Yeni Maden Yönetmelik Taslağı ve 'Devlet Hakkı'
Emin DALASLAN / Jeoloji Mühendisi- Maden Müşaviri
3213 Sayılı Maden Kanunu'nun bazı maddeleri 04.02.2015 tarihinde 6592 Sayılı Kanun'la değişikliğe uğradı. Bu değişikliklerle birlikte kanunun uygulanmasına dair yeni yönetmeliğin ise 1 yıl içinde yayımlanana kadar mevcut uygulamaların eski yönetmelik hükümlerince yürütülmesi kanunlaştı. Yeni yönetmelik çalışmaları ağırlıklı olarak bakanlık ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) bürokratlarınca yürütülmekte. Oluşan son taslak 27.10.2015 tarihinde MİGEM web sayfasında yayımlandı.
Bir vergi düzenlemesinde elbette tüm hükümler önemlidir. Ancak, yükümlü hemen ‘ben hangi oranda vergi ödeyeceğim’ kısmına bakar. Vergi levhası veya numarasının değişikliği ilk etapta o kadar önemli değildir. Bunun gibi, madencinin de ilk etaptaki dikkati 'Devlet Hakkı' ile ilgili düzenlemedir. Bu da taslak yönetmeliğin 85. maddesinde yer almaktadır. Dayanağı da kanunun 14. maddesidir.
Yeni yönetmeliğin 14.maddesindeki düzenlemelerin, uygulamada bu maddeden dolayı sık sık karşılaşılan aksaklıkların düzeltmekten uzak olduğu görülmektedir. Hatta maden işletmecisinin lehine görünen tüm ibareler kaldırılmakta ve bu konularla ilgili yetki tamamen Genel Müdürlüğe bırakılmaktadır. Yani, işletmeci ürettiği madeni ocakta kaça satarsa satsın, 'Devlet Hakkı’na esas olacak satış fiyatının tespiti MİGEM elemanlarının denetim veya inceleme esnasındaki halet-i ruhiyesine bırakılmış. Önceki düzenlemeden gelen bu keyfiliği kısmen ortadan kaldıran kanunun 14. maddesinin 2. fıkrasındaki değişiklik hiç dikkate alınmamış görünüyor. Yani bir madenin piyasada kabul görmüş fiyatının MİGEM'ce ilan edileceği ve bu fiyatın altındaki bildirimler yerine ilan edilen fiyatın esas alınacağı açıklanırken yönetmeliğin 85. maddedesinde 27 alt madde ile adeta kulağı 27 yerden göstermenin yolları seçilmiş. Tüm yollar da MİGEM elemanlarının o anda neyi nasıl anladığına bağlı… Bu madde bir bütün olarak incelendiğinde ise “madencilik ve madenciliğe dayalı sanayileşmenin önü ancak bu kadar kapatılır” diye yorumlayabilirsiniz.
Amaç Devlet Hakkını artırmak mı?
Bir madenci, ürettiği madeni bir ürün haline getirmeyi düşünmüş ise yandı… Örneğin bir kuvars üreticisi, ürettiği madeni ocakta satarken bir yandan da cam imalatına girmiş olsa ödeyeceği 'Devlet Hakkı'na esas satış fiyatı, ocaktaki madenin satış fiyatından değil ürettiği camın satış fiyatından ödeyecek. Kanunun önceki halindeki bu anlayışa son veren düzenleme yok sayılmış ve yönetmeliğin önceki (86. mad.) uygulamasındaki uç ürüne kadar olan giderlerin düşürülmesi (86/31) de kaldırılmış. Bu durumda örneğin bir çimento veya alçı üreticisinin 'Devlet Hakkı'na esas olacak satış fiyatı, ocakta ürettiği tüvenan madenin satış fiyatından değil, fabrikadan çıkan bir torba (25 kilosu 10 TL ise 10X40 = 400 TL/Ton) uç ürünün satış fiyatından Genel Müdürlük elemanlarının uygun göreceği(!) bazı giderler düşülerek hesaplanacak. Bu fiyattan ocakta oluşan yükleme dahil giderler de düşülemeyecek. Çimentocuların aynı zamanda kendilerine ait kalker veya kil ocakları varsa (olmayan yok gibi) doğacak mağduriyetten kurtulmak için ya fabrikalarını ya da ocaklarını kapatacaklar. Çimentonun %70’ine yakını kalkerin piyasa fiyatı 2015 fiyatlarına göre 6-10 TL/Ton arasındadır. MİGEM’de ilan edilen rakamlar da bu çerçevede olmasına rağmen ocak başı satış fiyatı 1 ton çimentonun satış fiyatından geriye gelinerek (ocaktaki giderler hariç) hesaplanacak (85/3-4-5).
Aynı şekilde bir pomza ruhsatı sahibi ürettiği pomzayı kendi fabrikasında briket-hazır duvar vb üretiminde kullanıyorsa pomzanın 'Devlet Hakkı'na esas satış fiyatı ne ocaktan satılan fiyat ne de MİGEM’in ilan ettiği fiyat olacak. Bu durumda briketin veya benzeri nihai ürünün satış fiyatından geriye doğru hesaplanarak çıkan fiyat esas alınacak ama bu fiyat ilan edilen fiyatın altında da olamayacak (85/6).
Bu düzenlemeyi hazırlayanların tek amacının madenlerden alınmakta olan Devlet Hakkı’nı artırmak olduğu anlaşılıyor. Ancak değiştirilmediği takdirde sonucunun madenciliğimize darbe vurmak ve katma değer oluşturanı, girişimciyi, sanayiciyi bezdirip caydırmaktan öte bir şey sağlamayacağı görülecektir. Daha dikkat çekici br durum daha var. Böyle bir düzenleme yapılması için kanunun hiçbir maddesinde tek bir cümle yer almamaktadır. Yani yapılmak istenen düzenleme kanuna aykırıdır. Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasından bu hükümleri çıkarmadaki maksat nedir? 14/3 madde, örneğin %5’lik bir krom madeninden çıkarılan madeni %40-50 oranında zenginleştirerek satan bir madencinin hem haklarının korunması hem de 'Devlet Hakkı' kaybı olmamasına yönelik bir paragraftan 27 anlam çıkararak madenciyi MİGEM'deki bir-kaç kişinin o anki anlayışı veya yorumu doğrultusunda işlem yaptırmadaki sakıncaları Bakanlık görmüyor mu? Kanun gayet açık bir şekilde yazmış; Devlet Hakkı; ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınır.(14/1), Üretilen madenin hammadde olarak kullanılması veya satılması hâlinde, aynı pazar ortamında madenin işletmelerdeki tüvenan olarak ocak başı satışında uygulanan fiyat, ocak başı satış fiyatıdır. Madenlerden alınan 'Devlet Hakkı'na esas olan emsal ocak başı satış fiyatı, bölgeler de dikkate alınarak her madene ait ayrı ayrı ve uygulandığı yıl için belirlenerek Genel Müdürlükçe ilan edilir. Ocak başı satış bedeli, ilan edilen emsal fiyattan daha düşük olamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir (14/2).
Kanunun 14. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikçe belirlenir cümlesi haricinde tüm paragraf olduğu gibi yönetmeliğe konmuş, ancak 3. Fıkra ile ilgili deyim yerindeyse kırk dereden su getirilmiş. Hem de kanunda madenci lehine geçen kelimeler görmezden gelinerek. Aslında görmezden gelme de denmez özellikle! Örneğin, 3. Paragrafta (… madenin ocakta üretiminden…) ibaresi yok sayılarak, Yönetmeliğin 85/3 ve 5 fıkralarının sonuna ‘Ocak başı satış fiyatı belirlenirken ocaktaki yükleme dahil giderler dikkate alınmaz’ cümlesi eklenmiş. Sanki madenci düşman…
Madenciliği bu ülkenin ihtiyacı olan üretici kesimde değil de sıkıştırılarak ölümü gösterip sonra sıtmaya razı olacak bir kesim olarak görmeye devam edersek sektörün önemli bir kısmı pes diyecek konumdadır. Üretimden kaçan sermayedarlar ile üretimde olan sermayedarların yaşadıkları ülkeleri sıralayıp karşılaştırdığımızda önümüze çıkacak tabloyu gören sorumluluk sahibi yetkilerin var olduğu iyimserliğiyle yönetmelik taslağının yeniden gözden geçirilmesini umuyoruz.