“Hayat kurtarıcı”, pratik çözüm: Konserve

Bugün mutfaklarda tatlı telaşını yaşadığınız konserveleri Napolyon'a borçlu olduğunuzu biliyormusunuz? Uzun seferlerde orduyu beslemek için bir çözüm bulunmasını isteyen Fransız kumandana konserve et ve sebzelerin sunulmasının üzerinden yaklaşık 300 yıl geçti ama o lezzet hâlâ yaşıyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

FARUK ŞÜYÜN

İlginizi çeker mi bilmiyorum ama o rengârenk, albenili kutularıyla konserveler benim hep dikkatimi çekmiştir. O “hayat kurtarıcıları” (yemek yapmasını bilmeyenler, bu konuda tembellik edenler için) inceler, üzerindekileri okur; ne olduklarını anlamaya çalışırım… Yurtdışındaysam, Türkiye’de bulunmayan kimi gıdaların konservelerini çantama doldurur öyle dönerim…
Sonbahar hazırlıklarının da vazgeçilmezlerindendir konserveler… Sıra sıra kilere dizilmek için kışın bulunamayacak mevsim meyveleri ve sebzeleri ile hazırlanır, özenle rafl ara yerleştirilirler… Marketlerde ise onlardan tavana kadar yükselen dağcıklar yapılır, komedi filmlerindeki gibi "bir devrilseler neler neler olur" diye de düşünmeden edemem… Yani, benim için yemekten çok düşünmesi, incelemesi daha keyifl i malzemelerdir konserveler…

Nedeni savaş!

Peki, konserveler nasıl bu kadar hayatımıza girdi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Onların bulunma nedeni savaş! Daha doğrusu, savaşta yaşanan yiyecek sıkıntıları. Füme, salamura gibi saklama yöntemleri biliniyordu ama 18. yüzyılda yaşanan kalabalık savaşlar için yeterli olmuyordu… Napolyon döneminde et ve sebzelerin besleyici niteliklerini ve tazeliklerini kaybetmeden uzun süre saklanabilmelerini sağlayan bir yöntem bulana 12 bin franklık ödül verileceği duyuruldu…

Ödülün sahibi, 1810 yılında Nicolas Appert oldu. Aslında şekerci olan Appert şöyle düşünüyordu “Yiyecekleri bozan mayaları kaynatarak yok edemez miyiz?” Kaynatma yöntemi başarılı olunca Appert, cam kavanozlar içinde üç aya kadar taze kalan et, balık, sebze, süt gibi gıdaları hazırlayarak Fransız ordusuna vermeye başladı…

Dilimize de Fransızca "conserve " yani "muhafaza edilmiş yiyecek" sözcüğünden geçti. Çünkü, Fransızca conserver "saklamak, muhafaza etmek" fiilinden türetilmişti. Ödülü bile var
Ve Appert’in adı tarihe yazıldı. 1941’den bu yana ABD’de bir gıda araştırmacısı her yıl Nicolas Appert adına verilen bir ödülün sahibi oluyor…

Ancaaak… Appert'in buluşunda bir sıkıntı vardı. Konservelerin cam kavanozlar içinde muhafaza edilmesi, savaşlar için uygun değildi… Çabucak kırılıyorlardı… Appert, bunu önlemek için besinleri teneke kutularda muhafaza etmeyi düşündü, çalışmalara da başladı ama ömrü vefa etmedi… Appert'in yarım kalan projesini, savaşta ele geçirilen konserve kutularından yola çıkarak araştırmalar yapan İngiliz Peter Durand 1810'da tamamladı ve beyaz tenekeden kutunun patentini 1.000 sterline bir İngiliz firmasına devretti…

Nasıl açılacaktı?

Ancak bu sefer başka bir sorun ortaya çıkmıştı: Konserve kutularını açmak! Öyle sağlamdı ki bu kutular, çekiç, taşçı kalemi gibi malzemelerle açılabiliyordu… Aynı yıllarda bir Alman kimyacı olan Liebig, ette sadece besleyici olan kısımları saklayarak (kemikleri ve suyunu çıkararak) daha az yer tutan konserveler yapılabileceğini düşündü…

Konserveler savaşlarda, uzun süren keşif yolculuklarında başarıyla kullanıldı yıllar boyunca… Ve 20. yüzyılın başlarında önce konserve açacakları bulundu, daha yakınlarda açacak olmadan açılabilecek kutular yapıldı… O gün bugündür konserveleri rahat rahat açıp tüketmeye başladık… Artık, marketlerde onlarca rafı süslüyorlardı… Sanat tarihine geçti
Hattâ, sanata da dönüştürülüyorlardı konserveler! Andy Warhol’un onlardan yaptığı eserler, sanat tarihine geçecekti… Bugün, mutfağında konserve bulunmayan ev veya restoran düşünemiyorum. Usta, ünlü kimi aşçıların bile ondan medet umduğunu biliyorum… En başta da söyledim ya konserveler ne de olsa hayat kurtarıcı, pratik ve kolay…