam saat 19.00 sıralarında üste bulunduğu sırada uçakların hazır olup olmadığına bakmak amacıyla dışarı çıktığını, rutinin dışında bir hareketlenme olduğunu, 141. Filo'nun bulunduğu yerde sivil giyimli birkaç şahsın bulunduğunu gördüğünü anlattı.
Görevlilerin, uçakların hazırlanmakta olduğunu, bir sorun olmadığını söylediklerini aktaran Evrim, sivil giyimli şahıslar, başka kişilerin misafirleri olarak üsse girebildiğinden durumu sorgulamadığını kaydetti.
Diyarbakır'ın uçak ve pilotlarının da filoda olduğunu gördüğünü, belli bir süre sonra uçakların havalanmaya başladığını söyleyen Evrim, bu harekatı, harekat komutanı Ahmet Özçetin'in yönettiğini söyledi.
"Kıyafetlerinde herhangi bir rütbe yoktu"
Hakan Evrim, saat 20.00 sıralarında karargahtaki odasına geri döndüğünü ve burada beklemeye başladığını belirterek, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Televizyonlarda Ankara ve İstanbul'daki olayları izleyince bir sıkıntı olduğunu anladım ve 141. Filo'ya saat 22.00-23.00 gibi gittiğim sırada bir anda etrafımda sivil ve resmi kıyafetli silahlı askerlerin filo bölgesinde olduğunu gördüm. Ne olduğunu sorduğumda, beni bir yere oturtarak etrafımı sardılar ve bana 'bazı ihtiyaçlarımız var karşılanması gerekiyor' dediler. Ben bu şahısları tanımıyorum. Yaklaşık 5-6 kişilik bir grup etrafımı sardı. Kıyafetlerinde herhangi bir rütbe yoktu. Benden silah, mermi, yiyecek, yakıt ayarlamamı istediler. Ben de silah zoru ile ilgili yerleri arayarak söyledim. Emir astsubayım Fatih Aslantaş'ı iç hattan aradım, Yarbay Tanju Taşkıran'ın beni aramasını söyledim. Tanju Taşkıran beni cep telefonumdan aradı, 'silah ve mermi talebiniz olmuş' diyerek bunları vereceğini söyledi. Ben de zor durumda olduğum için vermesi talimatını verdim. İhtiyaç talepleri için bana ulaşıyorlardı, ben de verilmesi talimatı veriyordum.
Ben bu talimatları verirken 141. Filo'nun gazinosunun bulunduğu yerde bahçeye yakın bir yerde bulunuyordum. Benim makam aracıma ben kullandığım halde yanıma bir şahıs verdiler, arkada bir araba bizi takip ederek 143. Filo'ya gitmemizi istedikleri için buraya geldik. Ben, 'siz ne yapıyorsunuz' dediğimde 'siz karışmayın, dediğimi yapın' dediler. Ellerinde silah bulunduğu için herhangi bir direnmede bulunmadım. 143. Filo'da çok yoğun bir kalabalık vardı. Gazinoya girmemle beni çıkartmaları bir oldu. İçeride tanımadığım 50’ye yakın silahlı, silahsız resmi ve sivil kıyafetli birçok kişi vardı. Beni dışarıya çıkarttılar, kamelyaya geçtik, bana sadece denileni yapmamı söylediler. Bu arada saat 24.00 sıralarıydı, anladığım kadarıyla harekat merkezi 143. Filo gazinosuydu. Eylemleri buradan yönetiyorlardı."
"Orgeneral Abidin Ünal beni cep telefonumdan aradı"
Hakan Evrim, cep telefonunun üzerinde olduğunu, kimseyi aramasına ve gelen telefonları cevaplamasına izin vermediklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal beni cep telefonumdan aradı, Ankara'da neler olduğunu, uçan uçakların benim üsse ait olup olmadığını sordu. Ben de Akıncılar Üssü'nden kalktığını, benim ve kendisinin can güvenliği olmadığını, 'bilginiz olsun' şeklinde söyledim. Ancak beni zorla alıkoyduklarını söylemedim. Yanımda bulunan şahısların 'kapat' talimatı vermeleri üzerine ben de telefonu kapatmak zorunda kaldım. 5-6 kişi ile kamelyada bulunduğumuz sırada bu şahıslara sürekli telefonlar geliyor, yakalanan üst düzey komutan ve kişilerin üsse getirildiklerini söylüyorlardı. Bunları üssün misafirhanesinde tuttuklarını söylüyorlardı. Birbirlerine 2. Başkan Orgeneral Yaşar’ı yakaladıklarını, üsse getirmek üzere yolda olduklarını söylüyorlardı. Sonra hava savunma silahlarının nerede olduğunu, bunları nasıl kullanabileceklerini sordular. Ben de bu silahları kullanan personelin üste bulunmadığını, bu nedenle kullanamayacaklarını söyledim. Saat 01.30 sıralarında karargahtaki odama yanımda bulunan 3 kişiyle geçtim. Bunların rütbesini ve kim olduklarını tespit edemedim. Resimlerini gördüğüm takdirde tanıyabileceğimi düşünüyorum.
Makam odasının karşısında bulunan harekat komutanlığı kısmında nöbetçilerin silahlı şekilde beklediğini gördüm. Yanımda bulunan şahıslar 2. Başkan olan Yaşar General'in olduğunu, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve şu anda ismini hatırlamadığım üst düzey rütbesinde komutanları aldıklarını söylediler ve Genelkurmay Başkanını benim odama getirdiler. Genelkurmay Başkanının yanında kendi koruma ekibi ile tanımadığım başka şahıslar vardı. 'Komutanım buyurun' şeklinde hitap ettikten sonra beni makam odasından çıkardılar. Genelkurmay Başkanının yüz kısmında hafif kızarıklık vardı. Yüz hatlarından gergin olduğu hissediliyordu."
"İstediklerini yapmak dışında başka bir çaremiz bulunmamaktaydı"
Karargahta bulunduğu yerden bir grup kişinin makam odasına girip görüşmeler yapıp çıktığını gördüğünü, karargah içerisinde çok sayıda silahlı kişinin bulunduğunu belirterek, şu ifadeleri verdi:
"İstediklerini yapmak dışında başka bir çaremiz bulunmamaktaydı. Bu zaman dilimi içerisinde benden sürekli yakıt, yemek, elektriğe ilişkin taleplerini söylüyorlardı, ben de ilgili yerleri arayarak bunları yerine getiriyordum. Bu arada eski Hava Kuvvetleri Komutanı olan Akın Öztürk'ü de Genelkurmay Başkanının bulunduğu makam odasına etrafı sarılı şekilde getirdiler, gruplar halinde odaya kişiler girip çıkıyordu. Ancak Akın Öztürk ve Genelkurmay Başkanının odadan ayrıldıklarına şahit olmadım. Televizyonlarda halkımızın darbe teşebbüsüne tepkisini gördüm. Saat 07-08.00 sıralarında Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı veya Başbakan ile görüşme isteği olduğunu yanımda bulunan şahıslar söyledi. Sabah 09.00 sıralarında Genelkurmay Başkanını helikopter ile götürdüler. Ben makam odasına geçtim ancak odada iletişim kurmaya olanak sağlayan her türlü eşyanın iptal edildiğini gördüm.
Üssümüzün üstünde Hava Kuvvetlerine ait uçakların uçtuğunu gördüm. Bizim üssümüze ait helikopterimiz bulunmamaktadır, bu helikopterlerin nereden geldiğini bilmiyorum. Üzerimizden uçan uçaklar bu helikopterlerin kalkmasına da mani oluyordu. Sabaha karşı piste baktığımda bir ulaştırma uçağının da park etmiş olduğunu gördüm. Bana bu uçakla Hava Kuvvetleri Komutanının getirildiği söylendi. Kendisini 141. Filo'nun orada tuttuklarını söylediler ancak ne zaman getirildiğini bilmiyorum. Bu olaylardan dolaylı şekilde haberim oldu, doğrudan şahit olmadım."
"Şahıslar refakat araçla beni takip ediyorlardı"
Hakan Evrim, üste ne hasar olduğu, diğer filolarda ne olup olmadığını görmek için dolaşmaya başladığını, pistin üzerinde tahribat olduğunu, bütün personelin üsten ayrıldığını gördüğünü anlattı.
Hemen hemen üssün hiçbir personelinin orada bulunmadığını ifade eden Evrim, "Üs benim olduğu için bu şekilde yanımda şahıslar bulunduğu halde üssü gezmek istedim. Bu gezme sırasında yanımda bulunan şahıslar refakat araçla beni takip ediyorlardı, ben aracımda tek başıma bulunuyordum. 143. Filo'ya gittiğimde, Genelkurmay Başkanı ile anlaşıldığını, kendilerinin silah bırakarak teslim olacaklarını, Askeri Savcılık ve Merkezi Komutanlık tarafından alınacaklarını söylediler. Bu saatten sonra saat 14.00 sıralarına kadar bütün herkes karargahın çevresinde toplandı. Yaklaşık 50-60 kişilerdi. Nizamiyelerde de adamlarının olduğunu söylüyorlardı." diye konuştu.
"Yurtta Sulh Konseyi şeklinde bir yapılanmadan haberim yok"
Evrim, savcılık ifadesinde, 2. Üs Komutanı olan Tümgeneral Kubilay Selçuk'un, yalnız başına 15 Temmuz tarihinde kendisini ziyarete geldiğini, birlikte yemek yediklerini, daha sonra ayrıldıklarını anlattı.
Bu süre içerisinde birkaç kez kendisini gördüğünü belirten Evrim, "En son karargahın önünde, onu da benim gibi olayların içerisinde gördüm. Bu şekilde olayların içerisinde kendini bulduğunu bana söyledi. Onun etrafında da bir ekip gördüm. Saat 14.00'ten sonra Askeri Savcılıktan gelen kişilerle teslim olması konusunda anlaştılar. Dışarıdan gelen güvenlik ekiplerine silahları teslim ettiler. Arasında bulunduğum 50-60 kişilik grup veya bu grup 80 kişi civarında da olabilir, bizi dışarıdan gelen kuvvetler teslim aldı. Askeri savcıya beni burada zorla tuttuklarını söyledim. Kendisi bana, 'İfade sırasında söylersin' dedi. Daha sonra araçlara bindirilerek, gece saat 22.00 sıralarında gözaltına alındık." dedi.
Evrim, "Yurtta Sulh Konseyi" şeklinde bir yapılanmadan haberi olmadığını belirterek "Kim tarafından oluştuğunu, hedeflerinin ne olduğunu bilmiyorum, ilk defa TRT'de olay günü bu konseyden haberim oldu" ifadelerini kullandı.
Olay günü herhangi bir uçak, silah veya başka bir mühimmat kullanmadığını savunan Evrim, gözaltına alındıkları sırada grubun içerisinde Tümgeneral Kubilay Selçuk'tan başka tanıdığı kimse bulunmadığını, görebildiği kadarıyla Selçuk'un da "kendi konumunda hareket ettiğini" savundu.
Zorla tutulduğu için herhangi bir direnme gösteremediğini ileri süren Evrim, ismini verdiği kişiler dışında başka kimsenin alıkonulup konulmadığını da görmediğini belirtti.
Evrim, vatandaşların Akıncı Üssü'ne geldiklerinden haberinin olmadığını, bu nedenle vatandaşların nasıl ve ne şekilde öldüklerini bilmediğini savunarak, "Üssü ele geçiren grubun nizamiye kapısında elemanları vardı. Bunların ateş etmiş olabileceğini düşünüyorum ancak kim, kimin emri ile ateş etti bilmiyorum" diye konuştu.
Darbe girişiminden haberinin olmadığını, konuyu olay gecesi televizyonlardan öğrendiğini iddia eden Evrim, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk'ü sadece Genelkurmay Başkanının bulunduğu makam odasına getirdikleri sırada gördüm. Bunun haricinde görmedim. Makam odasından olay sabahında saat 09.00 sıralarında Genelkurmay Başkanını çıkardıktan sonra Akın Paşa'yı da odadan çıkardıklarını gördüm. Bir daha nereye götürdüklerini bilmiyorum. Askeri savcılar bizi teslim almaya geldikleri saat 15.00-16.00 sıralarında görüşme yapıldığı sırada, Akın Paşa da olay yerine geldi. Hatta Akın Paşa sol ayağının topuk kısmında, mermi isabet ettiğinden yaralanma olduğunu söyledi. Üssü ele geçiren grup Akın Paşa'ya gidebileceğini söyledi. Kendisi de 'İzin verin 2. Başkan Yaşar Güler ve Abidin Ünal'ı da beraberimde götüreyim' dedi. Onlar da izin verdi. Ben bir minibüs tahsis ettim ancak kendi aracı da vardı. Hangisi ile çıkış yaptıklarını bilmiyorum. Ben sadece Yaşar Güler Paşayı karargahın karşı kısmından araca binmek üzere çıkarken gördüm. Ancak Abidin Ünal'ı olay zaman dilimi içerisinde hiç görmedim. Akın Paşanın aracının üsse ne zaman ve nasıl geldiği hususunda bir bilgim bulunmamaktadır. Akın Öztürk'ün herhangi bir talimat verdiğini görmedim. Öztürk'ün yanında bulunan komutanlar ile birlikte 16 Temmuz günü saat 17.00 sıralarında üsten ayrıldığını tahmin ediyorum."
"Fetullah Gülen'i tanımamaktayım"
Evrim, 141. Filo Komutanı olarak görev yapan Akın Öztürk'ün damadı Yarbay Hakan Karakuş'u, hazırlıkların yapıldığı aşamada filoya kontrol için gittiğinde gördüğünü belirterek, "Yanında Diyarbakır'dan gelenler ve kendi pilotları ile oturuyorlardı. Yanlarına gittim selamlaştıktan sonra daha bu olaylar başlamadığından bir sorun olup olmadığını sordum, onlar da bana olmadığını söylediler. Bunun haricinde Karakuş'u bir daha görmedim" diye konuştu. Hakan Evrim, ifadesinde şu iddialarda bulundu:
"FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağlantım bulunmamaktadır. Fetullah Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım. Bunların işletmiş olduğu dershanelere gitmedim, yurtlarında kalmadım, evlerine gitmedim, bunlarla ilgili haberleri basın ve bize iletilen istihbarat bilgilerinden biliyorum. 1984 yılında İstanbul Hava Harp Okuluna girdim. 1988 yılında mezun oldum. Harp Okuluna girdiğim sırada ailem Ödemiş'te ikamet etmekteydi. Ben sınavlara İstanbul'da girdim. Ailem halen Ödemiş'te ikamet etmektedir. Benim kesinlikle böyle bir örgüt ile bağım bulunmamaktadır.
Darbe girişimi olduğunu, tanımadığım silahlı grubun beni rehin almasından sonra televizyonlardan öğrendim. Beni silah zoru ile tehdit ettikleri için taleplerini yerine getirdim. Olay dilimi içerisinde kaçabileceğim, başkalarına haber verebileceğim bir durumum yoktu. Sadece Hava Kuvvetleri Komutanı ile konuşabildim. Ona durumu anlatmaya çalıştım. Teslim olmaya herhangi bir şekilde direnmedim. Üssü ele geçiren grup ile anlaşılması üzerine askeri savcılık ile birlikte gelen kuvvetler beni de teslim aldılar. Suçlamaları kabul etmiyorum."
Tuğgeneral Evrim, Resmi Gazete'nin 27 Temmuz tarihli mükerrer sayısında yayımlanan "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kararname" kapsamında TSK'dan çıkarılmış, askeri rütbesi de alınmıştı.
"Dilerseniz Gülen ile görüştürürüz"
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, mağdur sıfatıyla verdiği ifadesinde Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında alıkonulduğu sırada Hakan Evrim'in "Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz" dediğini söylemişti.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal da ifadesinde "Ankara Akıncı 4. Üs Komutanlığının Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'i telefonla aradım. Uçakların kendisi tarafından uçurulup uçurulmadığını sordum. Hakan Evrim bana 'Görevi ben verdim, mecburdum' dedi. Kendisine 'Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair emir size verildi' dedim. Bana, 'Durum bildiğiniz gibi değil, benim de canım tehlikede, sizin de canınız tehlikede' dedi. Bu konuşmadan önce ben darbeciler kendisini de tehdit etmiştir diye düşünmüştüm ancak daha sonra bu işin içerisinde kendisinin de olduğunu anladım. Bana, 'Yanımdakiler konuşmamızın sonlandırılmasını istiyorlar' dedi ve telefonu kapattı." demişti.