”Yeni müsteşarlık AKP'nin derin devlet inşa çalışmasının örneği”

CHP Grup Başkanvekili Okay, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasını öngören tasarının, "AKP'nin, kendi derin devletini inşa çalışmasının yeni bir örneği" olduğunu söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasını öngören tasarının, "AKP'nin, kendi derin devletini inşa çalışmasının yeni bir örneği" olduğunu savunarak, "Bu tasarı, istihbaratı koordine etmek amacından çok, F tipi yapının kontrolüne vermeyi amaçlamaktadır" dedi.

Okay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasını öngören yasa tasarısına ilişkin eleştirilerde bulundu.

Tasarıyla, "şirin, butik bir müsteşarlık kuruluyor, her şey güllük gülistanlık olacak" havası yaratıldığını ifade eden Okay, yeni örgütlenmenin gerçek amacının, hukuksuzluğunun kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığını öne sürdü.

Okay, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, "2. Başkanlık" görevini yürütürken, "Terörizmle topyekun mücadele için yeni bir kuruluşa ihtiyaç var" sözleriyle, yeni bir yapılanma ihtiyacını ortaya koyduğunu, ardından Başbakanlığa bağlı Güvenlik İşleri Başkanlığını kaldırıp yerine Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğünü kuran tasarının, 2006'da yasalaştığını anımsattı. Okay, Genel Müdürlüğün; iç ve dış güvenliğin yanı sıra, terörle mücadelede koordinasyonu sağlamak, inceleme, araştırma ve toplantılar yapmakla görevlendirildiğini dile getirdi.

Ancak aradan 2 yıl bile geçmeden Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin tasarının TBMM'ye sevk edildiğine işaret eden Okay, terörle mücadele gibi önemli bir konuda, bu kadar kısa bir sürede yeniden yapılanmaya gidilmesinin nedenlerinin kamuoyunca bilinmesi gerektiğini belirtti.

"Eğer ihtiyaç varsa neden Başbakanlıktaki yapı güçlendirilmedi?"

"Terörle mücadele gibi ciddi ve tutarlı olunması gereken bir konuda, yazboz tahtası gibi hareket edilmesi kabul edilemez" diyen Okay, "Ne oldu bu iki yıl içinde? Başbakanlığa bağlı Genel Müdürlük hangi konularda zafiyet gösterdi? Bu aynı zamanda Başbakanın da başarısızlığı değil mi?" diye sordu.

CHP'li Okay, Genelkurmay ve MİT'in doğrudan Başbakanlığa bağlı olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu açıdan Başbakanlıkta koordinasyon amaçlı bir yapılanmanın, İçişleri Bakanlığına bağlı bir yapılanmadan daha etkin olacağına kuşku yoktur. O halde neden terörle mücadelede koordinasyon, Başbakanlıktan, İçişleri Bakanlığına kaydırıldı? Eğer bir ihtiyaç varsa neden Başbakanlıktaki yapı güçlendirilmedi?

Tasarıyla İstihbarat Değerlendirme Merkezi kurulması öngörülüyor. Terörle ilgili istihbari bilgilerin bu merkezde toplanması amaçlanıyor. Oluşum, hiyerarşik açıdan alt konumda ama verilen yetkiler bakımından terörle ilgili diğer birimlerin üstünde bir kuruluş olarak tasarlanmıştır. Bu yapılanma bize dinlemeyle ilgili kurulan yapıyı anımsatmaktadır. İletişim Başkanlığı hiyerarşik açıdan Ulaştırma Bakanlığına bağlı üst kurumun altında bir örgütlenme olarak karşımıza çıkarılmış, ancak yetkileri açısından tüm emniyet güçlerinin işlemlerini takip ve denetimi yetkileriyle donatılmıştı. Bu tasarıyla da istihbaratın tek elde, F tipi örgütlenmenin hakimiyetinde toplanması amaçlanmaktadır."

"Atalay derhal çıkıp kendilerinin tasarladığı kurguyu kamuoyuna açıklamalıdır"

CHP Grup Başkanvekili Okay, tasarının, sınırsız sayıda sözleşmeli personel ve yabancı uzman istihdamına olanak tanıdığını, istihdamın, keyfiyete bırakıldığını ifade etti.

Tasarıda, müsteşarlığın görev ve yetkilerinin sınırlarının belirlenmediğini, istismara açık olduğunu öne süren Okay, müsteşarlığın görevleri arasında "inceleme ve denetleme yapma ya da yaptırmanın" yer aldığını belirtti. Okay, "Operasyonel görevi olmayan bir kurum, hangi kamu birimlerinde inceleme ve denetleme yapacak? Kamu birimlerinin dışında da böyle bir görevi var mı? Yetkilerinin sınırları nedir? Kendisinin yapmadığı inceleme ve denetlemeleri kimlere ya da hangi birimlere yaptıracak? Operasyonel bir görevi olmayan müsteşarlık için neden örtülük ödenek konulması düşünüldü" sorularını yöneltti.

Hakkı Süha Okay, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, "Bu kuruluş, etkili olacak, etkili kılacağız. Bu konuda belki her şey yasa metnine geçirilmiyor. Biraz da 'çok bağlayıcı olmayalım, biraz esnek çalışalım' diye" açıklamasında bulunduğunu bildirerek, "Bu bir itiraftır. Hukuk devletlerinde, yasa metninde yer almayan, konularda gizli amaçlarının olduğunu itiraf eden bir bakan o koltukta oturamaz. Sayın Atalay derhal çıkıp yasa metninde geçirilmeyen, ancak kendilerinin tasarladığı kurguyu kamuoyuna açıklamalıdır" diye konuştu.

"Bu tasarı, istihbaratı koordine etmek amacından çok F tipi yapının kontrolüne vermeyi amaçlamaktadır" görüşünü savunan Okay, bunun, "AK Parti tipi bir kadrolaşma tasarısı" olduğunu söyledi.

Okay, "70 milyonu dinlemek için oluşturulan İletişim Başkanlığı gibi, bu sefer tüm istihbaratı takip etmek, yönlendirmek amacıyla yeni bir yapı kurulmak istenmektedir. Bu AKP'nin kendi derin devletini inşa çalışmalarının yeni bir örneğidir. Faşizan motifler taşıyan anlayışın bir ürünüdür" dedi.

"Yapılmak istenilen her ilde İçişleri Bakanlığına bağlı olağanüstü yetkilerle donatılan kadrolar ihdas etmek"

Okay, yapılmak istenilenin; her ilde İçişleri Bakanlığına bağlı olağanüstü yetkilerle donatılan kadrolar ihdas etmek, sıkıyönetim komiserleri belirlemek olduğunu savundu. Okay, inceleme ve denetleme adı altında yargıya müdahalenin önünün açılacağı, yeni bir savcılık kurumu gibi yapılaşma oluşturulacağı uyarısında bulundu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında "kayıp trilyon" davasıyla ilgili verilen "takipsizlik" kararını kaldıran Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kanun yararına bozulması için Adalet Bakanlığına başvurusunu Okay, şöyle değerlendirdi:

"Kanun yoluyla, yazılı emirle bozma denilen yöntemin, aslında kanun yararına olması lazım. Bu da yöntem olarak, kesinleşmiş mahkeme kararlarına ilişkindir. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının verdiği karar, soruşturmaya, savcılık işlemine ilişkindir. Ancak buna rağmen yasal yöntemle yargı yolu zorlanmak istenmektedir.

Maden Cumhurbaşkanı Gül'ün dokunulmazlığı vardı, o zaman TBMM Başkanlığı niye dosyayı Adalet Bakanlığına iade etti? Dokunulmazlığı vardı Adalet Bakanlığı niye Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti? Eğer dokunulmazlığı varsa, dokunulmalıkların değerlendirildiği TBMM'de kalması lazımdı. Sayın Başsavcının başvurusu, hukuki yoldur, sonuçlarını göreceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın, cumhurbaşkanı olmadan önceki eylem ve fiillerinden dolayı dokunulmazlığı bulunmamaktadır. Ait olduğu mahkemede yargılanması gerekir."