Tatil demek sağlık

Turizmciliğe Galatasaray Lisesi’ndeyken okul gezilerini organize etmekle başlayan Tatilsepeti.com’un Yönetici Ortağı Kaan Karayal, öyle kitaplarda yazıldığı gibi başarmak için hedefe kilitlenenlerden değil.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Lise sıralarında dev otel zincirlerinin karşısına çıkıp “Bir ay sonra buraya bin kişi getireceğim, oteli bizim için kapat” diyebilmek her babayiğidin harcı değildir. Türkiye’nin en popüler sanatçılarını bu bin kişinin karşısına çıkarabilmek de öyle... Tatili online platforma taşıyan Tatilsepeti’nin kurucu ortağı Kaan Karayal'ın hikâyesi tam olarak böyle başlıyor. Lise arkadaşı Suat Gücel’le birlikte yola çıkan Karayal'a göre bu cesaretin arkasında Galatasaray Liseli olmak var. Genç, pozitif, hayata keyif odaklı bakan ortaklara daha sonra Nedim Paltura da katılınca "takım" tamamlanmış. İngiliz bir fonun da yatırım yaptığı ortaklar yaklaşık 14 yıldır şirketi kurmaktan çok daha zor bir şeyi başarıyor: Hem dostluklarını hem de girişimlerini ayakta tutmayı. Son dönemin bütün genç girişimcileri gibi Kaan Karayal’da da rahatlık ilk anda dikkat çeken özellik. Uyumlu olmayı esas almış, imkânsızları, katı kuralları yok. Bu yüzden son yıllarda merak sardığı golfün kendisiyle örtüştüğünü söylüyor. Karayal ile haftada iki gün zihnini dinlendirip spor yaptığı Kemer Country Golf Club’da bir araya geldik. Yağmura rağmen iç açıcı manzaraya karşı yürüdük, golfün inceliklerini ve hikâyesini konuştuk.

- Nerede başlıyor bu hikaye?

Çok eskiye gidersek Kağızman’da, yani ailem oradan önce Erzurum’a sonra da İstanbul’a gelmiş. Ben İstanbul’da doğdum. İki kardeşiz. Babam tekstilciydi, annem de ev hanımı. Galatasaray Lisesi’nde okudum. Asıl her şeyin başladığı yer orası.

- Nasıl yani?

Daha lisedeyken okul turlarını düzenlemeye başladım. Kayak turlarıyla başladı her şey. Sonra olay özel liselere, üniversitelere yayılmaya başladı. Bir yıl sonra 4 bin kişiyi Uludağ’a götürür olmuştuk. 1996’dan 2004’e kadar bu işi büyüttük. İki ortaktık. Bir de şirket kurmuştuk, adı Daltons’tu. Sonra devamı geldi.

- Peki aileniz? "Okuluna bak, ne işin var turlarda" demedi mi?

Dediler başta elbette. Ancak Galatasaray Lisesi’nin insana kattığı en önemli şey aşırı özgüvendir. Ben de doğal olarak öyleyim. Annemle babamın bana destek olmaktan başka çareleri yoktu. Engel olamayacaklarını gördüler, “Bari destek olalım” dediler. Bu da gerekiyordu çünkü büyük risk alıyorduk daha o yaşta.

- Nasıl riskler?

Otellerle anlaşmalar yapıyorduk, sözleşme imzalamamız gerekiyordu. Bazen öyle zamanlar geliyordu ki otele bin kişilik garanti veriyorduk. Böyle bir sözleşmenin altına imza atmak için yaşımız tutmuyordu. Lise öğrencileriydik biz. Kefil istiyorlardı. Ben de götürüp babama imzalatıyordum. “Ya kaybedersek” diyordu, ben de kaybetmeyeceğimizi söylüyordum. Gerçekten de kaybetmedik hiç. Bu deneyimler Tatilsepeti’ni kurarken çok işimize yaradı.

- Peki hayaliniz bu muydu? Sizin de çocukken klasik meslek hayaliniz olmadı mı?

Hayır, bir meslek hayalim hiç olmadı. Herhalde babam gibi tekstilci olurum derdim, sonra babam geldi turizmci oldu. Gerçi ben bunu da hayal etmemiştim. Lisede tur düzenlerken de turizmci olmak gibi bir düşüncem yoktu. Çalışmayı hep sevdim, boş durmak istemem. 16 yaşından beri hiç babamdan para almadım. Daltons’u kurduğumuzda da 'üniversitede biter' diye düşünüyordum. Öyle olmadı, arkasından Tatilsepeti geldi. Bir süre iki şirket birlikte yürüdü sonra sadece Tatilsepeti ile yola devam ettik.

- Korktunuz mu hiç?

Hayır, hiç bir zaman. “Ya olmazsa” hiç demedik. Ben de ortağım da “nasıl yaparız” diye baktık , yeni yollar aradık hep.

Spor, strateji, dinginlik... Hepsi golfte...

- Golfe ne zaman başladınız? Genellikle daha yaşlı işadamlarını görürüz golf sahalarında...

Emeklilikte de mutlaka bir şeylerle ilgilenirim diye düşünüyordum. Golfe de bu yüzden başladım (gülüyor). Öncelikle golfte spor yaparken dinleniyorsunuz. O yüzden emekliler oynuyor zaten. Şaka bir yana çok zengin bir spor golf. Bir yandan 10 bin adım atıyorsunuz, bir yandan da kalbinizi yormuyorsunuz. Yani kardiyologların tam da tavsiye ettiği gibi. Ayrıca golf oynarken stratejik düşünmek zorundasınız. Bu da neden Avrupa ve Amerika’da bütün CEO’ların golf oynadığını açıklıyor. Bir golf oyunu boyunca hem spor yapıyor, hem iş konuşuyor hem de ilişki geliştiriyorsunuz. Daha ne olsun. Ayrıca içinde hesap kitap işleri de var, zihni farklı kullanıyorsunuz. Uzun soluklu bir oyun. Şu da var ki, yalnız oynamak da mümkün golfü. Kafanızı dinlemek için, doğayla iç içe harika bir fırsat sunuyor size. Golften önce antrenörle ağır spor yapıyordum. Şimdi golften daha çok zevk aldığımı fark ediyorum.

"Turist sayısı uçak krizi öncesini geçecek"

- Turizmde çok zor iki yıl geçirdik, 2018'den neler bekliyorsunuz?

2016 ve 17 yerli acenteler için iyi, oteller için kötü iki yıldı.Yabancı turistte düşüş, yerlide artış oldu. 2018’de yabancı turistte artış olacak çünkü bizce bu alanda dip göründü. “Asla olmaz” denilebilecek ne varsa oldu. Artık dipten dönülüyor. Ayrıca yabancı turist bize gelmeyip gittiği ülkelerden memnun kalmadı. Eski aşkı olan Türkiye’ye geri dönüyor. 2018’de turist sayısı uçak krizi öncesini geçecek.

"Sektörün lideri olacağız"

- Daha yolun çok başındasınız, şirketinizle ilgili hayaliniz nedir?

Şu anda 600 binden fazla insan bizim aracılığımızla tatil yapmış görünüyor. Biz en başından beri yurtiçi pazara odaklandık, yurtdışında bir hedef koymadık kendimize. Online turizmde lider olmak istiyorduk ve olduk. Şimdi bütün sektörün lideri olmak istiyoruz. Türkiye’de tatil hâlâ geleneksel yöntemlerle dükkânlardan alınıyor. Yani online pazarda büyük potansiyel var. Biz pazarı da dönüştürmek istiyoruz. Özellikle gençlerin en çok beğendiği şirket olarak ödüller aldık. Birçok platformda ödüllerimiz var. Hedefimiz tatil anlayışını değiştirmek.

"Asıl mesaimi çocuklara ayırıyorum"

- Online bir şirket yönetiyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor?

Sabah çocuklarım beni uyandırıyor. 3 yaşında bir oğlum, 5 yaşında da kızım var. Saat 6 gibi uyanıyorum. Sonra ikisini okula bırakıp işe gidiyorum. Haftada iki gün golf oynuyorum. Akşam da çocukları okuldan alıp eve dönüyorum. Asıl mesai evde başlıyor. Çocuklarıma çok düşkünüm, onları eğlendiriyorum akşamları. Bazen onları ofise de götürüyorum. Bir de futbol maçları izlemeyi seviyorum.

- Çocuklarınıza yemek yapar mısınız?

İyi yemek yaparım. Özellikle içinde et olan yemekleri çok iyi pişiririm. Sadece mangalı değil yani. Gerçi çocuklar en çok hellim peyniri kızarttığımda seviniyor. Kızıma göre en iyi onu yapıyorum. Bir de farklı ve renkli omletler yapıyorum.

"En iyi arkadaşlarım lisedekiler..."

- Peki arkadaşlar... Sık sık buluşur musunuz dostlarınızla?

Çocuklardan önce çok daha fazla buluşurduk arkadaşlarla. Sonra baktık ki çocuklu aileler ve çocuksuzlar diye ayrılmalar oluyor. Bu biraz değiştirdi elbette buluşmaların yapısını. Yine de bir araya geliyoruz. En çok da Galatasaray Lisesi’ndeki arkadaşlarımla. Hatta çocukluk arkadaşlarımla da hâlâ görüşüyorum.

- Sizce nasıl bir arkadaşsınız?

Güvenilir. Genellikle güvenirler bana. Bir de ikna yeteneğim ve iletişim gücümün iyi olduğunu söylerler.

- Peki siz kolay güvenir misiniz?

Hiç kolay güvenmem. Ben zor bir adamım. Bu zamanla ilgili bir şey, güvenmem için zaman geçmeli. İlk anda kimseye güvenmem, bu yüzden gol yemem. Yemişsem de şaşırmam, çünkü bekliyorumdur.

"Hepimizin baskın özellikleri var!"

- Ortaklığı yürütmek zordur, nasıl başarıyorsunuz?

Biz iyi anlaştık. Birbirimizi tamamlayan yönlerimiz var. Her birimizin diğerinden baskın yetenekleri var. Daltons’u kurarken ben dedim ki, “Tek kasa olacak, o da bende duracak”. Ortağım da buna onay verdi. İlk senenin sonunda ikimiz de birbirimize sonsuz güven duyduk. Parayla ilgili en küçük bir güvensizlik yok. Her konuda tartışırız ama parayla ilgili tartışmayız. Bugün de üç ortağız. Ben iletişim ve finans tarafıyım şirketin, Suat içerideki operasyonu yönetir, vizyoneridir o ekibin. Uçar, hayaller kurar. Bazen onu aşağı çekmez zorunda kalırız. Nedim ise teknoloji ayağımız.

"Sinirlenme eşiğim düşük"

- Pozitif bir insan mısınız?

Aslında evet, kolay kolay sinirlenmem. Sinirlenme eşiğim çok yüksektir. Karşımdaki kişinin beni çok zorlaması gerek. Sinirlenince de patlama olur. Bende az sinirlenmek diye bir şey yok, ya sinirlenmem ya da çok sinirlenirim. Bunun dışında genelde sakin yapım ön plana çıkar. Çünkü hiçbir şey insanı üzmeye değmez. Üzülmek sağlık sağlığı bozar, hayatta en kıymetli şey ise sağlıktır. Kendimi de öyle pek üzmem. Zor demoralize olurum. Hayatta satın alamayacağın tek şey sağlıktır.

Bodrum, Londra, New York

- Tatille sağlığı nasıl birleştiriyorsunuz?

Bence tatilin her türlüsü sağlığa faydalı bence. Çünkü tatil stresten arındırır insanı, stresten uzak olduğunuz her an sağlık adına iyi bir şey yapmış olursunuz. Hele işin içine yüzmek, kayak girerse yani sporla birleşirse daha da iyi olur tatiller. Biz de ailecek sık sık tatil yaparız. Yazın 15 günde bir tatile gideriz. Bahar aylarında kültür turlarına çıkarız. Daha çok yurtdışına gideriz. Tatilin mutlaka iyi yönlerini görürüm hep. Olumsuz bakıp da olayı stresli hale getirmem. En çok tercih ettiğim lokasyonlar Bodrum, Londra, New York.