Beklentiler açısından Haziran

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım yazımda yerel varlıklar açısından artık ciddi huzursuzluk nedeni haline gelen bekleyişler, tünelin sonundaki ışığa ulaşma çabası ve yurt dışı fiyatlama ortamındaki bozulmanın bizi ters ayakta yakalama ihtimalinden bahsetmeye çalışmıştım. Genel olarak koşullarda değişiklik söz konusu değil. Lira cinsinden fiyatlanan varlıklar açısından tünel bir miktar ışık almaya başladı. Ancak, ışığın süresini tahmin etmek ve tüneldeki yürüyüşümüzde sona yakın olup olmadığımız konusunda fikrimiz henüz yok. Maalesef yok. Bizim dışımızda oluşan fiyatlama evreninde ise koşulların bozulma ivmesi hızlandı. Erozyon arttı. Güvenli liman arayışı öyle bir boyuta ulaştı ki, resesyon göstergeleri açısından yakından takip edilen 3 ay-10 yıl vadeli tahvil faizi makası 2007’den bu yana görülmeyen seviyeleri test etti. Benim açımdan daha önemli olan detayda ise, Amerikan 10 yıllık tahvil faizi yüzde 2.28 gibi önemli bir “Fed’in normalizasyon sürecindeki kritik geçiş noktası”nı aşağı yönde kırarak yüzde 2.21 bölgesine dek hareketini sürdürdü. ABD-Çin anlaşmazlığında yeni faz, global iş yapış koşullarının bozulma ihtimali üzerine kafa yorma şekline büründü. Bu da risk alma dürtüsünü arka plana atıyor.

Bireysel emeklilik fonlarının bir kısmı için getirilen düzenlemeler yerel varlıklarda kısa vadeli dip arayışlarını şu an için destekleyen bir görüntü çizdi. Hisse senedi piyasasına fon katkısı ile girmesi muhtemel 1-1.2 milyar TL civarı likidite yatırımcı algısının karanlıkta yön arama çabasına destek attı. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı arasında gerçekleştirilen telefon görüşmesi, sıklıkla karşılıklı açıklama yapılmasına neden olan tutuklu Amerikan vatandaşları-konsolosluk çalışanları başlığında Serkan Gölge’nin 29 Mayıs günü tahliye edilmesi gelişmeleri de “diyalog cephesinde sorun olmadığı ve çabaların devam ettiği” şeklinde yorumlandı. Ek olarak, liranın parite performansında ise azalan oynaklık, ülke risk primi ve Ramazan Bayramı tatili öncesinde yararlanılmak istenen faiz avantajı etkili oldu. Yerel varlıklar açısından haftanın özetini bu şekilde yapmak mümkün.

Bizim dışımızdaki fiyatlama evrenine geri dönüş yapalım. Zira bir noktada normalleşeceksek yine kendileri ile yola devam edeceğiz. ABD-Çin arasında yeniden alevlenen anlaşmazlığın kısa vadede çözüme kavuşma olasılığı oldukça düşük görünüyor. Beklentilerin sadece 20 gün içerisinde hızlı geri dönüşü fon çıkışlarının da ivmelenmesine zemin hazırladı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke varlıklarının tamamı satış baskısı altında kalırken, bilinen güvenli liman tercihleri de kendi içerisinde ayrışma eğilimi gösteriyor. Japon yeni talebi sınırlı kalırken, ons altın eğilimi de aynı eksende gerçekleşti. Tepki ise, beklendiği şekilde başta Amerikan tahvilleri olmak üzere bono/tahvil piyasasından geldi. Amerika’dan Almanya ve Japonya’ya faizler gerilerken, Çin’in benchmark ABD tahvili ile arasındaki spread yukarı yönde açıldı. Yaşanan süreç, riskin fiyatlanamaması. Yani, öngörülebilirliğin azalması.

“Mayıs’ta sat ve git” temasının ne ölçekte işleyebileceğine dair cevapları merakla aradığımız fiyatlama ortamından Haziran ayına gelmiş durumdayız. Bu kez tema hayata geçmekte zorluk çekmedi. MSCI dünya endeksi 29 Mayıs kapanışı ile yüzde 5, gelişmekte olan ülkeler endeksi yüzde 9 ve S&P 500 endeksi yüzde 5 civarı değer kaybı sergiledi. Aynı dönem içerisinde BİST 100 endeksi USD bazında 22 Mayıs kapanışında yüzde 15’e dek yaklaşmışken bir şekilde destek bulmayı başardı. Liranın paritedeki zayıflamasına son vermesi ve yazının girişinde yer verdiğim nedenlerle birlikte kayıpların yüzde 5’lik kısmı yerine konuldu. Yine de ay bazında yüzde 10, 21 Mart sonrasında ise yüzde 25’e yaklaşan değer kaybı olduğu gerçeği şüphesiz göz ardı edilemez.

Haziran ayının yoğun takvimi gerek içeride gerekse dışarıda oldukça yoğun. Pazartesi günü Mayıs ayı enflasyon verileri ile içeride akış başlayacak. Foreks’in sektör katılımcıları ile hazırladığı anketinde medyan artış oranı aylıkta yüzde 1.28, yıllıkta ise yüzde 19.10’a işaret ediyor. Yukarı yönde sürpriz olmaması kısa vadede yerel varlıklar lehine olacaktır. Öte yandan bayram tatil takviminde takip edilecek olan ECB toplantısı ise gerek parite geçişi gerekse risk iştahı açısından oldukça kritik. II. programa kıyasla daha az avantajlara sahip yeni TLTRO’nun detayları henüz açıklanmış değil. Haziran-Eylül arası dönemde oluşacak olan fonlama açığı, İtalya ve İspanya bankalarının nette sırasıyla 80 milyar euro ve 40 milyar euro borçlanma yapabileceğine yönelik hesaplamalar ve bankaların talebi merak konusu. Ay ortasında takip edilecek olan FOMC toplantısı Fed’in ortalama enflasyon tartışmalarını yeniden gündeme getirecek. Ve tabi ki S-400 teslimatındaki  süre belirsizliği, 12 Haziran PPK toplantısının yönlendirmesi ve 23 Haziran İstanbul seçimi ise yerel varlıklardaki alışagelmiş başlıklar olarak yatırımcı gündemini meşgul edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019