Ülkemizdeki büyük altyapı projelerinin finansmanı için İslami finans

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Serkan KARABACAK

Sermaye Piyasası Lisanslama

Sicil ve Eğitim Kurulu AŞ Genel Müdür Yardımcısı

Ülkemizin son yıllardaki hızlı büyümesi beraberinde nitelikli ve büyük hacimli altyapı yatırım talebi artışını da beraberinde getirmiştir. Söz konusu altyapı projelerinin finansmanı Ülkemizin büyümesinde önemli meselelerden birisidir. Finansman konusu ise Ülkemiz için sıkıntılı bir konudur ve yerli finansal kuruluşlarımız söz konusu projelerin finansmanı noktasında değil kendi başlarına konsorsiyum olarak bile zorluklar yaşamaktadırlar.

Ülkemiz tarafından gerçekleştirilmesi planlanan mega yatırım projeleri genel olarak enerji ve ulaştırma olarak sınıflandırılabilir. Ülkemizin Vizyon 2023 kapsamında toplam yatırım talebi bazı kaynaklara göre 400 milyar dolarlara yaklaşmaktadır. Tümüyle özkaynağa dayalı finansman, yap işlet devret veya kamu özel sektör işbirliği modellerinin birisi veya birden fazlasına dayalı finansman imkanlarımızla tüm bu yapısal dönüşümün gerçekleştirilemeyeceği ortadadır. Dahası dünyada ucuz finansmana ulaşma döneminin gittikçe sona ermekte olduğu ve dolayısıyla finansman maliyetlerinin arttığı bu dönemde finansman imkanlarının çeşitlendirilmesi ve bu türden mega yatırım projelerinin gerçekleştirilebilmesi amacına yönelik olarak akla gelebilecek finansman modeli İslami finanstır.

Bilindiği üzere, Ortadoğu merkezli ultra yüksek varlık değerine sahip bireylerin toplam varlık değerlerinin yaklaşık 900 milyar dolara yaklaştığı hesap edilmektedir. Tüzel kişiler bu hesaba dahil değildir ve İslami bankacılık endüstrisi yıllık %20 büyüme göstermekte ve 2020 sonu itibariyle 4 trilyon dolara ulaşacağı beklenmektedir. Bu kapsamda, gerek hacmi gerekse de büyüme trendi ile İslami finans birçok ülkenin iştahını kabartmaktadır ve büyüyen pazardan daha fazla pay alma amaçlanmaktadır. Örneğin uluslararası finansal merkezlerin en başta gelenlerinden birisi olan Londra Ortadoğu’yla iş bağlantıları kurmuş yatırım bankaları aracılığıyla önemli tutarlarda İslami fonu kendi ülke ekonomisine yönlendirebilmektedir. İngiltere konunun önemini anlamış ve bizzat Başbakanları tarafından Londra’nın önemli bir İslami merkez olmasını hedeflediklerini ifade etmiştir. Londra Belediye Başkanı bile konu ile ilgili basın demeçleri vererek Müslümanlar tarafından Londra’da kurulacak teknolojik şirketlere destek vereceklerini açıklamış ve bu türden direkt yatırımları İngiltere’ye çekmek istediklerini belirtmiştir. Aynı nedenlerden ötürü diğer devletler de İslami finansı finansal sistemlerine entegre edebilme yönünde çeşitli hukuki düzenlemeler yapmaktadırlar. Örneğin Singapur, Hong Kong ve Frankfurt gibi önemli finansal merkezler ve birkaç ülke dışında genelde tüm Avrupa artan talebe paralel olarak İslami finansal ürünleri gittikçe artan bir ölçüde kullanmaktadır ve tüm bunların doğal bir sonucu olarak da söz konusu büyük finansal merkezlerde faaliyet gösteren global finansal kuruluşlar artan İslami ürünler talebini karşılamak için İslami Finans bölümlerini büyütmektedirler. Bu anlamda ileride daha da artacak rekabetten geri kalmamak için gerekli adımların atılmasında kesinlikle geç kalınmaması gerekmektedir.

İslami finans çeşitlendirilmeli

Durumu ülkemiz açısından değerlendirecek olursak büyük yatırım projelerinin finansmanında İslami finansın kullanılması amacıyla İslami finansal ürünlerin çeşitlendirilmesi ve yatırımcıların hizmetine sunulması büyük önem taşımaktadır. Bu konuyla doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen kamusal otoritelerimiz konunun önemini bilmekte ve konuyla ilgili çalışmalar yapmaktadırlar. Buna karşılık, ürün çeşitlendirmesine ek olarak yapılabilecek birçok stratejik hamle bulunmaktadır. Öncelikle yabancı İslami fonları ülkemize çekebilecek her türlü politikayı içerecek bir ülke stratejisine sahip olmamız gerekmektedir. Bu konu o kadar önemlidir ki İslami bankacılık ve/veya İslami finans konusunda kamu kuruluşlarımız nezdinde alt komiteler bile kurulabilir. Bu noktada, örneğin İslami finansın ülkemiz ekonomik büyümesine getirebileceği marjinal faydanın ölçümlenmesi ve yapılacak çalışmalar sonucunda hazırlanacak raporun bir strateji dokümanı haline getirilmesi düşünülebilir. Buna ek olarak İslami finans konusu ülkemiz kalkınma planlarında da yer bulmalı ve stratejik bir ayrıcalığa sahip olmalıdır.  Diğer taraftan, İslami uyumlu varlık yönetimi yapabilecek ve sadece bu modele odaklı portföy yönetim şirketlerinin de ülkemizde faaliyet gösterebilmelerinin desteklenmesi önemli adımlardan birisi olacaktır. Bu sayede varlıklı şahısların ve/veya tüzel kişilerin İslami uyumlu fonlarının hem sayısı hem de hacminin artması desteklenebilir. Aracı kurumlarımız da bu türden bir model içinde düşünüldüğünde ülkemiz katılım bankacılığında olduğu gibi “katılım aracı kurumculuğu” şeklinde tanımlanabilecek bir yapılanma ile ölçek ekonomisi sağlanabilir.

Bir diğer husus ise İngiltere Hükümeti’nin yapmış olduğu stratejik hamlelere cevap verebilmek için büyük hacimli İslami fonlara sahip olan ülkelerin seçilerek bu ülkelerin yatırımlarına ayrıcalıklar ve/veya sübvansiyonlar getirilmesi olabilir. Böyle bir stratejik adımla sürekli artan rekabete cevap verebilecek bir hamle yapılmış olacaktır. Aynı şekilde kamusal nitelikli kuruluşlarımızın büyük hacimli İslami fonlara sahip ülkelerle imzaladıkları ikili anlaşmaların daha da etkin bir şekilde uygulamaya alınması sağlanabilir. 

Fonları çekebilecek strateji

Özetle, ükemizin Vizyon 2023 kapsamındaki yatırım projelerinin iç tasarruf hacmimizle kısa dönemde finansmanının mümkün olamaması ve dünyanın finansal durumu birlikte düşünüldüğünde mevcut durumda olabilecek en iyi finansman imkanının İslami finanstan ülkemizin alacağı payı arttırmak olacağı açıktır. Bu kapsamda İslami fonların mega altyapı projelerimizin finansmanında oynayabileceği rolün ve bu fonların ülkemize çekilmesinin yollarının özellikle İngiltere olmak üzere diğer ülkelerin bu konudaki stratejilerini de dikkate alarak analiz edilmesi ve bir ülke stratejisi haline getirilmesi en iyi çözümdür. Enerji projelerimiz başta olmak üzere bu projeleri finanse etmeyi başarabilirsek ülkemiz gelecek 10 yıl içerisinde orta gelir tuzağından kurtulabilecektir. Bunun sonucu ise G8 ülkesi olmamızdır.

Bu konularda ilginizi çekebilir