Bürokrasi kadar devlet yönetimi de önemli...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Artık yeni devlet ve bürokrasi yapılanmasına sayılı günler kaldı. Devlet yönetimi sil baştan yeniden şekillenecek.

Doğal olarak veya ister istemez yeni yapılanma ile ilgili eleştiri ve belirsizlikler olacak ve de devam edecek. Bu eleştirilerin önemli bir kısmı da bizzat mevcut bürokrasiden gelecek.

Gerçekten de bürokrasinin statükocu refleksleri, uzun yıllar o postlarda ya da unvanlarda geçirilen zamanlar, verilen emekler, artık fonksiyon olarak kişisel yok oluşlar beraberinde bu tartışmaları getirecek.

Örneğin; anlatılanlara veya tasarıma bakılırsa artık müsteşarlar ve müsteşar yardımcıları ile bazı genel müdürler ve yardımcıları olmayacak. Bunlar sistemden kalkacak, yerine bakan yardımcıları veya başkan gibi yapılar gelecek.

Bildiğimiz gibi; Türkiye’de devlet yapılanmasının temeli, Osmanlıdan beri kıta Avrupası ve ağırlıklı Fransız modellerine dayanır. 1980’li yıllarda bazı alanlarda getirilen anglosakson yapılanmalara rağmen ülkede halen fonksiyonel yapılanma hakimdir. Devlet denen tüzel kişiliğin veya kutsanmış yapının korunması ve sürdürülmesi esastır. Bir bakıma birey devlet için vardır, devlet her şeyin üzerindedir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde ve özellikle çok partili hayatta bu ezberi bozmak paradigma değişimine gitmek isteyen rahmetli Turgut Özal olmuştur. Turgut Özal, 1980 döneminde sistemin başına geldiği ve devamında da siyasete girip Başbakan olduğu dönemden itibaren söylemleriyle ve eylemleriyle bireyi öncelikleme ve devleti de bireye hizmet veren mekanizma yapma anlayışını sürdürmüştür.

Şimdi de AK Parti ve başındaki Recep Tayyip Erdoğan, bu anlayışı sürdürüyor. Siyasetin gücü ve cesaretle bugüne kadar perakende olarak attığı adımları artık sistemik hale getiriyor.
Yeni devlet yapılanması tasarımı ile;

- Her şeyden önce iki başlılığın temeli ya da nedeni olarak algılanan başbakanlık kurumu kaldırılıyor,
- Bakanların parlamentodan gelmek yerine dışarıdan getirilmek ve böylece yasama ile yürütme arasındaki geçişkenlikler ortadan kaldırılmak isteniyor,
- Bu çerçevede yönetimsel birlik adına bakanlık sayıları önemli ölçüde azaltılıyor,
- …
Yeni devlet yapılanması;
- 16 bakanlık,
- 9 politika kurulu,
- 5 ofis,
- 7 bağlı kuruluş

olarak şekillendirilmiş. Hepsinin başında da Cumhurbaşkanı yer almış.

Açıkçası şöyle bir tasarım oluşturulmuş: politika kurulları politika belirleyecek, bakanlıklar bu politikaları uygulayacak, ofisler bu uygulamaları izleyecek, bağlı kuruluşlar da stratejik önemi ve özellikleri nedeniyle cumhurbaşkanına bağlı yapı olarak varlığını sürdürecek.

Aslında bu yeni yapılanmaya yönetim fonksiyonları ve işleyiş açısından bakmak gerekiyor.
Açıkçası bu yeni düzenleme ile yönetim biliminin “politika veya karar oluşturma”, “uygulama”, “denetleme” ve “koordinasyon” fonksiyonları işler hale getirilmiş olacak.

Konuyu sadece ekonomi yönetimi açısından irdeleyecek olursak…

Ekonomi ile doğrudan ilgili mevcut bakanlık sayısının 6’dan 3 düşürüldüğünü görüyoruz.

Örneğin; geçmişte uzun yıllar en üst düzeyde görev yaptığımız ve 1982 öncesinde bile var olan maliye ve hazine birimlerinin, klasik “hazine birliği” anlayışıyla gelir ve harcama birimleri olarak yeniden dizayn edildiğini anlıyoruz. Aynı şekilde ticaretin içi ve dışı bir arada düşünülerek gümrük fonksiyonunu da içine alacak şekilde yapılandırılmak istendiğine tanık oluyoruz. Bunların dışında büyümenin ya da kalkınma fonksiyonlarının reel ekonomi açısından tek çatı altında toplandığını görüyoruz.

Bütün bu yapılanmaya getirilen en büyük ve önemli tartışma da “tek adam yönetimi” anlayışı oluyor. Gerçekten de görünüşte tek adam tarafından yönetilen bir yapı ortaya çıkıyor.
Aslında bu yapılanma, Ankara merkezli aşırı merkeziyetçi bir yapının sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ne yazık ki sorunun bu tarafı görülmüyor ya da daha kötüsü görülmek istenmiyor.

İktidara geçen, Ankara’nın gücünü azaltmak ve yerele dağıtmak yerine, Ankara’yı, bakanlıkları, merkezi otoriteyi ve dolayısıyla kendisini daha güçlü yapma yolunu seçiyor.

Dolayısıyla bu yeni yapılanmanın en önemli açmazı, güçlendirilmiş yerel yönetimlerin oluşturulmaması olacaktır. Eğitim, sağlık, asayiş, bayındırlık, trafik ve planlama gibi insana doğrudan dokunan fonsiyonların yerel yönetimlere devredilmemesi sorunsalı varlığını koruyacaktır.

Öte yandan yeni yapılanma çabalarının ve düzenlemelerinin, yönetim bilimi uzmanları ya da akademisyenler tarafından ve geçmişte görev yapmış veya mevcut üst düzey bürokratlar tarafından işlenmesine ya da anlatılmasına fırsat verilmemesi hep eleştiri konusu olmaya devam edecektir.

Keşke yönetim biliminde dünya çapında uzman akademisyenlerin, OECD, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarda görevli uzmanların, saygınlığı ve bilgisi ile ülkedeki deneyimli bürokratların anlatımlarına yer verilebilseydi de kafalardaki soruların önemli bir kısmı ortadan kaldırılsaydı… Yine de”kervan yolda dizilir” anlayışıyla bu yollara başvurmak için vakit çok geçmiş değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar