Bir hata ve sermaye girişi

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

Önce bir hatayı düzeltmem lazım. Son yazımda (1 Mayıs 2013) faiz sorununu irdeledim. Bu arada bir amatörün dahi yapmayacağı bir hata yapmışım. Yığılmalı olarak gelen sermaye girişinin döviz arzını bollaştırıp, döviz fiyatının  (döviz kuru) düşmesine,  ulusal paranın değerlenmesine neden olduğunu artık uçan kuş dahi biliyor. Ben yazımda (dördüncü paragraf) sermaye girişinin  sonuçta ulusal paranın değer kaybetmesine neden olduğunu söylemişim. Ayıp olmuş. Yazının sonraki kısmında murat edilenin bu olmadığı anlaşılıyor ama hata hatadır.  Özür dilerim.
                                                *             *             *
Aslında bir ekonomiye yoğun sermaye girişinin tek günahı ulusal paranın aşırı değerlenmesine neden olmak değil. Bu tür sermaye hareketleri küresel ekonominin en önemli sorun odaklarından birisi. Bir ulusal ekonomiye sermayenin yığılmalı biçimde gelmesinin ulusal parada  değerlenme ve bunun  reel yansımaları gibi bir dizi  ulusal bir sorun yarattığını biliyoruz. Ancak son çeyrek yüzyılın deneyimi bize sürecin bu noktada sonlanmadığını  söylüyor.
Gelen sermayenin bir de geriye dönüşü var. Bu da  kendi başına sorunlu  bir süreç. Sermaye çıkışı görece küçük  montanlı partiler halinde olduğu takdirde girişte ortaya çıkan  aşırı değerlenme sorununu ters çevirecek türde bir etki yaratıyor.  Sermaye çıkışı döviz arzını daraltıyor, döviz fiyatı yükseliyor, ulusal para değer kaybediyor ( bu defa doğru yazdım). Bu tür çıkışların da reel ve parasal etkileri var kuşkusuz.
Esas sorun yığılmalı biçimde gelen sermaye yığılmalı biçimde çıkmaya kalkışınca ortaya çıkıyor.  Bu tür toplu çıkışlar ulusal ekonomide partiler halinde çıkışta yaşanan sorunları misliyle arttırıyor. Yüksek dozlu devalüasyon oluyor.  Talep hızla ve büyük ölçekte daralıyor. Büyüme ters dönüyor. Üretim ve istihdam kayıpları oluyor. Kısacası, ulusal bir kriz yaşanıyor.
Toplu çıkışların kriz üreten  etkileri sadece ulusal ekonomilerle sınırlı kalmıyor. Toplu sermaye çıkışları, bulaşma dinamiğinin de devreye girmesi sonucunda,  en azından çevre ülkelere yansıyan  "çok uluslu  türbülanslara"   neden oluyor ya da doğrudan küresel krizle sonuçlanıyor.  
                                                 *               *                *
Sermaye hareketlerinin yararları da var kuşkusuz ama sorun yüklü bir süreç olduğu açık. Sorun yarattığı bilinen-görülen uluslar arası sermaye hareketlerinin  bu kadar güçlü ve yaygın bir fenomen haline gelip, dünya ekonomisini adeta esir almasının arkasındaki ana etkenin  1960 sonrasında iktisadi düşünceye hakim olan ideolojik tercih olduğunu düşünüyorum.
Piyasacılık ve serbestleşmenin gittikçe baskın iktisat ideolojisi haline gelmesi uluslar arası sermaye hareketlerini  regülasyon kurallarından uzaklaştırıp, serbestleştirdi. Gittikçe artan sayıda ülkenin serbest kur rejimini (konvertibilite)  benimsemesi de piyasacı- serbestleşmeci anlayışın uzantısı olarak devreye girdi. Sonuçta sadece arbitraj kazancı kovalayan, sadece kendi risk-kar hesaplarına göre hareket eden ve gittikçe büyüyen bir fon hacmi dünya ekonomisinde serbestçe dolaşır hale geldi. 
Sermaye akışının olası etkilerine ilişkin kuramsal çözümlemeler oldukça zengin. 1990'lı yıllardan itibaren serbest sermaye giriş- çıkışlarının  pek çok ülke ve bölgede kriz niteliğinde sorun ürettiğini de yaşayarak öğrendik. 2008'de başlayan  küresel kriz ise sürecin en son ürünü. Kısacası, sürecin nasıl yürüdüğünü gayet yakından biliyoruz.
Bütün bunları sizin de bildiğinizin farkındayım. İş olsun diye de yazmıyorum. Bilgi ve deneyim zenginliğine rağmen bugün hala, hemen hiçbir şey değişmeden,  aynı tercih ve eğilimlerin egemen. Bunun altını çizmek için yazıyorum bütün bunları. Bu ara özellikle gelişmekte olan ülkelere dönük sermaye girişlerinde dikkati çekecek artışlar var. Biz de son sıralarda ciddi boyutlarda sermaye girişine konu oluyoruz.  Olasılıklara dikkati çekeyim dedim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018