Yurtdışı finansman maliyetinin düşürülmesi için birkaç öneri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VERGİ PORTALI / M. Bilgütay YAŞAR

[email protected]

Şu günlerde şirketlerin gerek yurtiçinden gerekse de yurtdışından finansman temininde ne kadar zorlandıkları malum bir durum. Bu zorluk ortadayken borçlanmalarda uygulanmakta olan vergi ve benzeri yükümlülükler bu zorlukların tuzu, biberi oluyor.

Bu yazımızda şirketlerimizin yurtdışından yapmış oldukları borçlanmalarda karşı karşıya kaldıkları vergi ve benzeri yükümlülükler üzerinde durup, önerilerimizi konu edeceğiz.

Yurtdışı kurumlardan yapılan borçlanmalarda kurumlar vergisi stopaj yükü kaldırılmalıdır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30'uncu maddesine göre, bir şirket yurtdışında yerleşik bir kurumdan kredi aldığında ödeyeceği faizler üzerinde prensip olarak yüzde 15 stopaj yapması gerekmektedir. Ancak kanunda belirtilen bu oran Bakanlar Kurulu kararı ile yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı banka ve kurumlardan alınacak kredilerde ödenecek faizler için yüzde 0'a, diğer durumlarda ise yüzde 10'a düşürülmüştür.

Anlaşılacağı üzere, Türkiye'deki bir firma eğer yabancı bir bankadan kredi alır ise ödeyeceği faiz üzerinden bir stopaj yapmayacaktır. Yine ilgili Bakanlar Kurulu kararına göre banka olmayan yabancı bir kurumdan kredi alırsa da stopaj oranı yine sıfırdır.

Fakat uygulamada durum bu kadar basit işlemiyor. Uygulamada borç veren yabancı kurum bir finansman kurumu değil ise, hatta ilgili ülke otoritelerince tescil edilmiş bir finansman kuruluşu olsa dahi, sadece kendi grup şirketlerine borç veriyorsa, vergi idaresi yüzde 10 oranında stopaj yapılmasının gerektiğini söylüyor.

Bu uygulama yabancı bankadan alınan kredi iyi kredi, yabancı kurumlardan alınan kredi kötü kredi gibi anlaşılması güç bir durum yaratıyor. Özellikle grup şirketleri arasında olabilecek vergi planlamalarını önlemek için Kurumlar Vergisi Kanunu'nda örtülü sermaye ve transfer fiyatlaması gibi kurallarla gerekli tedbirler alınmış durumdayken böyle bir ayrımın yapılmasına anlam veremiyoruz. Daha düşük faizle borçlanma imkanı olabilecek şirketlere bu yol kapatılmamalı ya da pahalılaştırılmamalı.

Önerimiz yeni çıkarılacak kararnamelerde finansman şirketi olup olmadığına bakılmaksızın yurtdışından sağlanacak borçlanmalarda stopaj oranının sıfır olarak uygulanacağı net bir şekilde ifade edilmelidir.Önemli olan bu dönemde firmalarımızın borç alma kanallarını artırabilmektir.

Yurtdışı kredi sözleşmeleri üzerindeki damga vergisi istisnası tüm borçlanmalarda uygulanmalıdır

Bildiğiniz gibi çok isabetli olarak yurtiçi bankalar ile yapılan kredi sözleşmelerinde damga vergisi yükü kaldırıldı. Yine yabancı banka ve kredi kuruluşlarıyla yapılan kredi sözleşmelerinde de damga vergisi yok. Ancak yukarıda belirttiğimiz ayırımcılık damga vergisi uygulamasında da devam ediyor. Buna göre eğer kredi alınan kuruluş, sadece grup için çalışan bir finans kuruluşu ya da normal bir şirket ise (örneğin yurtiçindeki şirketin yurtdışında bulunan holding şirketi) yapılan kredi sözleşmelerinde damga vergisi istenmektedir.

Önerimiz damga vergisi uygulamasında da bu ayrımcılığın kaldırılarak, yurtdışındaki her türlü kuruluştan yapılacak borçlanmalarda damga vergisi istisnası uygulanmasıdır.

Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu prim kesintisi kaldırılmalıdır.

Fonun kendisi kaldırılmasına rağmen hâlâ ödemeye devem ettiğimiz KKDF primleri yurtdışı borçlanmalardaki yüklerden bir diğeri. Burada, yukarıdakine benzer bir ayrımcılık yapılmamış, vadesi 1 yıldan az olan döviz cinsinden borçlanmalarda, bankadan da alınsa, normal bir şirketten de alınsa anapara üzerinden  yüzde 3 oranında ödeniyor. Yurtdışı kredi TL cinsinden olur ise vade limiti olmaksızın ödenen faizlerden alınıyor.

Eğer şirketlerimizin borçlanma maliyetlerini azaltmak istiyorsak KKDF kesintilerini toptan kaldırmalıyız. Enflasyon sorununun arka planda kaldığı finansman sorununun ön plana çıktığı bu günler bunun için en uygun zaman. Bugün kaldırılmayacaksa ne zaman kaldırılacak.