GOÜ heyecanı her yerde

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Ağustos ayındaki sert piyasa ayarlamalarının ardından Eylül başlangıcı finansal piyasalarda çoğunluk kesimi ters ayakta yakaladı. ‘İhtiyat’ kavramının ayın geneline yayılması beklenen ortamda Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) haber akışı hem kendi hem de bir üst sınıf olan gelişmişleri doğrudan-pozitif etkiledi. Bayrağı en önde taşıyan ise eski dostlar Güney Afrika ve Türkiye oldu. Anlatalım, detaylandıralım.

Bir dönem satış baskısı altında kalmanıza neden olan başlıklar beklenti-gerçekleşme makasındaki açılımın kapandığı hatta tersi yönde geliştiği ortamlarda lehinize oyun alanı açılmasına da imkan tanır. Nitekim böylesi durumu Güney Afrika ve Türkiye durumları özelinde tecrübe ettik. Her iki ülkede de büyüme rakamlarının olumlu yönde sürpriz yapması ve gün içi korelasyonlarının fiyatlamalarda yüksek olması geride kalan hafta içerisinde gelişmekte olan-gelişmiş ülke ayrışması ve devamındaki pozitif fiyatlama algısını doğrudan etkiledi. Son olarak, yaklaşık 2 aydır ciddi likidite girişinin yaşandığı tahvil piyasalarında ‘kar realizasyonu’ düşüncesinin de öne çıkması “faizlerdeki çözülme” durumunu gündeme getirdi. Ancak, bildiğimiz, gün içerisinde notlarımızı kontrol ederken kaç kez dile getirdiğimizi bizim dahi unuttuğumuz başlıklarda somut değişim söz konusu değil. Onlar bir köşede durmaya devam ediyorlar.

Konuyu genişletmeden Arjantin hikayesine de birkaç cümle ile değinmekten zarar gelmeyecektir. Her ne kadar ana oyun değiştirici hikaye GA ve TR başlıkları çıkışlı olsa da hafta sonu Arjantin’den gelen –IMF’nin tanımlamasıyla “sermaye akımı yönetimi”- sermaye kontrolleri kararı merkez bankasının pezoyu destekleme noktasında agresifl eşmesiyle birlikte algının korkulan kadar bozulması bir yana risk iştahını artırdı. Bir “ancak” uyarısını buraya da düşmekten zarar gelmez; arka plan resminde değişiklik yok. IMF tarafı 57 milyar dolarlık paketin nasıl ödeneceğini düşünmeye, borçlular “gönüllü” yapılandırmayı, Arjantin halkı da tarihlerindeki dokuzuncu “iflas riski” belirmişken –henüz tam anlamıyla bu durum gerçekleşmedi- bozulan gelir dengesinin nasıl düzeleceğine kafa yormaya devam ediyor.

Fiyatlamalar bugünü belirlemede ana etkendir. Onların temelinde de beklentiler yatar. Öte yandan geçmişin yükü sırtınızda kalmaya devam ettiği süre içerisinde tam olarak doğrulmakta, ileriye bakmakta başarılı olamazsınız. Üstelik bir de ‘belirsizlik’ teması belirdi mi yükün ağırlığı iyice artar. Şimdilerde ABD-Çin anlaşmazlığı üzerinden tartıştığımız konu da bu. Belirsizliğin para politikası eliyle nasıl azaltılabileceği üzerine Fed cephesi çalışmalar yaparken, karşıdan gelen rüzgarın ekonomi üzerindeki etkileri de biraz daha yakından hissediliyor. Gelinen noktada tam anlamıyla ciddi erozyon sürecinden bahsetmek tarihi hata olsa da globaldeki imalat-hizmet eğiliminin burada da etkili olmaya başladığının altını çizmek gerekiyor. ISM’nin iki farklı endeksi ve alt kalemlerindeki kırılımlar durumu net bir şekilde teyit ediyor. Bir diğer kritik detaya da değinmek lazım; istihdam piyasasındaki sıkı eğilim rakamlar nezdinde devam ediyor, ortalamalar piyasaya yeni girişleri karşılayarak işsizlik oranını aşağı yönde baskılıyor ve-fakat gecikmeli indikatör olduğunu, tüketici kesimindeki dirençli durumun ekonomiyi tek başına sırtlamaya ne kadar devam edebileceği kısmının huzursuzluk yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmayalım.

Yazıya son vermeden “geçmişin yükü” noktasında içeride takip edilen ve haftanın en önemli maddesi olan bankaların bazı enerji kredilerindeki sınıflandırma değişikliğine gidebileceği haberi mutlak suretle ciddiye alınmalı. Ağustos 2018’den bu yana içerideki en önemli başlığın bu olduğunu ve bankalar nezdinde ek yük artışı getirdiğini hatırlayarak konuya yaklaşmak en sağlıklısı. Tabi ki ciddi bir program ve yol haritası gereksinimi olduğu, zamanlama olarak geç kalındığı da aşikar. Geçmişte bu tarz işleri başarı sağlayarak yaptık ve yolumuza devam ettik. 2001 sonrası ortada. Ama öncelik yol haritası ve artık daha fazla geç kalmamak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019