Bu gidişle ya bütçeler tutmayacak, ya da sözler tutulmayacak!...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Seçimlere 17 gün kaldı. Artık geriye sayım başladı.

Her seçim önemli, ama, galiba bu seçim biraz daha önemli. Niye derseniz…

Bir yanda bundan önce 8 seçimi kazanarak 13 yıldır iktidarda olan ve bu başarısını yeni lideriyle sürdürmek isteyen AKP var. 

Öte yanda baraja takılmadan yüzde 10’u aşmak isteyen ve kendini Türkiyelileşmiş gösteren bir HDP var.
Bir başka tarafta da kaç seçimden bu tarafa oyunu artıramamış ve ideoloji partisi konumunda algılanmış CHP ve MHP var. 

Aslında bu seçimin sonuçlarını tahmin etmek çok zor. 

Bundan önceki başarılarını tekrarlayıp ipi göğüsleyen AKP çok büyük oranda başarılı olabilir ama bu ihtimal oldukça zayıf. Ya da AKP’nin kaybına karşın muhalefetteki diğer üç Parti oylarını artırabilir. 

İnsanların gönüllerinden geçenle tahminleri karıştırmaları çok mümkün. Olmasını istediği sonuca göre tahmin yapanlar, ya da aykırı olmak adına farklı oranlarda seçim toto oynayanlar…

Söz uzatmanın gereği yok, bekleyip hep birlikte sonuçları göreceğiz.

Gelelim seçim sonuçlarının bizim açımızdan yorumuna…

Diyoruz ki; “Bu gidişle ya bütçeler tutmayacak, ya da sözler tutulmayacak”…

Bununla de demek istiyoruz, onu açıklamaya çalışalım. 

2015 genel seçimlerinde ağırlıklı olarak ekonomi konularının işlendiği malum. 

Hemen tüm siyasi partiler seçim bildirgelerinde ve özellikle liderlerin konuşmalarında ekonomi ön planda. 

Bunun öncülüğünü yapan da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Özellikle ortaya attığı iki konuyu, medyatik piyasa analizcilerinin deyimiyle “piyasalar satın aldı”. Kemal Kılıçdaroğlu; bir yandan asgari ücretten vergi alınmayacağını ve net 1.500 lira olacağını söylerken bir yandan da emeklilere kurban ve ramazan bayramlarında iki maaş ikramiye müjdesini verdi.

Tabii iktidar partisinin Genel Başkanı Davutoğlu’nu dert aldı ve kaynağını nereden bulacaksınız diye telaşlanmaya başladı. Bunun üzerine iktidar ile ana muhalefet arasında kaynak tartışmaları öne çıktı.

Bunu gören diğer muhalefet partileri durur mu, onlar da vaat yarışına girdi. 

Vaatlerin temelinde de asgari ücret yer aldı. Şu anda fiilen bin liranın altında olan asgari ücret rakamı; 1.400, 1.500, 2 bin ve hatta 5 bin liraya kadar yükseltildi. Seçim meydanları adeta açık müzayede alanlarına döndü. 

Ekonomi konuşmak hoş da; boş konuşmak hoş değil. 

Gerçekten de ülkenin temel sorunlarından birisi ekonomi. Bir yandan aşırı borçlu iş dünyası ve hane halkı, bir yanda milyonlarla işsiz, istihdama eksik katılan kadın, ürünü para etmeyen köylü, yaşam koşullarını zor sürdürebilen emekli…

Ancak bir o kadar önemli olan husus da ekonomide yapısal reform ihtiyacı. Ne yazık ki bundan bahseden yok. Bu ülkenin sosyal güvenlik açıklarından ve sorunlarından, tarımdan, vergi reformundan, ücretler üzerindeki aşırı yüklerden bahseden yok. Yüksek katma değerli ürün üretim ve ihracından söz eden yok. Tarımda nasıl bir reform ihtiyacının olduğunu ortaya koyan hiç yok. 

Peki ne var?... Bol vaat!... 

Bu vaatlerin bir bedeli ya da karşılığı olmalı. Yani bu vaatleri yerine getirebilmek için bütçeye kaynak bulunmalı. Liderler harcamanın adını koyabiliyor da kaynağın adını koyamıyor. Liderler, galiba kaynağı gizli tutmayı yeğliyorlar. 

Bütçeye bakıyorsun, kör topal giden bir harcama tarafı ve düzensiz ve kalitesiz bir gelir tarafı var. Böyle bir bütçeye şimdi de aşırı harcama yükü getiriyorsun. 

Ki bu yük, söylenenler yapılacak olsa, altından kalkılamayacak bir yük. 

O zaman yazının başlığı akla geliyor: “Ya bütçeler tutmayacak, ya da sözler tutulmayacak!”…

Tecrübemize göre galiba sözler tutulmayacak. Zira narkoz etkisinde söylenmiş sözler.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar