Şekerde 2017'den sonra kotalı üretim sadece Türkiye'de kalacak
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği Başkanı Rint Akyüz’e göre şeker sektörünü bekleyen ciddi riskler var. Şekerde kotaların kalkması gerektiğini savunan Akyüz, “Sanayimiz şu anda sadece üçte bir kapasite ile çalışıyor. Bu ciddi bir kayıp” diyor
WASHINGTON (DÜNYA) - Nişasta ve Glikoz Üreticileri (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, “2017’den sonra dünyada kotalı üretim yapan tek ülke olarak Türkiye kalacak” dedi.
Washington’da yapılan ABD-Türkiye İlişkileri 33. Yıllık Konferansı çerçevesinde düzenlenen “Şekerin Gelecek 10 Yılı” panelinde konuşan Akyüz, şeker sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 1926’da Türkiye’de sanayinin şeker fabrikalarıyla kurulduğunu hatırlatan NÜD Başkanı, “Şeker fabrikaları Türkiye çok hizmet etti. Ancak geldiğimiz noktada özelleştirmeleri bir an önce yapmak gerekiyor. Kotalı üretim sistemi sürdüremeyeceğimiz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Şekerde kotaların kalkması lazım. Sanayimiz şu anda üçte bir kapasite ile çalışıyor. Bu ciddi bir kayıp” dedi.
“Önümüzdeki dönemde şeker sektörünü bekleyen önemli riskler var” diyen Akyüz, “ Bu riskleri iyi analiz etmek gerekiyor. Avrupa Birliği 2017’de şeker sektöründe kota sistemini bitirecek. Bu tarihten sonra dünyada kotalı üretim yapan tek ülke biz kalacağız“ açıklamasında bulundu.
“Şekerde kayıtdışı teşvik edildi”
NÜD Başkanı Rint Akyüz konuşmasına şöyle devam etti:
“Avrupa’da kota sisteminin bir mantığı vardı. Avrupalı kota sistemini koyarken kendi sanayisini mağdur etmedi. 1971’de bu sistemi getirdi. 1978’de nişasta bazlı ürünleri kotaya dahil etti. Dahil ederken de; her ülkede ne kadar nişasta bazlı şeker üretimi var ise o miktarı o ülkenin kotası yaptı. Ülkede üretim yoksa o ülkeye kota vermemeye dikkat etti. Bir başka ifadeyle, ‘üretim yoksa kota da yüzde 0’ denildi. Biz de ise, sanayimizin, 2001 Şeker Kurumu tarafından tespit edilmiş resmi olarak 461 bin ton satışı varken, o zaman kota ile 232 bin ton üretmeye mecbur bırakıldık. Bugün ihtiyaç 900 bin tona çıktı. Buna rağmen hala 250 bin tonlarda üretime izin veriliyor. Ama öyle veya böyle, bir şekilde bu ihtiyaç temin ediliyor. Yani biz, çok ciddi bir şekilde kayıt dışını teşvik etmiş olduk. Kota sisteminin mutlaka kalkması lazım ki, dünya ile rekabet edebilelim.
En yüksek ikinci fiyat Türkiye’de
Bir soru üzerine, şeker fiyatları hakkında bilgi de veren Rint Akyüz, “Dünyada şekere en fazla parayı ödeyen ikinci ülke konumundayız. Biz derken, tüketiciden değil, en çok büyüyen ve çok yakın gelecekte en büyük imalat sektörü olacak gıda ve içecek sanayisinden bahsediyorum. Biz dünya fiyatlarından şeker alamazsak, dünya ile rekabet edemeyiz. Bugün, dünya şeker fiyatı 500-600 dolar. Öyleyse fabrikamıza şekeri 1100-1200 liradan sokmamız lazım. Ancak böyle rekabet edebiliriz” dedi.
ABD-Türkiye ilişkileri çerçevesinde tarım ve gıda sanayinin ele alındığı “Ticaret, Yatırım v e Ortaklık” konulu panelde ise ilişkilerin geliştirilmesi için bir ortak kurulun oluşturulması önerisi dile getirildi. Yıldız Holding Ortak Girişimler Perakende ve Godiva’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Burak Elmas, PepsiCo Global İlişkiler Direktörü Robert ter Kuile, ABD Dış Tarım Hizmetleri Anlaşmalar yetkilisi Debbie Seidband Herman ve Dr. Mark Newman’ın katıldığı toplantıda, McLarty firması Gıda ve Tarım Direktörü Erich Trachtenberg, Türkiye’nin ABD ile bir serbest ticaret anlaşması imzalamasının tarım alanında ticaret ve işbirliklerinin artması için şart olduğunun altını çizdi. Verilen bilgilere göre, Türkiye’nin 2013 yılında ABD’ye olan tarım ihracatı geçen yıla göre yüzde 30 artarak 740 milyon dolara ulaştı. Bu artışta zeytinyağı ihracatı başı çekti. ABD’nin Türkiye’ye ihracatı ise geçen yıl yüzde 8 artarak 2.1 milyar dolara ulaştı. Bunun çok büyük bir kısmını pamuk, buğday ve soya küspesi oluşturuyor.
“Türkiye 20 milyar dolar zarara uğrayabilir”
Amerikan Türk Konseyi (ATC), Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) ve Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) işbirliği ile düzenlenen ABD-Türkiye İlişkileri 33. Yıllık Konferansı’nın bu yılki teması “Değişen Dünya için Kritik Ortaklık” idi. Konferans çerçevesinde 3 gün boyunca savunma, enerji ve gıda ile birlikte siyasi ve ekonomik ilişkiler alanlarında birçok oturum ve panel düzenlendi. Bu oturumlarda üzerinde en çok durulan iki konudan biri Amerika ile Türkiye arasında bir serbest icaret anlaşmasının imzalanmasıydı. Diğeri ise, ABD ile Avrupa Birliği arasında görüşmeleri yürütülmekte olan Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ile ilgili gelişmeler ve bunların Türkiye üzerindeki etkileri oldu. Aynı zamanda başkanlığını Haluk Dinçer’in yürüttüğü, toplantının düzenleyicilerinden TAİK’in Gıda ve Tarım Komitesi Başkanı olan Rint Akyüz, TTIP ve ABD ile serbest ticaret anlaşması konularıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Akyüz şunları söyledi: “Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’ndan dolayı, AB’ninüçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları dolaylı olarak Türkiye’nin aleyhine çalışıyor. Bu çerçevede, ABD ile AB arasında imzalanması planlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın Türkiye dahil üçüncü ülkeler için refah seviyesini azaltıcı bir etki yaratacağı öngörülüyor. Yapılan ekonometrik hesaplamalara göre Türkiye bu anlaşmanın dışında kaldığımız ya da ABD ile karşılıklı bir serbest ticaret anlaşması imzalamadığımız takdirde yıllık 20 milyar dolara yakın bir zarara uğrayacağımız konuşuluyor. Bu çerçevede TTIP’ın dünya ekonomisi üzerinde olduğu kadar Türkiye ekonomisi üzerinde de ciddi etkileri olacak.” Akyüz sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin bu açmazdan çıkabilmek için 3 alternatifi var. Bunlardan biri AB’ye girip TTIP’in Türkiye için ortaya çıkacak olumsuz etkilerinden kurtulmak. İkincisi AB ile paralel olarak ABD ile serbest ticaret anlaşmasını eş zamanlı olarak gerçekleştirmek. Bu iki alternatif olmadığı takdirde ise AB ile olan Gümrük Birliği Anlaşması’nı, serbest ticaret anlaşmasına çevirmek.”
“Serbest ticaretin anahtarı tarım”
NÜD başkanı ve TAİK Gıda ve tarım komitesi Başkanı Rint Akyüz, “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı görüşmelerinin kısa sürede anlaşmaya ulaşacağını düşünüyor musunuz?” yönündeki soruya ilişkin, “İki taraf da istekli görünüyor. Washington’daki ATC toplantısında Amerikalı yetkililer de bunu ifade etti. Ancak, doğrusu ben ABD ile AB arasındaki görüşmelerin çok kolay ilerleyeceği görüşünde değilim. Görüşmelerin özellikle tarım konusunda kitleneceğini düşünüyorum. Tarım, anlaşmanın en zor tarafı olacak. Görüşmeler yarıda kalmasa bile tarım konusu nedeniyle dünyayı çok yakından ilgilendiren TTIP görüşmelerinin uzayabileceğini düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.