Yeni nesil teşvikleri 'makro' değil 'mikro bakış açısı' ile kurgulayalım

Bursa’da düzenlenen toplantıya katılan sanayicilere göre yeni teşvik sistemi sektörlerde ayrıntıya önem vermeli, derinlik ve süreklilik taşımalı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

GÜLAY SOYDAN PEHLEVAN / BURSA

DÜNYA gazetesi ile BUSİAD’ın ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında Türk sanayisinin içinde bulunduğu sorunlar ele alındı. Toplantıya katılan sanayiciler, ithalatı geriletecek üretim, ileri teknoloji ihracatına ağırlık verilmesi ve teşviklerin makro değil mikro bakış açısıyla hazırlanmasını istediler. Türkiye’de devletin çok önemli teşvik ve destekler sağladığının altını çizen sanayiciler, gelinen noktada detaylara eğilen yeni nesil desteklere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çektiler. Sektör ve proje bazında ayrıntılara önem verilmesi gerektiğini savunan işadamları, sadece Ar-Ge ve üretime destek veren anlayışın yerine pazarda sürekliliğin dikkate alınmasını talep ettiler. Toplantıda “Ar-Ge’ye teşvik kadar, Ar-Ge sonrasında ortaya çıkacak ürünlerin pazarda süreklilik kazanabilmesinin kritik önemde olduğu” vurgulandı. Yeni teşvik sisteminde kuralların uzun vadeli perspektifl e oluşturulması ve çeşitli bakanlıklar arasında koordinasyonun sağlanması hayati önem taşıyor.

Sanayici, ithalatı geriletecek üretime ve ileri teknoloji ihracatına yönelik teşviklerin yeniden kurgulanmasını istiyor. Sanayicilere göre yeni teşvik düzeni, sektörlerde ayrıntılara önem vermeli, derinlik ve süreklilik taşımalı… 

Türkiye’de devletin çok önemli teşvik ve destekler sağladığının altını çizen sanayiciler, gelinen noktada detaylara eğilen yeni nesil desteklere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor. Bürokrasinin üretime yönelik teşvik ve destekleri düzenlerken artık ‘makro’ bakış açısıyla değil, ‘mikro’ bakış açısıyla, sektör ve proje bazında ayrıntılara önem vermesini isteyen sanayiciler, sadece Ar-Ge’ye ve üretime destek veren teşvik anlayışının yerine, pazarda sürekliliği dikkate alan destekler kurgulanmasının önemine de işaret etti. Sanayiciler, “Ar-Ge’ye teşvik kadar, Ar-Ge sonrasında ortaya çıkacak ürünlerin pazarda süreklilik kazanabilmesin kritik önemde olduğu” görüşünde. 

Birçok KOBİ’nin teşvik alırken önemli zorluklarla karşı karşıya kaldığını ve bu nedenle kendini geliştirebilecek desteklere yönelmekten vazgeçtiğini kaydeden sanayicilere göre, bugüne kadar edinilen deneyimlerden ders çıkarılarak, yeni teşvik ve destek sisteminde, kuralların uzun vadeli perspektifl e oluşturulması ve çeşitli bakanlıklar arasında girişimci ve sanayiciyi destekleyecek bir koordinasyon sağlanması hayati önemde. Otomotivden makineye, elektronikten yazılıma farklı alanlardan sektör temsilcileri, Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) ile DÜNYA gazetesinin ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında “Yüksek teknolojili ürün ihracatı” ve “Şirketler ihraç ürünlerinde katma değer artırıcı planları nasıl hayata geçirebilir?” konularını masaya yatırdı. BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıyı DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yönetti. Toplantıya DÜNYA Gazetesi Bursa Bölge Temsilcisi Ömer Faruk Çiftçi de katıldı. 

Toplantıda ortaya çıkan bir diğer önemli talep ise araştırmacı eğitim sistemi oldu. sanayiciler, bilim olmadan teknoloji hamlesi yapılamayacağı uyarısında bulunarak, birçok üniversitede fen bilimleri ile ilgili lisans bölümlerinin tek tek kapandığını, bu nedenle eğitim sisteminin tümüyle gözden geçirilmesinin ihtiyaç olduğunu da savunuyor. Türkiye’deki şirketlerde sermaye kıtlığı yaşandığının altını çizen sanayiciler, projeden ziyade teknoloji yatırımı yapan firmaların desteklenmesini ve proje destek oranlarının yükseltilmesini istiyor. Envanter çalışması olmadığı için yatırımların doğru yönlendirelemediğini iddia eden sanayiciler, bu doğrultuda üniversitelerin desteğini bekliyor. Rekabet öncesi işbirliğine de sıcak bakan sanayiciler, fikri mülki hakların korunduğu ve personelin haksız rekabet yapmasına izin vermeyen kanunların oluşturulmasını istiyor. 

Özel sektörün tek başına ortaya başarı çıkarması zor 

Toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “21. yüzyılda ekonomimizin sıçrama göstermesi; bilgi teknolojileri, sağlık, kimya, ilaç sektörü, savunma ve uzay sanayi, ulaştırma, iletişim, enerji gibi sektörlerde başarılı olabilmemizle sağlanacaktır” diyen BUSİAD Başkanı Günal Baylan, “Bu da devlet ve özel sektör birlikteliği ile dizayn edilecek strateji ile gerçekleşebilir. Aksi takdirde özel sektörün tek başına sıfırdan başlayıp küresel pazara hakim olacak bir başarı ortaya çıkarması zordur. Böylesi bir süreç zaman, kaynak, sabır, niyet ve destek gerektirmektedir. Diğer taraftan hükümet kanadından 2011-2014 dönemini içeren Sanayi Strateji Belgesi’nde amaç maddesi olarak yer alan Avrasya’nın yüksek teknolojili ürün pazarında ülkemizin üretim üssü olma hedefi başarılı olmamıştır. Ülke ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin payının beklenen seviyede olmaması bunu işaret etmektedir. Nedenleri, yapılacak stratejilere yol gösterebilir” ifadesini kullandı.

BURSA SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ ÜYELERİ YENİ DÖNEMDE YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM İÇİN BEKLENTİLERİNİ ANLATTILAR:

DEVLET KANUNLARLA DESTEKLEYİCİ OLMALI

OYA COŞKUNÖZ / YÖNEY COŞKUNÖZ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI: 

Coşkunöz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Oya Coşkunöz Yöney, Ar-Ge merkezlerindeki sorunlara dikkati çekerek, Sanayi Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan tartışmalar yaşandığını, bunun da sanayiciye yansıdığını söyledi. Yöney, “Sanayi Bakanlığı Ar-Ge yaparken katma değeri kabul ediyor ve destekliyor ama Maliye Bakanlığı da ‘Kusura bakma ben bir geçmişine bakayım’ diyor. İki bakanlık arasında yaşanan çelişki ve bürokrasi eziyeti sanayiciyi bezdiriyor” dedi. Türkiye’deki şirketlerde sermaye kıtlığından dolayı Ar-Ge’ye ayrılan payların yetersiz olduğunun altını çizen Yöney, “Devlet, sanayiciyi TÜBİTAK gibi kurumlarla destekliyor ama projeden ziyade teknolojiye yatırım yapmaya çalışan fi rmaları gerçek anlamda desteklemek gerekiyor. Üniversitelerin de yurtdışında olduğu gibi bizlere yol göstermesi lazım. Bu sorunların temel taşlar olduğuna inanıyorum. Temel taşları düzeltmediğiniz takdirde bir yerlere varacağımızı da düşünmüyorum” diye konuştu. 

Sanayicinin envanteri olmadığını ve moda şeklinde herkesin aynı şeyi yapmaya çalıştığını iddia eden Yöney, “Oysa envanter olsa ona göre yatırım yapacak. Üniversitelerin şirketleri yerinde inceleyip kimlerin nelere dönüşebileceğini görmesi, sonrasında da özellikle KOBİ’ler olmak üzere şirketlerde değişimlere ön ayak olması gerekiyor” ifadesini kullandı. Yöney, Finlandiya örneğini vererek, şunları kaydetti: “Finlandiya, birden karar verip, Ar-Ge yapacağım deyip, tüm üniversiteler dahil eğitim sistemini değiştirerek, Ar-Ge’ye yöneldi. Araştırmacı eğitim sistemini kabul edip ona göre kanunlar koyarak tüm ülkeyi değiştirdi. Eğer ülke olarak karar verilirse, ‘Teknoloji üreteceğiz’ dediğiniz anda tüm ülke olarak A’dan Z’ye değişilmesi lazım. Münferitten ziyade bunu toplu bir hareket olarak görmek gerek. Rekabet öncesi işbirliği bir diğer konu. Biz de fi kri haklardan dolayı yapılamıyor. Tüm parçaları bir araya getirip ortak bir proje yapıyorsunuz ama bu Türkiye’de olmuyor.” 

FİKRİ, MÜLKİ HAKLARIN KORUNDUĞU KANUNLAR LAZIM 

CELAL BEYSEL / FLOTEKS YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“Yüksek teknoloji üretecek firmanın önce Ar-Ge ve inovasyon yapan bir sistemi olacak, sonra onu destekleyecek, beraber çalışabileceği bir üniversite, bilim adamları heyeti, bunlar birleşecek ve ileri teknoloji oluşabilecek” önerisinde bulunan Floteks Yönetim Kurulu Başkanı Celal Beysel, “Peki ileri teknoloji nasıl oluşur? Önce fi rmanın yönetiminin, patronunun yüksek teknolojiye geçmek için kendi işi ile ilgili bir çaresizliği, ihtiyacı ya da bir arzusu olmalı. Ardından personelin becerisi ve sadakati çok önemli. Bu olmadığı takdirde birikim bu firmadan kalkıp başka fi rmaya gittiği, hatta gitme ihtimali olduğu zaman yenileşimi frenleyici bir mekanizma doğuyor. Yani fikri, mülki hakların korunduğu ve personelin haksız rekabet yapmasına, iş etiğine aykırı davranmasına izin vermeyen kanunların olması lazım” dedi. Devlet teşviğinin önemine dikkati çekerek, özellikle son yıllarda Ar-Ge ve inovasyonda büyük teşvikler verildiğini söyleyen Beysel, konuyu şöyle örneklendirdi: “Bundan 7 yıl önce TÜBİTAK’tan aldığımız bir teşvik çerçevesinde ürettiğimiz bir ürünün know how’ını Hindistan’a sattık ve firmamız için bu çok önemli bir maddi kaynak oldu. Ancak zamanla bu destekler yanlış yönlendirilmeye başlandı. Ağır ve yanlış bir bürokrasi oluştu. Bunun sonucunda sanayici, özellikle KOBİ’ler öyle bir önyargıya kapıldı ki… Bence bugün teşvikleri gerçekten doğru kullanıp katma değer üretebilecek firmaların, özellikle KOBİ’lerin büyük çoğunluğu alamıyor ya da almıyor. Vazgeçtiler, vazgeçtik teşviklerin peşinde koşmaktan, patinaj yapmaktan.” 

ÖNCELİKLE UZUN YILLARA DAYANAN KURALLAR KONULMALI 

AHMET ALTEKİN / TOFAŞ CEO DANIŞMANI: 

Tofaş Ar-Ge Merkezi’nde 600 kişiye çıktıklarını söyleyen Tofaş CEO Danışmanı Ahmet Altekin, büyüyerek yüksek teknoloji üretmeyeceklerini, orta yüksek teknolojide devam edip katma değeri artıracaklarına dikkati çekti. “Türkiye’de sanayiciler iyi çalışmamış dersine, bir türlü yüksek teknolojiye geçemiyorlar gibi izlenim var” diyen Altekin, “Bu doğru değil. OECD’nin standardı var. İleri teknoloji dediğimizde bunun içine giren sektörler; havacılık, uzay, ilaç sanayi, bilgisayar, telekominikasyon ile tıbbi hassas ve optik cihazlar. Böyle baktığınızda, ‘Ey otomobil sektörü, Tofaş sen ne zaman ileri teknoloji üreteceksin?’ demek, Tofaş’ın sermayesini otomotivden çekip bu sektörlerden birine yatırması demektir. Eminim kimse bunu istemez” dedi. Altekin, yüksek ve orta teknolojideki ürünlerin Türkiye’nin gelişme stratejisindeki yerinin tam olarak tanımlanmadığı takdirde karmaşa doğduğunu ve politika yapıcısının bunu açması gerektiğini vurguladı. “Otomobil desteklenmesin mi? Olabilir, bu da söyleniyor zaten. ‘Otomobil yapıyorsunuz, geçen sefer de yaptınız, gidin başka şey yapın...’ Aslında beklenti habire başka bir şey yapıyor olmanız ama biz otomobil yapıyoruz. Yüksek teknoloji geliştirilmesi önemli çünkü biz otomobilde ileri teknoloji kullanıyoruz, kendisi öyle olmasa bile. Üretim teknolojisi çok önemli. Robotlarla çalışıyoruz. İçeride Avrupa Birliği projeleri, yüksek teknoloji projeleri var” ifadesini kullanan Altekin, “Türkiye’nin yüksek teknolojiye geçebilmesi için öncelikle uzun yıllara dayanan kurallar koyacağımız. Değiştirmeyeceğimiz, hatalı bile koysak iyileştirerek öğreneceğimiz, dünyanın da yaptığı gibi ısrarla o bölgedeki doğru koşulları karşılayacak bir politikanın ortaya çıkması. Eğer bu bağlamda bakıyorsak yavaş yavaş yüksek teknolojiye de geçeriz” diye konuştu. Yüksek teknolojinin Ar-Ge’de TEYDEB ile ilgili sorunlarından birinin TÜBİTAK’ın “Biz yüksek teknolojiyi geliştireceğiz. Bu yüksek teknolojiyi geliştirirken amacımız çok sayıda küçük Ar-Ge firmasının, KOBİ’nin istihdam yaratması ve yüksek katma değerli, yüksek teknoloji ürünü ihraç etmesi”ni misyon edinmesi olduğunu iddia eden Altekin, “Misyonu böyle koyduğunuz zaman ciddi ihracat ve teknoloji birikimi sağlayacak orta düzeyde bir teknoloji ürününün geliştirilmesinin teşvik edilmesi artık TEYDEB misyonundan çıkıyor. Çok kritik bir olay” değerlendirmesini yaptı. Esas teşviğin doğru pazar oluşumu olduğuna değinen Altekin, “Dünyanın hiçbir yerinde devletler teşvik vererek ne Ar-Ge’yi ne de başka bir şeyi gerçekleştiremezler. Eğer arkasında bunu sürekli hale getirecek olan pazar yoksa” dedi. 

BÜROKRASİMİZ ARTIK MİKRO ÇALIŞMALI 

AYHAN ISPALAR / EMKO ELEKTRONİK YÖNETİM KURULU BAŞKANI: 

“Doğru zamanda doğru şeyler yapılmalı. Türkiye’de sanayi ve üretim sektörünün yönetim organlarının vizyonel sorunu olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullanan Emko Elektronik Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Ispalar, şunları kaydetti: “1990-2000 yıllarında televizyon üretiminde Türkiye bir numaraydı. 11 milyar dolara yakın ihracatı vardı. Bu markalar Vestel ve Beko idi. Hem devlet hem de özel sektördeki yanlış politikalar ve vizyon eksikliği dolayısıyla LCD’ye yatırım yapılmadı. O yıllarda Kore’deki Samsung fi rması yatırımı yaptı ve şu anda Vestel ile Samsung’u karşılaştırdığınızda arada 150 kat fark var. Doğru zamanda doğru karar alınması gerekiyor. Üstelik pazar hazırken... Bir de Endüstri 4.0 meselesi var. Yani Alman ekonomisinin yol haritası. Tüm üretim Çin’e kayıyor ve bununla ilgili ileri teknoloji üreten Almanya bile rahat değil. Ülkemizde şu anki teşvikler çok mükemmel. TÜBİTAK’ta 1511 çağrılı proje başlıkları var. Bürokrasimizin bu bakış açısıyla artık makro yerine mikro çalışması gerekiyor. İşin çözümü detaylarda yatıyor. Ayrıca en önemli pazar kendi pazarındır. Tüm dünyada bu böyle olmuştur. Toplumsal katılım, farkındalık, bilinç de gerekiyor. Bir Almanın, Fransızın yaptığından farklı bir şey değil.” 

YENİLEŞİMİN ÜNİVERSİTE İLE BİRLEŞİMİNDEN YÜKSEK TEKNOLOJİ SAĞLAYABİLİRİZ 

YEŞİM AKALIN / BURSA ÇİMENTO KALİTE YÖNETİM TEMSİLCİSİ: 

“Üretim ve üretim süreçlerindeki teknoloji giderek önem kazanıyor. Araştırma geliştirmeyle gelen yenileşimin üniversite ile birleşiminden yüksek teknoloji sağlayabiliriz. Bu üç sürecin bir araya gelmesini, yüksek teknolojide olmasını umut ediyorum.” 

BÜYÜK ŞİRKETLER KÜÇÜK ŞİRKETLERDEN İŞ ALMALI

TUNCER HATUNOĞLU / İLETİŞİM YAZILIM GENEL MÜDÜRÜ  

“Büyük şirketlerin belirli bir konuda kendisinin çok daha pahalıya mal edeceğine inandığı bir konuda küçük şirketlerden iş garantisi vererek iş alması gerekiyor. Nasa’nın istatistiklerine göre, 2 bin adet fi rma Nasa’nın iş garantisi vermesi sayesinde uluslararası şirket oldu. Savunma sanayinin ofset anlaşmalarına da buna örnektir. Sadece savunma sanayi için değil, tüm sanayiler için olması gereken bir şeydir. Bir araya gelip nasıl çalışılacağının modeli doğru konmalıdır. Büyük firmaların, ‘Ben zaten bunu yaparım’ deyip küçük firmayı göz ardı etmek yerine onunla beraber ürün ortaya çıkarma politikasını oluşturmalıdır. Yazılım bugün olmazsa olmaz, diyoruz. Hiçbir işi o olmadan konuşmuyoruz. Bursa’nın sanayisi de çok önemli diyoruz ama maalesef Uludağ Üniversitesi’nde bir bilgisayar bölümü yok.” 

ÜNİVERSİTE VE DEVLET POLİTİKALARI GELİŞTİRİLMELİ 

RASİM DURMUŞ / ORHAN HOLDİNG ORAU ORHAN OTOMOTİV AR-GE MERKEZİ PROJE MÜHENDİSİ: 

“Ar-Ge ve inovasyonun mantığında üniversite ve devlet politikalarının geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu tetikleyen unsurun da sanayici zihniyeti olduğu kanısındayım. Biz de kendi bünyemizde bu yıl Ar-Ge merkezi kurduk. Hindistan, İngiltere ve Fransa’da Ar-Ge merkezlerimiz ve tasarım ofislerimiz var. Birçok yenilikçi testlerin yapıldığı merkezler bunlar. Bunun bir ayağı ve merkezi olmak üzere Türkiye’de de Ar-Ge merkezimiz açıldı.” 

ÖZEL ÇAĞRILAR BEKLENTİMİZ DOĞRULTUSUNDA GELİŞİYOR 

RECEP KURT / MARTUR AR-GE MERKEZİ YÖNETİCİSİ

“Martur olarak Otomotiv Teknolojeleri Platformu’ndayız. Bu platformda yaptığımız çalışmalar sonrasında TÜBİTAK’a raporumuzu sunduk. Otomotiv ile ilgili desteklenmesi gereken öncelikli alanları özellikle 1511 programı kapsamında listeledik. Destek anlamında aynı sırayla çıktı. TÜBİTAK bu anlamda platform çalışmalarımıza yüzde 100 uydu. O konuda herhangi bir şikayetimiz yok. Çünkü TÜBİTAK’ın politikalarına doğrudan destek verme şansımız oldu. Süreç şu anda doğru gidiyor. Özellikle özel çağrılar beklentimiz doğrultusunda gelişiyor ama tabii ki otomotivin kendi iç dinamikleri var ve bu kapsamda özel teşviklere de konulara da kesinlikle inmek gerekiyor.” 

PROJE DESTEKLERİNİN ORANLARI ÇOK DÜŞÜK 

ERKAN KÜÇÜKSÜLEYMANOĞLU / TOFAŞ İNOVASYON VE TEKNOLOJİ GELİŞTİRME MÜDÜRÜ 

“Ülke olarak destek olmazsa firmaların Ar-Ge yatırımı yapmasını beklememeliyiz. Proje desteklerinin oranları çok düşük. Projeye harcadığınız 100 liranın karşılığında devlet hep desteklediğini söylüyor. Özellikle de TEYDEB’le. Ne var ki aldığımız 30-40 lira. Dolayısıyla küçük firmaları özellikle düşünürse sonu belli olmayan macerada kalan kısmı cebinden karşılayacak. Bu destek gözden geçirilmeli. Örneğin AB destek mekanizmalarında bu oran yüzde 75 ile yüzde 125 arasındadır. Arada çok büyük fark var. Yine AB projelerinde destek mekanizmalarında araştırma ve inovasyonla ilgili programlarda destek oranları farklıdır. İnovasyon olduğunda yani endüstrileşmeye biraz daha yakın olduğunda destek daha yüksektir. Bunlar hep örnek alınıp Türkiye’deki destek mekanizmalarında yenileme ve değerlendirme yapılabilir. Rekabet öncesi işbirliği kesinlikle çok önemli. Belki de en zayıf olduğumuz konu bu. AB projelerinde Ford, BMW ve Renault aynı projenin içinde yer alabiliyor. Araştırma ve inovasyon çalışmasını yaptınız diyelim. Ondan sonraki süreç daha da sıkıntılı olabilir. Türkiye’de üretilebilirlikle ilgili ticarileşebilirlikle ilgili desteklerin yeterinde önemsenmediğini görüyorum. Bu da yine iyileştirilmesi gereken bir konu. Olayın bir de uzun vadeli stratejik boyutu var. Uzun vadeli yaklaşmadan uzun vadeli bir başarı hedefl iyorsunuz ülke olarak. Bilim olmadan teknoloji hamlesi, sıçraması yapmaya çalışıyoruz. Bugün Türkiye’de birçok büyük üniversitede fen bilimleri ile ilgili lisans bölümleri tek tek kapanıyor. Bu aslında sanayinin de sorunu. Eğitim sistemimizin tümüyle gözden geçirilmesi gerekiyor. Topyekün bir şeyden bahsetmemiz lazım.” 

ANA SANAYİ İLE TASARIMLARIMIZI PAYLAŞAMIYORUZ

HASAN MELİH / KINAGU ERMETAL OTOMOTİV AR-GE MÜHENDİSİ:  

“Ana sanayi co-desing çalışmalarını paylaşırsa bizler de Ar-Ge stratejimizi ve yeteneklerimizi zorlayacak daha katma değerli ve inovatif ürünler çıkarabiliriz. Bazı çalışmalarda tasarımlarımızı paylaşamıyoruz çünkü ana sanayi üretimindeki belli ürünleri imal etmemizi istiyor. Ancak bizim de bazı durumlarda değişik çözümlerimiz olabiliyor. Bunları dile getiremiyoruz.” 

KATMA DEĞERİ YÜKSEK NESİLLER YETİŞTİRİLMELİ 

COŞKUN KARATAŞ / ORHAN HOLDİNG ORAU ORHAN OTOMOTİV AR-GE MERKEZİ ŞEFİ

“Ülke olarak en temel sorunumuz eğitim. Katma değeri yüksek bir ürün istiyorsak, katma değeri yüksek bir nesil yetiştirmemiz lazım. En azından üniversite mezunlarının öyle olması gerekiyor. Bugün bir elin parmağını geçmeyecek kadar iyi üniversite ancak sayabilirsiniz. O üniversitelerden mezun olanlar üçüncü sınıf itibariyle iyi yerlerde çalışmaya başlıyor. Piyasaya bile gelemiyor. Böyle personel istihdam edilemediği için literatör araştırması yapılamıyor, dünya takip edilemiyor, araştırılamıyor. Yüksek lisanslı ve doktoralı personele ihtiyacımız var. Devlet teşvikleri yeterli ama toplu değil. Tek başına bir amaca hizmet etmiyor. Devlet pazar veya alım garantisi vermiyor.” 

BİLİM YENİ TEKNOLOJİLERLE ÜNİVERSİTELERDEN YAYILMALI 

ZEYNEP BİÇER ÖZÇELİK YARATICI DÜŞÜNME VE YENİ FİKİR GELİŞTİRME UZMANI 

“İçinde bulunduğumuz küresel rekabet ortamı giderek daha da çetinleşiyor. Bu ortam içinde ne kadar yenilikçi ve yaratıcı olabilirsek, ki bunun temelinde bilgi olduğunu düşünüyorum, o kadar iyi. Bu doğrultuda üniversite sanayi işbirliği geliştirilmeli. Bilgi ve bilimin yeni trendlerle, teknolojilerle üniversitelerden yayılması gerekiyor. Aynı şekilde endüstriyel Ar-Ge ve teknoloji yönetimi sertifası ve master programları yaygınlaştırılmalı.” 

STRATEJİ PAZARLAMA BİRİMLERİ KURULMALI 

FATİH PITIR / ERMAKSAN MAKİNE AR-GE KOORDİNASYON SORUMLUSU: 

“Yüksek teknolojili ürün yapmak birinci, bunu pazarlamak ikinci adımı oluşturuyor. Bunun için müşteri isteklerini iyi okuyabilmek lazım. Büyük firmalar daha da büyüdükçe biraz hantallaşıyor ister istemez. Bu doğrultuda küçük firmalara destek verilmesi gerektiğine yüzde 100 katılıyorum. Yeni işe giren firmalar biraz daha çabuk reaksiyon gösterebiliyor. Biz büyük firmalar ne yapabiliriz? Örneğin esnek çalışma saatleri... Bir yazılımcı kişiyi belli saat dilimlerinde odaya sokarsanız belki bir çözüm sunamayacak. Belki de onlarca satır yazdığı şeyi bir satırla çözebilecek ama bunu esnek çalışma saatiyle sağlamak lazım. Diğer yandan strateji pazarlama birimleri kurulmalı. Yapılacak çalışmalarda yorum yapmayarak, araştırarak, sayısal verilere dayanarak, rakipleri inceleyerek... Kriz zamanında teknolojiye yapılan yatırım belki çok geç kalmış olabilir.” 

SANAYİCİ TALEPLERİNİ SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE İLETMELİ 

ÖMER ŞENDOĞAN / ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ PROJE YÖNETİM UZMANI: 

“Teşhis ve tedavinin çok iyi olduğunu düşünüyorum ama takip konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Problemi tespit ediyoruz ancak çözümünün takibi konusunda eksiklikler yaşıyoruz. En büyük sorun iletişim. Hem kamu kurumlarıyla hem de kendi içimizde daha fazla iletişim kurmamız lazım. Örneğin belirli aralıklarla toplantılar yapılıp sorunlar Bakanlığa raporlanabilir. Sanayicinin de taleplerini üniversitelere sağlıklı bir şekilde iletmesi gerekiyor.” 

YÜZDE 100 YERLİ ÜRETİM PLANLIYORUZ 

BORA ALP / DURKO ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ BURSA BÖLGE YÖNETİCİSİ:

“Firma olarak yaklaşık iki yıl önce temassız seviye sensörleri üretimine başladık. Elektronik kısımlarını Türkiye’de üretemediğimiz için maalesef bunu yüzde 100 yerli yapamıyoruz. Elektronik kısmını yurtdışında yaptırmamızın nedeni maliyetin aynı olması. Maliyeti düşüremedik. Bunun için ilk önce büyük bir pazar oluşturmak lazım. Pazara göre yapacağınız yatırımla bunu en kısa zamanda amortise etmemiz lazım. Biz de onun için uğrayoruz. 2016 yılsonunda yüzde 100 yerli üretim planlıyoruz.” 

ÜNİVERSİTELERDE OKUDUĞUMUZ BİLGİLER ESKİ KALIYOR 

DUYGU ISPALAR / GÜNERİ EMKO ELEKTRONİK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI: 

“Avrupa’nın eğitime çok fazla yatırımı var. Online eğitimler düzenliyor. Özellikle emekli öğretim görevlilerini, akademisyenleri yeni teknolojiye adepte etmek istiyor. Çünkü bu kişilerin temel bilgilerini yeni teknolojiye ayak uydurarak fi rmalara danışmanlık ve yeni iş alanları oluşturabileceği fi kir var. Bu da önemli çünkü teknoloji sürekli gelişiyor. Üniversitelerde okuduğumuz bilgiler eski kalıyor. Bunun için politikamız ne olacak? Böyle bir şey planlandı mı? Ne öngörülüyor? Bunun hakkında bilgi sahibi değiliz." 

KALİTE ODAKLI ÇALIŞMAYI ARTIRMALIYIZ 

PROF. DR. AKIN BURAK ETEMOĞLU / ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

“Türk eğitim sisteminde hala sayı odaklı çalışıyoruz, kalite odaklı değil. Kalite odaklıyı artırmamız gerekiyor. İkinci bir konuysa; süreklilik ve sürdürülebilirlik sanayici için ne kadar kıymetliyse benim için de önemli. Kalite bekliyorsan, iş bekliyorsan bu performans göstergelerine göre planlamadan lazım eğitim sistemini. Bunu yapmadığın takdirde eleştiriye açık bir sistemden bahsedersin. Üniversitelerin yetkinlik haritasının olmadığını biliyorum. Dolayısıyla siz insanı çok kıymetli hale getirdiniz, doğrudur ama bu kıymetli insanların nerede, neler yaptığı hakkında hiçbirimizin fi kri yoktur. Araştırma Bilgi Sistemi (ARBİS) benzeri birtakım yapılar kuruluyor. Bunlar önemlidir ama sürekliliği nedir, ne kadar takip etmektedir bunlar hakkında kıt bilgim cevap veremiyor. Dolayısıyla cevaplarımız bu noktaya odaklanıyor. Biz ayrı dünyaların insanlarıyız çünkü beklentilerimiz farklı şekilde ortaya konmuştur.” 

SERMAYE DOĞRU BİR ŞEKİLDE YÖNETİLMELİ

AYDIN ERSOY / BORÇELİK İNOVASYON STRATEJİ GELİŞTİRME VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ 

“En önemli konu sanayi envanteri eksikliği. Bir diğer konu ise sermaye kıtlığı. TÜİK verilerine bakıp, ‘Türkiye’de 900 milyon ton ithalat var. Hemen yassı çelik firması kuralım’ diye bir yaklaşım var. Son üç yıldır artan 10 milyon tonluk yeni kapasiteye rağmen hala neden 900 milyon ton ithalat var, diye kimse sormuyor. Bugün firmalar sıcak sac üreticileri için yüzde 60 kapasite kullanım oranıyla çalışmaya mahkum. Kalıp standart üründe farklılaşamadıkları için çareyi antidampingde arıyorlar. Tüm sektörlerin katma değerli ürüne konsantre olması gerekiyor. Farklılaşmayı sağlayabilmek için de şirketlerin, sermayenin doğru bir şekilde yönetilmesi lazım.”

Bu konularda ilginizi çekebilir